^1.BÖLÜM^

737 55 6
                                    


Önümde duran tabelaya kafa karışıklığı ile baktım. Taksiden mahallenin başında inmek gibi saçma bir hata yapmıştım. Sonra fakir olduğum aklıma gelip mahallenin başında inmekle iyi yaptığımı savundum. Önümdeki tabelayı sonunda çözebildiğim de ' Kül Sokak' diye sağ tarafı işaret ediyordu. Bir kere bu işe kalkışmıştım kaçacak vakit değildi. Okun gösterdiği taraftan sokağa girerken hafif bir ürkütücülük vardı. Etraf bir kütüphane gibi sessizdi. Sokakta yankılanan topuğumun sesleri bot giyerek iyi halt ettiğimi söylüyordu. Ellerimi soğuktan korumak adına montumun cebine sokup adımlarımı hızlandırdım. Her geçtiğim binanın, marketin, barın vs. ismine dikkatlice bakıp ' Çelik ' ismini arıyordum. Göt cebimde titreşen telefonum korkularımı da titremişti. Arayan her kimse bugünkü beddua seansını benle tamamlamış oldu.

"Nerdesin?" Pusat'ın merak dolu sesi kulaklarımı doldurunca derin nefes verdim. Nerdeydim? Bunalımda.

"Kül sokak denilen yerdim, barı arıyorum." 

"Boşuna arama sokağın çıkışındaki bar." yüzüme kapan telefon sinirlerimi oynatırken telefonu tekrardan göt cebime salladım. Boş sokakta adımlarımı hızlandırırken ara sıra etrafımı kolaçan ediyordum. Sokak lambası sokağı naif bir şekilde aydınlatırken gölgemde benimleydi. Sonunda sokağın sonunu görebildiğim de şükrettim. Bardan gelen müzik sesi beynimi ele geçiriyordu. Tanrım, buradan bile bu kadar duyulabiliyorsa içeriyi hayal etmek bile istemiyorum. Barın kapısında durduğumda ne koruma vardı ne de bodyguard vardı. Kapıyı ittirip içeri girerken gözlerime siper eden turuncu ışık kısa süre kör olmamı sağladı. Elimi ışığa doğru siper ederken bir el tarafından çekildim. Gözümün önüne siper ettiğim elimi indirirken bakışlarım Pusat ile birleşti. Bana büyük bir ciddiyetle bakarken kolumu elinden kurtardım.

"Ee patron ne iş vereceksin bana?" konuya bu kadar çabuk girmeyi bende beklemiyordum. 

"Anlaşılan holdingten ayrılırken beynini de bıraktın." ah! Bu çocuk benim her hafta iş değiştirdiğimi bilmiyor olmalıydı. Holdingten ayrılalı neredeyse 2 ay olmuştu. Demek işsiz kalmışsın derken bundan bahsediyordu.

"Fazla laubaliliğe gerek yok. Ver işi kapa konuyu." eskiden olsa bu kadar sert davranmazdım ama geçmişim böyle davranmam konusunda uyarıcı sinyaller atıyordu. 

"Takip et beni." arkasından ilerlerken fazla kaslandığını fark ettim. Deri ceketinin altında gerilen kasları içimi eritti. Hayır arzulamak yok! Birçok erkekle sevgili olmadan öpüşmüşlüğüm vardı ama hala bakireydim. Ben namusun iki bacak arasında olduğunu düşünen kızlardan değilim. Pusat merdivenlere tırmanırken onun biraz gerisinde kalmıştım. Neden mi? Lanet olası kuş beyinliler öylesine dans ediyorlardı ki sanırsın sevişiyorlar. Birkaç bedenin itekleyip aralarından sıyrıldım. Pusat merdivenin başında durmuş bana baygın baygın bakıyordu. Omuz silkip yanına doğru ilerledim. 

Sonunda merdiven tırmanma işi de bitince kırmızı kapılı bir kapının önünde durduk. Ortama yayılan turuncu ışık gözlerimi sulandırıyordu. Allah aşkına başka renk mi kalmamıştı? Pusat bana dönünce hemen kendime çeki düzen verdim.

"Sen burada bekle." deyip kırmızı kapıdan içeri girdi ve kapıyı yüzüme kapattı. Harika! Ego deposu bir patronum vardı ve ben kesinlikle çıldırmak üzereydim. Kapının önünde dikilmekten vazgeçip sırtımı duvara yasladım. Soğuk duvar deri ceketimden pek hissedilmesi de iyi hissettirmişti. Koridorda yankılanan topuk sesi dikkatimi dağıtmıştı. Kafamı sesin geldiği yöne çevirdiğim sırada bana doğru gelen seksi bir hatun gördüm. Vay be bu kadınsa ben neyim? Straplez mini etekli kırmızı elbisesi bedenini sarmalamıştı. Ayağındaki siyah kısa botlar ayrı bir hava katarken saçlarını savurdu. Kırmızı kapının önünde durunca beni boydan boya süzüp kapıdan içeri girdi. Herhalde Pusat'ın yeni manitası falandır. 

KÜLFET#Watty2017Where stories live. Discover now