^11.Bölüm^

240 29 6
                                    


Hayatım dakikası dakikasını tutmuyordu. Bazen normal rutinin de ilerlerken aniden raydan çıkabiliyordu. Eskiden de böyle olduğum söylenemezdi. O zamanlar bir aileye sahiptim, sahte bir aile. Aslında babaannemden kaçmasaydım belki de o sahteliklere mecbur kalmayacaktım. Üvey aileme çok çektirmiştim ve şu aralar onların ahını çekiyordum. Ben buna, acıya mahkumdum. Caner ile kokoreç yemek biraz tuaftı kabul fakat eğlenceliydi de. Kokoreç yerken az da olsa hayatından bahsetmişti ve arkadaşlarına zarar vermemem konusunda beni tehdit etti. Caner'i bilmem fakat grubundaki arkadaşları bu hain planı hak etmiyordu. Babaannemin uyuyor olduğunu gördükten sonra kendi odama çekildim. İlaçlarını kullanıyordu ama bu hastalığını geçirecek anlamına gelmiyordu. Kim bilir kaç senedir bu hastalık yakasındaydı. Üzerime gri hiç bir desene sahip olmayan pijamalarımı geçirip sıcak yatağıma kıvrıldım. Tek bu yatağın içindeyken gerçek huzuru hissediyordum. Gece lambasını yakıp gözlerime tavana sabitledim. Karanlıktan korkmam kesinlikle benim gibi birine fazla masumcaydı. Dindar biri değildim kabul fakat Allah'tan da karanlık kadar korkuyordum ki korkmamız gerekirdi. Gözlerimi kapayıp hiç bir şeyi düşünmemeyi diledim fakat olmadı. Karanlık düşüme gelen mavi gözler beni sebepsiz bir heyecana sürükledi. O maviliklerde kaybolmak, o maviliği iliklerime kadar hissetmek istedim. Farkından olmadan o mavi gözlerin sahibine çekiliyordum. Hiç gerçek anlamda güldüğünü görmemiştim ve gülüşünü çok merak ediyordum. Acılarla dolu bir adamın gülüşü de acı dolu olurdu. Acı dolu ama nefes kesici. Mavi gözlerle bağımı kesen telefonumun titreşen sesi oldu. Gecenin bir yarısı hangi zıkkım olacasıydı? Komidinin üzerindeki telefonu baktığımda Pusat'tan bir mesaj olduğunu gördüm. Hızla yattığım yataktan doğrulup mesajı açtım.

Gönderen;Pusat

- Kapının önündeyim.

Bu saatte geldiğine göre bir derdi olmalıydı. Yorganı üzerimden atıp odadan çıktım. Etraf ıssız bir siyahlığa bürünmüştü korkmamaya çalışarak hızla kapıya ulaştım. Babaannemin duymaması için kapıyı ses çıkarmamaya özen göstererek açtım. Pusat siyah jipine yaslanmış direk karşısında bakıyordu. Kapının arasına terlik sıkıştırıp kapanmamasını sağladım. Çıplak ayaklarıma aldırmadan Pusat'ın önüne dikildim. 

"Ayıcıklı pijamayı tercih ederim." onun alaycı tavrını umursamadım. 

"Ne istiyorsun?"

"Bugün annemi defnettim yani hazır ol başlıyoruz." başlıyorduk. Kaybedeceğimizi bile bile başlıyorduk. 

"Ne yapmam gerekiyor?" 

"İlk önce Caner ile ne yaptın onu anlat." zeminin soğu ayaklarıma işlerken titredim. Kendime sancılı bir regle hazırlasam iyi olacaktı.

"Arkadaşlarıyla balık yedik ve beni gruplarına aldılar. Başta Sarp ve Caner karşı çıksa da daha sonra kabul ettiler."

"Bir dakika senin beyaz ete alerjin var nasıl yedin?" 

"Tabi ki yemedim yemiş gibi yaptım ve Caner bunu fark etmiş. Beni eve bırakırken kokoreç ısmarladı ve evet evimi öğrendi." Pusat çenesini sıvazlarken onaylamayan bakışlar attı.

"Bu hiç iyi olmadı, her neyse sen gruptakilerle aranı sıkı tut ve sakın Çelik'e benden bahsetme. 2 gün sonra planıma dahil olacaksın böylelikle hem sen hemde babaannen kurtulacak." başımla onaylayıp arabanın önünden çekildim. Pusat jipin kapısını açtığı sırada beklenmeyen bir şey yaptım.

"Teşekkür ederim." Pusat birkaç saniye yüzüme baktı ve arabaya binmeden önce bana hatırlatma yaptı.

"Kurallar hala geçerli Ay." ve gitti. Kurallar... Hala eski gerçekliğini koruyordu ve ben bu saçmalığın bittiğini sanmıştım. Pusat teşekkürden haz etmezdi ki eğer ortada bir teşekkür varsa Pusat'a gülümsemem gerekiyordu. Fazla anlamlı ha? Ayaklarımı daha da üşütmemek için eve girdim. Bu gece bitecek gibi değildi. 

KÜLFET#Watty2017Where stories live. Discover now