^8.Bölüm^

317 29 3
                                    


"Beni şaşırttın doğrusu." 

"Ne yapmalıyım?" sevgili patroncuğumdan önce her şeyi Pusat'a anlattım. Aslında bu kadar çabuk benimle konuşacağını tahmin etmiyormuş. Gerçi ben hala benimle konuştuğuna inanmış değilim ya neyse. 

"Dediğini. Yarın git o bara ve onu tanı. Sakın yok efendim ben seni beğenmedim tipim değilsin havalarına girme. Bu oyunda sana söz hakkı yok, ha bir de sakın aşık olayım deme." deyip beni oturduğumuz bankta yalnız bıraktı. Aşk mı? O üç harflik kelimeye o kadar uzaktım ki.. Dokunsam yetişemem, yetişsem dokunamam. Ne geliyorsa başımıza bu aşk denen iletten geliyordu. Aşk demişken aklıma Pelin düştü. Pelin Caner'e aşıkken ben o adamın etrafında nasıl olacaktım?

"Manzara güzel." duyduğum gür sesle oturduğum yerde dikleştim. Bu adamı ilk defa barından başka bir yerde görüyordum. Ne işi vardı ki burada? Beni mi takip etmişti yoksa?

"Manzara güzel." onlarca soru cümlesi varken bunu demek beni de şaşırttı. Halbuki manzarayla bile ilgilenmiyordum. Bir de aptal gibi adamın yüzüne bakarak söylemiştim kim bilir ne manalar çıkaracaktı? 

"Görevinde kademe atlamışsın aferin. Elini ne kadar çabuk tutarsan senden o kadar çabuk kurtulurum." ben sana bayılıyorum zaten. Madem kurtulmak istiyorsun ne diye yanında tutuyorsun?

"Bu işler bittiğinde kurtulacağız birbirimizden. Ama patron sakın bana aşık olma!" şu an şimdi lütfen ölebilir miyim? Sanki içimdeki ben ile dışımdaki ben farklı kişilerdik. İçim başka konuşurken dışım başka söylüyordu. Dudakları sadece alayla kıvrıldı ve tekrar eski düzlüğüne kavuştu. Aman gülme cildin buruşur falan! 

"Külfet.. yapma yakarım!" yakardı. Sadece sustum ve önüme döndüm. Karşımdaki dalgalanan denize bakıp bakıp daldım. Ben yüzme bilmezdim fakat hayallerim yüzerdi. Ben yüzersem boğulurdum hayallerim ise kurtulurdu. Benden geriye sadece hayallerim kalırdı. Ne hayal etmiştim? Sadece istediğim önü açık bir gelecekti. Ama olmazdı, ben geçmişte yaşıyordum. Geçmişte yaşayan birinin hayalleri olmamalıydı ama benim vardı. Hiç gerçek olamayacak hayaller. 

"Bugün seninle bir yere gideceğiz." zaten önümde bunca engel varken hayal benim neyimeydi?

"Nereye?" 

"Gidince görürsün." üstelemedim. Ne kadar çok üstüne gidersem o kadar çok zarar görürdüm ve bu en son isteyeceğim şey bile değildi. Oturduğumuz banktan kalkıp tepeden bana baktı, her zamanki gibi.

"Gidiyoruz." tek bir emriyle yerimden kalkıp arkasından onu takip ettim. Beni böylesine hükmetmesine ne diye izin veriyordum ki? Sahil yolundan ayrılıp düz yola geçtik. Adamları tam benim arkamda iken bende bu sefer yanında ilerliyordum. O büyük cüssesiyle yanında küçük bir kız çocuğu gibiydim. Ne olurdu sanki biraz daha kaslı ve uzun olsaydım? Siyah bir range revorun önünde durduğumuzda korumalar kapıları bizim için açtı. İlk defa birileri kapımı açıyordu ve bu mükemmel bir histi. Arka koltuğa yerleştiğimde o da yanımdaki yerimi aldı. İki korumadan biri sürücü koltuğuna diğeri de yolcu koltuğuna oturduğunda tamamdık. Araba düz yolda kayarken sürücü koltuğundaki korumayla göz göze geldik, bana sırıtarak bakıyordu.

"Önüne bak Ali." gözlerimi yanımdaki patronuma çevirirken çenesi kasılmış gibiydi. Eyvah, adamı yine sinirlendirmiştim! Hemen kafamı cama çevirip gökyüzüne baktım. Bu daima beni rahatlatırdı. Nereye gittiğimizi bilmiyordum ve neden gittiğimizi de. Fakat bundan zararlı çıkacağımı hissediyordum. Araba ormanlık bir alanda durdu. Hey beni doğramazdı değil mi?

"İn." gür sesiyle emrini savurdu. Arabanın kapısını daha açamadan dışarıdan açıldı. Koruma hiç yüzüme bakmadan direk karşısına bakıyordu. Arabadan inip etrafıma göz gezdirdim. Sadece birkaç kilometre ilerideki evi görüyordum. Buraya neden gelmiştik? Bakışlarım Çelik ile birleşince kafasıyla evi işaret etti. 

KÜLFET#Watty2017Where stories live. Discover now