^FİNAL^

261 14 1
                                    


Ve büyük son..  Büyük bir heyecanla başladığım hikayemin artık son sayfasındayım. Her hikayeye bir son lazımdır ve buda benim hikayemin sonu..

Diğer kitaplarımda buluşmak üzere...

Bölüm Şarkısı; Gripin- Böyle Kahpedir Dünya

1 YIL SONRA 23 EKİM

Bugün doğum günümdü. Hayatımın başlangıç günü ama asıl hayatımın başlangıcı 1 yıl önceydi. Beşikte sallanan bebeğime bakıp gülümsedim. Nasıl da büyüyordu günden güne. Oğlum benim çektiklerimi çekmeyecek adı gibi Cesur biri olacaktı. Çünkü Cesur Yalçın'dı. 

"Hala burada mısın?" belime dolanan kollarla Çelik'in kokusunu işittim. 

"Onu bırakmak kolay değil." halime gülüp beni kendine çevirdi. O yakışıklı çehresinde elimi gezdirirken pür dikkat bana bakıyordu.

"Sadece bir saat sonra yine onunlasın." doğum günümü hatırlaması benim için yeterdi artardı fakat Çelik'e bunu anlatmak güçtü. Her ne olursa olsun doğum günümü kutlayacaktı. Sonunda durumu kabullendiğim de kollarından çıktım.

"Yarım saate buradayım." arkamdan homurdansa da güldüm. Odamıza girip etrafa baktığımda her şeyin mükemmel olması beni gururlandırdı. Dolabın kapağını sağa kaydırıp siyah uzun gece elbisemi elime aldım. Bunu alırken o kadar çok kavga etmişti ki yine de kazanan ben olmuştum. Gerçi aldığımda hiçbir yerde giyemeyeceğimi söylemişti ama yanılıyordu. Elbiseyi yatağın üzerine koyup dolabın alt tarafından platform topuklu bilekten bağlamalı olan siyah ayakkabıyı da alıp dolabı kapattım. İlk önce üzerimdeki kokudan lazımdı banyonun kapısını açıp büyük jakuziye ilerlerken hızla üzerimdekilerden kurtuldum.  Suyun sıcaklığı beni gevşetirken şimdi uyumamak için büyük özen gösterdim.

Yarım saat içinde banyo ve kıyafet işlerini bitirdiğim de Çelik'e verdiğim sürede çoktan bitmişti. Hızlıca makyaj masasının önüne geçip rimel ve ruj işlemlerini hallettim. Yüzüme hafiften pudrayı sürerken kapı açılıp aynadan Çelik'i heybetli duruşu gözüktü. Toparlanıp çantamı elime aldığımda ona doğru yürüdüm.

"Bu kadar süsleneceksin gitmeseydik." koluna girip onu kapıya yönelttim.

"Sen kaşın Çelik efendi." Cesur'a son kez bakarken onu öpücüklere boğmak istedim ama bunu yapmadım. Uzaktan kokusunu çekmekle yetinebildim.. Sanki son defa içer gibi. Onu yardımcımız Selma'ya emanet edip evden çıktığımızda koruma Çelik'e arabanın anahtarını verip çekilmişti. Benim için açılan arabanın kapısından içeriye geçerken kalbimde bir sızı vardı belki de Cesur'u orada bıraktığım içindi bilmiyordum. Çelik arabayı çalıştırdığında kendime gelip bu geceyi ölümsüz kılacağımı unutmamaya çalıştım.

"Nereye gidiyoruz?"

"Doğum gününe." bu andan itibaren arabada ses çıkmadı. Camdan içeriye sızan İzmir'in havası beni mest ediyordu. İzmir.. Doğduğum ve büyük kayıplar verdiğim şehir.  Buraya taşınmayı istediğimde Çelik sorgusuz sualsiz kabul etmişti. Ekim'in getirdiği serin ama üşütmeyen hava beni mutlu hissettiriyordu. Kucağımda duran elimin Çelik tarafından çekilip öpülmesiyle ona döndüm. Mutlulukla gülen kahveleri beni sarmaladı.

"Seni seviyorum." aynı mutluluk benim gözlerimdeydi.

"Seni seviyorum." araba biraz daha yoluna devam ettikten sonra sahilin önünde durdu. Çelik emniyet kemerini çözüp inerken onu takip edip indim. Elimi sıkıca tutup beni kendisiyle bir bankın önüne çektiğinde etraftaki insanlar şaşkınca bize bakıyordu. 

"Çelik ne yapıyoruz?" sonra bir ses duyuldu. İnsanı kendine aşık eden bir keman sesi. Kemancı yanı başımızda çalmaya başladığında Çelik belimi kavrayıp ellerimi birleştirdi.

KÜLFET#Watty2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin