"Öyle mi?" derken meydan okur gibi görünüyordu ve kaşlarımı çatmama sebep oldu. "Demek çocuksun?" derken kolumu bıraktı ve bir anda eğilip bacaklarımdan tutarak beni omzuna attı. "O zaman gel bakalım küçük kız!"

Beynim ters dönerken ağzımdan minik bir çığlık kaçtı. Okul eteğimin altında şortum vardı ama yine de endişeliydim. Herkes derste olduğu için binada da bahçede de kimse yoktu.

"İndir beni Ayaz kafayı mı yedin?" diye sorarken sırtına vuruyordum. Bahçeye çıkıp sırtında ben yokmuşum gibi rahat rahat yürümeye devam etti. Sırtını döven yumruklarımı da hiç umursamıyordu. Sanki bir betona vuruyordum.

"Bu yaptığın bir suç farkında mısın?" diye cırladım bir işe yaramasını umut ederek.

"Sana iyi biri olmadığımı söylemiştim," dedi. Arabasının yanına geldiğimizde beni yere indirdi ve midem tepetaklak olarak birkaç saniye kendine gelmeye çalıştı.

"Ben sana yaklaşmaya çalışırken benden uzak dur deyip duruyordun ne değişti şimdi?" diye günlerdir içimde biriken öfkeyi kustum.

Yüzüme dik dik baktıktan sonra hiçbir şey söylemeden arabasının kapısını açtı ve, "Bin," dedi başının ucuyla arabanın içini göstererek.

"Gamze?"

Anıl'ın sesini duyunca ikimiz de aynı anda sesin geldiği yöne döndük. Anıl'ın üzerinde okulun eşofmanları vardı; beden eğitimi dersindelerdi. Anıl bize doğru gelirken Ayaz açtığı kapıyı sertçe tekrar kapatıp kolumdan tutarak beni yanına çekti.

Anıl yanımıza gelmeden önce yüzünü bana doğru çevirip sessizce, "Her şekilde benimle geleceksin ama Anıl'ı dövdükten sonra mı benimle gelmek istersin yoksa kavga çıkmadan mı arabaya binersin senin seçimin," dedi.

Sinirden köpüren yeşil gözlerimi yüzüne çevirip baktığımda iki kaşını yukarı kaldırarak bana meydan okudu. Okulda yeteri kadar dikkat çekmemişiz gibi bir de yine kavga ortasında kalmak istemiyordum. Dişlerimi birbirine bastırdım çaresiz bir öfkeyle.

"Bu piç seni kaçırıyor mu?" diye sordu Anıl bize iyice yaklaştığında. Ayaz yanımda alayla güldü. Kolumu tutan eli canımı yakacak kadar sıkı olmasa da parmakları gömleğimin üstünden varlığını hissettiriyorlardı.

"Yok bir şey Anıl konuşuyoruz," dedim uzatmadan yanımızdan gitmesini umarak.

Anıl, Ayaz'ın kolumdaki eline bakıp, "Öyle görünmüyor ama?" diye sorguladı. Sanki kendisi çok iyi bir insanmış gibi gelip koruyucu tavırlar sergiliyor olmasına gözlerimi devirmek istedim ama içinde bulunduğum ruh halim bunu yapmama izin vermedi.

Ayaz, "Gamze," dediğinde başımı çevirip yüzüne baktım. Gözlerini Anıl'ın gözlerine sabitlemiş dümdüz bir ifade ile ona bakıyordu. "Arabaya bin."

Bana söylenmiş bir emirden çok Anıl'a yöneltilmiş bir tehdit gibiydi Ayaz'ın sözleri.

Anıl hakkımda dedikodu çıkardığı gün Ayaz'ın gidip Anıl'a yumruk atışını hatırladım, sonra hemen ardından merdivenlerden aşağı tekme atarak düşürdüğü anı... Anıl'a vurmaktan asla çekinmiyordu. O kadar gergindi ki her an kavgaya hazır görünüyordu. Buna izin veremezdim.

"Dersine git Anıl biz de gideceğiz," dedim Anıl'a. Gergin olduğum için saçma bir şekilde Anıl'a açıklama yapma gereği duymuştum.

Ayaz arabanın kapısını tekrar açtığında Anıl bir anda gelip kapıyı eliyle iterek kapattı. "Hiçbir yere gitmiyorsunuz," dedi.

Ben daha Ayaz'a bakamadan Ayaz tek eliyle Anıl'ın boğazına yapışıp Anıl'ı yanımızdaki arabaya doğru itti. Anıl iki eliyle birden Ayaz'ın boğazına yapışan eline tutunup kendisinden uzaklaştırmaya çalışıyordu ama Ayaz'ın elinin üstündeki damarlar patlayacak gibi şişmişlerdi. Hareket dahi ettiremiyordu Anıl.

ZEHİR (1)حيث تعيش القصص. اكتشف الآن