^17.Bölüm^

196 17 2
                                    


Başımın altındaki yastığı düzeltip daha rahat uyunacak konuma getirdim. Hastaneden taburcu olalı saatler oluyordu ve şimdi de hasta muamelesi görüyordum. Motorla çok kere kaza yapmıştım ve bana göre en hafifi bu olmuştu. Gece karanlığı odamın içini sararken baş ucu lambamı açtım. Babaannem ve Pelin ölüm döşeğindeki bir insan gibi bana bakmışlardı. En sonunda buna dayanamayıp ikisini de postaladım. Muhtemelen içeride dedikodumu yapıyorlardır. Hastaneye beni Çelik yetiştirmişti ve onu takip ettiğimin farkındaydı, büyük rezillik! Odamın kapısı açılıp Pelin içeriye girdiğinde tavanım ile vedalaştım.

"Ben bir şey yaptım." kolumu tutup olduğum yerde doğrulurken Pelin temkinli bir şekilde yaklaştı.

"Ne yaptın?" yatağımın ucuna oturup önce sakin olup olmadığımı tarttı. 

"Yarın izin almak için Caner beyi aradım." beklediğim bomba tüfeğin ucundaydı. Tahmin etmemek imkansız.

"İzin verdi fakat nedenini sordu. Bende senin kaza geçirdiğini söyledim muhtemelen on dakika içinde burada olacak." sağ kolum alçıda olduğu için sol elimin avuç içiyle alnıma vurdum.

"Sana inanamıyorum Pelin!" dudağını büküp melül melül baktı. Ne kadar böyle bir şey yapmış olsa da o benim canımdı.

"Neyse etrafın toplu olduğundan emin ol." çocuksu bir heyecanla atıldı.

"Kızmadın mı?"

"Aksine kızdım ama yapacak bir şey yok." omuzları düşük bir şekilde odadan çıktığında bende yataktan kalktım. Üzerimde hiçbir deseni pijamam ve daha çok eşofmana benziyordu. Baş ucu lambamı söndürüp odamdan çıktığımda babaannem ve Pelin bir koşuşturma içerisindeydi.

"Hanımlar sakin olun hasta ziyareti bu eminim kısa olacaktır." bu sözlerim onlar üzerinde hiçbir etki yaratmamıştı. Omuz silkip içeriye yöneldim. Televizyonda babaannemin o çok sevdiği dizilerden biri oynuyordu. Koltuğa gelişi güzel yayıldığımda ikaz yedim.

"Dağıtma oraları daha yeni topladık."

"Bana ne hastayım ben!" saatler önce hasta olmadığımı inkar eden ben şimdi hasta olduğumu idaa ediyordum. 

"Misafir daha önemli!" doğru babaannem için misafir daha önemliydi ama ben Ayfer'dim ve misafirlerden nefret ederdim. Hele ki teknolojik aletlerin delisi olan küçük misafirlerden! Zil sesi evi çınlatırken kapıyı açmam söylendi. Hasta olan bendim neden kapıyı ben açıyordum ki? Daha fazla düşünmeden kapıya ilerledim.

"Sanırım hasta olan sizsiniz hemde akıl hastası."

"Çene yapma kapıya bak." Pelin'in uyarı sesine gözlerimi devirdim.Kapıyı açtığımda karşımda takım elbisesiyle bir adet Caner belirdi. Endişe kokan gözleri beni bulduğunda önce rahat bir nefes aldı. 

"Çok şükür yaşıyorsun." hazırlıksız gelen sarılma sonucu sendeledim. Ondan kısa olan boyum yüzünden eğilmişti ve bende parmak uçlarımda yükselmiştim. Sol kolumla sarılışına karşılık verdiğimde beni biraz daha kendine hapis etti. Tabi bu ambiansı bozan sızlayan kolum oldu. Kısık sesle çıkardığım inilti Caner'in kulağında peydah olduğunda hemen ayırdı bizi. 

"Canını mı yaktın?" yüzümde oluşan hafif tebessümle reddettim.

"Yakmadın, gelsene içeri." ayakkabılarını çözüp içeriye girdiğinde hemen babaannemin hazırda tuttuğu terlikleri önüne koydum. Büyük ihtimal ilk defa ev terliği giyiyordur. Ütülü paltonun altındaki siyah ev terlikleri çok komik bir görüntü oluşturmuştu. İçimdeki kahkaha fırtınasını durdurmak için yanak içlerimi ısırdım. Televizyonun karşısındaki koltuğa oturmasını söylediğim sırada içeriye babaannem girdi.

KÜLFET#Watty2017Where stories live. Discover now