^38.Bölüm^

139 8 0
                                    

Bölüm Şarkısı; Rope - Aşkın İmkansız Hali


PELİN KARAN'DAN

3 Ay Önce..

Yağmur tüm şehri esir aldığında şemsiye almamış olmam tamamen benim man kafalığımdı. Hayır sen kim güzel görünmek kim? Beynim biran önce lise yıllarında gibi çalışmayı bıraksa iyi ederdi. Yağmur görüşümü bozmaya devam ederken karanlıkta ona eşlik ediyordu. Kulaklarımdan düşmek için yalvaran kulaklığımı ıslak elimle düzelttiğim de burnumu buruşturdum. Kesinlikle ıslanmaktan nefret ediyordum. Ve ıslak şeylerden de.. Mesela tuvalete gireceğimiz de tutacağımız kapı kolu ıslaksa hayata saatlerce küsebilirdim. Diğer bir yandan banyoya çamaşır atmak için girdiğimde o yerlerin ve terliğin ıslak olması.. Bunlar kesinlikle delirmem için yeterdi artardı. Bu kesin ve tiksinti özelliğim babaannemden geliyormuş, yani annem hep öyle derdi. Çok iyi hatırlıyorum onun mutfakta sarma saran halini, her sabah beni severek uyandırışını ve arkasından yalvarmama rağmen beni duymadan gidişini.. Bunlar hayatımın burukluklarıydı. Yağmura göz yaşlarımda eşlik edecekken kendimi müziğe vermeye çalıştım. Kulağımda bir rap şarkısı, dilimde geçmişin yanmışlığı vardı. Öyle çok pop dinleyen biri değildim zaten pek şarkıda dinlemezdim. Sadece yolda yürüyorsam eğer çevrenin gürültüsünden kaçmam için sunulan en iyi seçenek gibiydi. Rope'nin sözleri beni mutlu ettiğinde kendime kendime kıkırdadım. Genelde ruhsal şarkılar yapan rapçiydi fakat bu insanı eğlendiriyordu, ta ki üzerime pis sular boca edene kadar. Sakinliğim buhar olup uçtuğunda kulaklıkları çıkartıp ceketimin cebine sıkıştırdım. Yanımdan geçen dehşet güzel motordu bana bunu yapan. Motorun güzelliği beni etkilememesi gerekti, evet. 

"HEY!" motorun sahibi kırmızı ışıkta durduğunda akıp giden sele rağmen koştum. Ayağımdaki topuklar bunu zorlasa da hırsım için koştum, koştum. Lamba sarı yandığında hızlı bir hareketle öne atılıp adamın kapşonundan yakaladım. Adam öne atılıp sersemlediğinde motor durdu. Kapşonu bırakıp kaldırıma çıktığımda adam kaskını çıkardı ve an saniyeler içinde durdu. Tanıdık saçlar, tanıdık korkutucu gözler.. Kalbimin ritmi boğazımda yankılandığında gözlerimi kaçırmak ve arkama bakmadan gitmek istedim, annem gibi. 

"Ne yapıyorsun?!" gözler beni tanımadı zaten bunu beklemezdim. O kadar unutulasıydım ki beni tek hatırlayan can dostumdu. 

"Hayvan herif, üstümü ıslattın!" gözleri üzerimi talan etse de omuz silkti.

"Umursuyor olsaydım dururdum." doğru söyleyebilirdi ama bu haklılığını göstermezdi.

"Bana bak, derhal özür diliyorsun!" abartıyor muyum?

Kesinlikle hayır!

"Pardon? Bacım bir siktir git belanı arama." bana küfür mü etti? O piç herif bana mı küfretti? Bu herifi son gördüğümde de kavgalıydık ve bu kavga sonsuzluğa gidiyordu. Onu bizim şirkette gördüğümde asansörü bekletmesini söylemiştim ama o beni takmamıştı bile. O beni unuttu ama ben unutmadım. Neden? Basit bir asansör davası için mi? Kaskını kafasına geçireceği sırada kolunu sertçe kendime çekip buna engel oldum. 

"Sözünü geri al." 

"Sabrımı zorluyorsun güzelim." 

"Sabrın umrumda değil güzelim." alaycı kaşları yukarıya kalktığında kaskını elime aldım. Ne yaptığımı sorgulamasına izin vermeden kaskı kafama geçirdim. Bunları neden yapıyordum bilmiyordum sadece yapıyordum işte. 

"Kaskımı hemen ver!" kaskın izin verdiği müddetçe konuştum.

"Gel de al!" ve en başında yapmak istediğim şeyi yaptım. Arkama bakmadan koştum. Döndüğüm yolları başımdaki kaskla koşarken o kadar zordu ki.. ama buna değmişti. Hiç durmadan sıkılmadan arkamdan koşsa da sonunda gizlenmenin yolunu bulmuştum. Girdiğim sokağın duvarına yaslanırken başımdaki kasktan kurtuldum. Üzerim sırılsıklam iken kendimi biçmemek için zor duruyordum. Kaskı yere bırakıp üzerimde pislikleri silkerken söylendim.

KÜLFET#Watty2017Kde žijí příběhy. Začni objevovat