İlk Öpücük!

460 25 13
                                    

Merhaba arkadaşlar! Sınır geçmemesine rağmen bölüm atıyorum bu üzücü bir durum. Kitabımın ne kadar az değer gördüğünü görmek beni üzüyor ama yinede bu kitabı tamamlayıp hayalimi gerçekleştireceğim. Az değer görse bile.. Yine sınır koyuyorum çünkü emeğimin karşılığını görmek istiyorum.
Bölüm hakkında düşüncelerinizi bekliyorum. Fikirlerinizi ve önerilerinizi benimle paylaşın. :)

Yeni bölüm sınır geçer geçmez gelecek!

İyi okumalar!

Sınır 20 Vote 20 yorum!

⭐⭐⭐

Dedim gülümseyerek. Elimi elinden ayırarak boynunda birleştirdim.
"Özür dilerim."
"Ne için?"
"Sen haklıydın. Elena yalan söylemiş. Sana inanmalıydım."
O kadar tatlı söyledi ki onu kolayca affettim.Affetmemin başka nedenleride vardı.
"Affettim."
"Bana kızmadın mı?"
"Kızdım."
"Ama yinede affettin?"
"Evet. Affetmek en büyük intikamdır."
Cevap vermedi. Yüzünde pişmanlık duygusu vardı.
"Elena'nın kolu ve bileğindeki yarayı sen mi yaptın?"
"Onu saraya son gelen kralın kızıyla konuşurken duydum. Yalan söylediğini anlatıyordu. Çok sinirlendim. Ona sorduğumda hâlâ yalan söylüyordu. Yalan söylemesi sinirimi daha da artırdı. Bende kolunu sıktım. Gerçeği itiraf etti."
"Ama seni seviyor."
Dedim. Bu beni bile sinir etmişti yada kıskanmıştım.
"O beni sevmiyor. O çok şımarık ne isterse onu elde etmek istiyor ama bunu bende başaramayınca seninle uğraştı. Sende karşılık vermeyince iyice hırs yaptı. Ona senin tersini anlattım."
Gülümsedi bu hoşuna gitmişti.
"Ona, eğer Tauriel seninle uğraşırsa hayatta olmayacağını söyledim. Yüz ifadesini görmeliydin çok korktu."
"Biliyorum."
"Biliyor musun?"
"Evet benden özür diledi. Senin dediklerini söyledi. Bende, bu hayatta yapmam diyenlerden korkacaksın ve emin ol ben sana hiçbirşey yapmam! Dedim. Birşey demeden gitti."
İkimizde gülmüştük. Legolas'ın yüzü tekrar sinirli hale geldi.
"Ona hâlâ kızgınım. Seni benden ayırdı."
"Senden uzak kalmak.."
Acı çekiyor gibiydi. Bakışları uzaklara dalmıştı.
"Buna bir daha dayanacağımı sanmıyorum."
Dedi bana bakarak. Onun gözlerinde kaybolmuştum. Daha fazla dayanacağımı sanmıyordum. Ona sımsıkı sarıldım. Karşılığında uzun kollarıyla beni kendisine iyice çekti. Başını boynuma gömdü. Aynısını bende yaptım. Onun o tanıdık kokusunu içime çektim. Boynuma doğru derin bir nefes aldı ve küçük bir öpücük bıraktı. Kulağına fısıldayarak konuştum.
"Seni özledim."
Dedim. Gülümsediğini hissedebiliyordum.
"Bende seni özledim."
"Beni bu kadar çok sevdiğini bilmiyordum."
Ayağına tehditkâr bir tekme attım. Kısık sesle kahkaha attı. Ondan ayrılınca bana şaşırmış gibi numara yaparak konuştu.
"Gözünden de birşey kaçmıyor, elimin kesildiğini ne zaman gördün?"
"Gözünden birşey kaçırmamak konusunda senin daha iyi olduğunu biliyordum ama o kadar çok belli ediyorsun ki anlamamak çok da zor değil."
Bana gülerek karşılık verdi. Daha önce Legolas'ı hiç bu kadar çok gülerken görmemiştim. O her zaman sertti. Ama bugün kibar tarafını göstermişti. Söğüt ağacının dalları etrafımızı sarmıştı. Esen rüzgarla birlikte düşen yaprakları üstümüze geliyordu. Onun yüzünü ay ışığında rahatca görebiliyordum. Bana doğru bir adım attı.

Aradaki mesafeyi kapattıktan sonra eğildi. Kalbim tekrar yerinden çıkacak gibi atmaya başladı. Karnımda uçuşan kelebekleri hissedebiliyordum. Ona bakarken aklımla hareket etmek oldukça zordu. Başım ona doğru giderken o benden önce davrandı. Dudaklarıyla benim dudaklarımı buluşturdu. Ellerim yüzünü avuçlarken beni narin bir şekilde öptü.
⭐⭐⭐
Güneşin gözüme değen ışıklarıyla uyandım. Gözlerimi birkaç kere kırpıştırdıktan sonra açabilmiştim. Yatakta oturarak biraz pinekledim. Dün gece aklıma gelince yüzümde kocaman bir gülümseme belirdi. Yataktan fırlayarak hazırlanmaya başladım. Acaba Legolas dün geceki olaydan sonra bana ne tepki verecekti? Ya da unutmuşmuydu? Aklıma gelen saçma soruları uzaklaştırarak elbisemi giymeye başladım. Bir yandan da sorular beni endişelendiriyordu. Hızlı bir şekilde hazırlandım ve Legolas'ı görmek için hemen aşağıya indim.
Merdivenin son basamağında ayağım elbiseye takıldı. Tam düşecekken birisinin beni kucakladığını gördüm. Kurtarıcım beni doğrulttuğunda yüzüne bakarak konuştum.
"Her zaman beni kurtaracak mısın?"
"Sende beni kurtarıyorsun."
Diyerek elini gösterdi. Ona gülümsedim.
"Günaydın."
"Günaydın ladym."
Dedi ve beni yanağımdan öptü. Aklımdaki sorular uçup gitmişti. Dün beni öptüğünü unutsaydı şimdi öpmezdi. Beraber yemek salonuna geldik. Herkes toplandıktan sonra kahvaltı yaptık. Artık karar verilecekti, savaş başlıyordu. Eğitimleri ne kadar hızlandırsakta yetişemeyecekti. Bu düşünce ürkmeme neden oldu. Legolas anlamış olacak ki elimi tuttu. Ondan ayrılarak bahçeye çıktım. Birinin omzuma dokunmasıyla arkamı döndüm. Thranduil bana her zamanki gibi sert bakarak konuşmaya başladı.
"Seninle biraz konuşabilirmiyiz Tauriel?"
"Olur."
Dedim ve oturaklara doğru yürümeye başladık. Acaba dün gece Legolas'ın beni öptüğünü mü görmüştü? Yine aklıma sorular gelmeye başladı. Ben böyle düşünürken Thranduil konuşmaya başladı.
"Legolas'ın seni sevdiğini biliyorum.."
"Bakın.."
Dedim ama sözümü kesti. Gayet sakin bir şekilde konuşmasına devam etti.
"Sözümü kesme lütfen! Sizin ilişkinize artık karışmayacağım. Bu kararım, senin sarayın olduğu için değil çok güçlü bir yeteneğin olduğu için de değil."
Sustu. Doğru kelimeleri arıyor gibiydi. Derin bir nefes aldı ve konuşmasına devam etti.
"Legolas'ın hayatına karışmamalıyım. Ve o seni seviyor. Baştan bunu yapmamam gerekirdi ama bir şeyden emin değildim."
Zorlanıyor gibiydi, onu ilk defa böyle görmüştüm.
"Zorlanıyorsanız anlatmayın."
"Hayır, sorun değil."
Dedi ve devam etti.
"Belki Legolas sana anlatmıştır. Legolas'ın annesi de senin gibiydi. Ve Legolas daha küçükken öldü. Annesi Legolas'ı çok severdi. Senin sonununda eşimin ki gibi olabileceğini düşündüm. Çok saçma! Bunun daha yeni farkına vardım."
"Oğlumun mutluluğu benim için çok önemli tabi seninkide. Bu yüzden size karışmamaya karar verdim. Ama bir konuda senden bir söz istiyorum."
"Nedir?"
"Ne olursa olsun her zaman Legolas'ın yanında ol."
"Buna emin olabilirsiniz. Her zaman onun yanında olacağım."
Dedim ona gülümseyerek.
"Ben Legolas'a bir konuda yalan söyledim."
"Ona senden ayrılması için sevgilinin olduğunu söyledim."
"Sizi anlıyorum. Yaşadığınız durumun aynısını Legolas'ında yaşamasını istemiyorsunuz. Bunu her baba yapardı."
Ayağa kalktı bir şey demeden gidiyordu. Arkasından ona bakıyordum. Biranda arkasını döndü ve gülümseyerek konuştu. Onu ilk defa gülerken görmüştüm.
"Teşekkür ederim, Tauriel! Sen iyi birisin."
"Siz de öyle!" diye arkasından bağırdım. Beni duyduğunda hafif gülümsediğini gördüm. Aramızda ki sorunları hallettiğimize sevinmiştim. Çünkü Legolas onun için önemliydi. Oğlunu düşünmek onun hakkıydı tabiki.
Günler böyle akıp giderken sabah Thranduil'in sarayından gelen bir askerin telaşla konuştuğunu duydum. Yanlarına gittiğimde konuşmanın sonlarına yetiştiğimi anladım.
"... Saraya saldırı yapıldı! Kayıplar çok yok."
Demesiyle Kendimi suçlu hissettim. Onları burada durmaya ben ikna etmiştim. Belki ısrar etmeseydim bunlar olmayacaktı. İfadem değişmiş olmalıydı ki Legolas yanıma gelerek bana sarıldı.
"Senin suçun değil. Hem kayıplarda çok değilmiş."
Dediğinde içim birazda olsa rahatladı. Thranduil ve Elrond konuşurlarken onlardan özür dilemem gerektiğini anladım.
"Sizden özür dilerim! Hepsi benim hatam!"
"Hayır, Tauriel! Bu öyle birşey değil bizi korkutmaya çalışıyorlar ve eminimki senin sayende eğittiğimiz askerler bunların üstesinden gelmiştir."
Diyerek beni teselli etti Elrond. Thranduil hiç istifini bozmadan konuştu.
"Gitmeliyiz!"

Ay ve YıldızWhere stories live. Discover now