^34.Bölüm^

132 12 0
                                    

Bölüm Şarkısı; Gökhan Türkmen- Bir Rüya

Koşuyordum. Bir labirentin içinde çıkışı bulma umuduyla koşuyordum. Her girdiğim yol bana çıkmazı sunarken delirmek üzereydim. Aklım işlevini yitirdiğinde kaybolacaktım, biliyordum bu yüzden sona kadar direnmeliydim. 

Koştum.

Önümdeki tüm engellere koştum. Sonra bunun aptalca bir oyun olduğunun farkına vardığımda sadece durdum. Arkamda bıraktıklarıma, önüme sunulanlara karşı durdum ve sonra kendi kendimi bitirdim. Yine aynı senaryodaydım bir hastane yatağında kimin getirdiğini bilmeden duruyordum. Birazdan doktor gelecek tıp dilinde bir şeyler zırvalayıp beni postalayacaktı. Alışkanlıklarımın arasına artık hastaneye gelmekte eklenmiş oldu. 

Kapı açıldı, gelen doktor değildi. 

Pusat tüm boş vermişlik tavrıyla yanımdaki sandalyeye oturup bana refakatçi oldu bunu istemedim onun bana bir şey olmasını istemedim. 

"Ne işin var burada?" cevap vermedi ama bakmayı da kesmedi. Muhtemelen beni getiren oydu, eve nasıl girmişti? Asıl soru hala bana gelecek yüzü nerede bulmuştu? Kapı açıldığında bu kez doktor ve hemşire içeriye girdiler.

"Geçmiş olsun Ayfer hanım." Ayfer değil Mahinur demek istedim.

"Teşekkürler." hemşirenin elinden dosyayı alıp birkaç şey karalayıp dosyayı geri kapattı. Yüzünde şeker bir gülümsemeyle konuşmayı sürdürdü.

"İlk başlarda her anne adayında yaşanır böyle durumlar korkmanıza gerek yok eşinizde çok endişeliydi." cümlenin öznesini yüklemini nesnesini algılayamadım. 

"Ne? Ne diyorsunuz?" doktor gülümsemesini bırakmadı.

"Haberiniz yok galiba bir haftalık hamilesiniz." 

Hamilesiniz.

Hamilesiniz.

Hamileyim.

Kulaklarımda yankılayan kelime birbirine karıştığında tekrar bayılacağımı hissettim. Düşünmeden beynimi sorgulamadan konuştum.

"Alın onu içimden!"

"Alın onu!" üzerimdeki tişörtü çekiştirirken haykırışlarıma devam ettim. Hem ağlıyor hem iğreniyordum. Pusat'ın kolları beni durdururken doktor ve hemşire odadan çıktılar. Pusat'ın kolu bana sığınacak bir yuva gibi geldiğinde sıktım. O yuvayı kendime hapsettim. Saçlarımı okşadı ve bunca ihanete rağmen izin verdim. 

"Alsınlar onu Pusat." Pusat derin bir nefes aldı.

"Ondan kurtulmak istiyorsan babasını bul Ayfer." aklıma Çelik düştüğünde ağlamam şiddetlendi. Yaptığımız koca bir hata daha bir hatayı doğurmuştu. Ben bir bebeğe bakacak kadar güçlü ve yürekli değildim. Ben bir anne olacak kadar iyi değildim. Onun dünyaya gelmemesi iyiliğineydi.

Hastaneden çıkıp eve gelişim tamamen bir zaman yolculuğuydu. Karnımda bir canla etrafta bomba gibi gezindiğimi hissediyordum. Pusat koltuğa uzanmama  yardım edip karşıdaki koltuğa kendini attı.

"Ne yapacağını biliyorsun Ayfer değil mi?" hayır bilmiyordum.

"Pusat git." 

"Hepsi para içindi inkar edemem ama sen sahiden iyi bir dostsun. Bazen Pelin'e bakıp ne kadar şanslı olduğuyla ilgili kelimeler zırvalıyordum ya onların hepsi senin üzerine kuruluydu. Yaşadıkların seni kötü biri yapmaya mahkum etti ama sen oradan da kurtulmayı başarabilirsin bunu biliyorum."

"Sen hiçbir şey bilmiyorsun! Nasıl yıkıldığımı, tekrardan ayağa kalkamayacağımı alınacak bir intikam sözünü bilmiyorsun!" 

"İntikam sözü mü?" kendime lanet ettim. Böyle bir şeyi nasıl ağzımdan kaçırabilmiştim? Tavana bakmayı sürdürüp onu cevaplamadım. Bir süre sonra Pusat ayağa kalkıp çıkışa doğru yürümeye başladı.

KÜLFET#Watty2017Where stories live. Discover now