Gizli Güç!

359 31 2
                                    

TAURİEL

Legolas eski haline tekrar dönmüştü. Eskisi gibi sert ve acımasız.Bana ne olduğunu bende bilmiyorum, nasıl öldükten sonra tekrar dirildim? Ormandaki tavşan gibi, Legolas saraya daha dönmemişti. Arwen bana anlatmıştı. Ben nehire düştükten sonra orgların çoğunun kaçtığını eğer ben böyle birşey yapmasaydım.
Onlar zarar görebilirdi. Odama gittim ve üstümü değiştirdim. Arwen ve Aragorn rapor vermek için Elrond ve Thranduil'in yanına gitmişlerdi. Pencereden bakmaya başladım. Herzaman ki gibi gökyüzünü izlemeye başladım. Ormanlara doğru baktığımda Legolas'ı ormandan çıkarken gördüm. Dönmüştü ve iyi görünüyordu. Yanına gitmedim. Onun bana sinir olduğu kadar bende ona sinirliydim. Kendince haklı olabilirdi. Bende kendimce haklıydım, en iyi savaşcı en zor durumda çare üretebilendir. Bende kendimce bu yolu bulmuştum. Ne düşünmek için vaktim vardı, ne de onlara sormak için böyle olmalıydı. Kafam cevabını bilmediğim milyonlarca soruyla doluydu. Biraz daha etrafı izledikten sonra odamdan çıkarak su içmek için mutfak bölümüne doğru gittim.
Odamdan çıktığımda karşımdan Legolas'ın geldiğini gördüm. O da üstünü değiştirmişti. Büyük ihtimal babasının yanına gidiyordu. Ona bakmadan yürümeye devam ettim. Mutfağa gittim, bir bardağa su doldurdum. Elime aldım ve tekrar odama çıkmaya karar verdim. Merdivenlerden çıkarken bir iki yudum su içtim. Tam odamın kapısını açacakken Arwen geldi.
" Biraz gelir misin?"
" Bir sorun mu var?"
"Gelirsen anlatacağız."
Elimdeki bardağı yanımdan geçen görevliye uzattım. Sonra Arwen'i takip etmeye başladım. Uzun koridoru geçtikten sonra avluya geldik. Herkes toplanmış bizi bekliyordu. Tanımadığım bazı krallıklarda vardı. Biz savaştayken gelmiş olmalılar. Herkes bana bakıyordu. Bana bakanlardan en dikkat çekeni ise karşımda duran sarışın bir kızdı. Uzun kıvırcık saçlı, siyah gözlü ,orta kilolu bir kızdı.Daha önce onu hiç görmemiştim. Yanındaki adama bakılırsa bir kral kızı olduğu belliydi. Beni baştan aşağı süzüyordu. Neden herkes bana böyle bakıyordu? Tabii yaa.. Neden olacak olayları anlatmışlardı. İlgi odağı olmaktan nefret ederdim. Ben acısını içinde yaşayan tiplerdendim. Herkes şaşırmış görünüyordu, biri hariç. Elrond.
Beni önceden görmüş olmalıydı. Herkes arasında fısıldaşıyordu. Bunu hiç sevmemiştim. Kaşlarımı çattım. Ve derin bir nefes alıp verdim. İçimden 10'a kadar saymaya başladım. 1,2,3,4,5... Bakışlarımı etrafa çevirdiğimde gözlerim Legolas'ı aradı. Ama bulamadı. Neden bekliyorduk diye düşünürken Legolas geldi. En son o geldiği için onu bekliyorduk demek ki. Anlamadığım şey Legolas neden babasının değilde o kızın yanına gitmişti. Gittiyse gitti banane. Diye düşünürken beni düşüncelerimden Thranduil böldü.
"Nasılsın Tauriel?"
" İyiyim,efendim. "
Ardından hemen adını bilmediğim bir kral beni süzen sarışın kızın babası olduğunu tahmin ettiğim adam lafa atladı.
"Bu nasıl oldu."
Kaşlarım hafif çatık bir şekilde bakışlarımı ona doğru çevirdim. Sorusunu aniden sorduğu için utanmıştı sanırım. Sakin bir şekilde sorusunu cevapladım.
"Bilmiyorum."
"Nasıl bilmezsin?"
Kendimi buna zorunluymuşum gibi hissettirdiği için sinirlenmiştim. Nerden bilebilirdim ki? Ve cevabımda çok sert olmuştu.
"Bilmiyorum daha önce başıma gelmedi! Ne olduğuda umrumda değil!.."
Dedim ve saygımı koruyarak cümlemi tamamladım.
" Efendim.."
Bu kelimeyi üstüne basarak söylemiştim. Yine bir sessizlik oluştu ve ardındanda fısıldaşma. Neden bu kadar merak ediyorlardı. Tamam kabul ediyorum bu olay imkansız birşey inanmalarınıda beklemiyorum. Ama neden bu kadar sorguluyorlardı? Elrond daha fazlasını görmüştü yada Thranduil öyle hissediyordu. Galadriel bana dikkatlice bakıyordu. Birşeylerden dolayı zorlanır gibiydi. Elrond konuşmaya başladı.
" Rahatsız olduğunu anlayabiliyorum. Ama ortada çok garip bir olay var. Senin öldükten sonra dirilmen, olayı birde bize sen anlatır mısın? Detaylı bir şekilde değil tabiki sadece nasıl öldüğünü anlatır mısın?"
Dedi bana şefkatle bakarak. Onu ilk gördüğümde çok sert birisiydi. Nasıl böyle olabiliyordu şaşırmıştım. Onları daha fazla bekletmeyerek konuşmaya başladım.
"En son gittiğimiz köydeki orglar çok fazlaydı. Başarabileceğimizi biliyordum.. Ama, aramızdan birilerinide kaybedebilirdik. Bunu göze alamazdım. Çayırlığın kenarındaki kayalıklara çıktığımda durumumuz berbattı. Orgların dikkatini dağıtmak için birşeyler düşünmeye başlamıştım."
Hepsi dikkatle beni dinliyorlardı. Legolas'a baktığımda gözlerini kapatmıştı. Aynı şeyleri tekrar yaşadığını hissetmiştim. Konuşmaya devam ettim.
"Orglar canlı olan herşeyi yedikleri için dikkatlerini dağıtmak daha kolay olur diye düşündüm. Aralarında bunu yapacak tek kişi bendim, çünkü onların aileleri vardı ve kendilerine güzel bir hayat kurabilirlerdi. Ben.."
Dedim, bir nefes aldım ve devam ettim.
" Ben, kimsesizdim. "
" Sen kimsesiz değilsin. Bunu bir daha sakın söyleme."
Dedi, Arwen ve omzuma dokundu. Bende onun elini tutarak gülümsedim. Şimdi kendimi daha iyi hissettim ve başımı dik tutarak anlatmaya devam ettim.
"Sol kolumu açarak çok derin kestim. Kan kokusunu almışlardı. Ve dikkatleri dağılmıştı. Bana doğru gelenleri aşağıya doğru itiyordum. Başım dönmeye başlamıştı. Orglardan bir tanesi beni itti. Benimde ayağım takıldı. Nehirden aşağıya suya düştüm. Nefesimi bıraktım. Aşağıya doğru batıyordum. Gözlerim kararmaya başladı. Kalbim son bir kez attı ve gözlerim kendiliğinden kapandı. Sonra kalbimin atışını hissetmedim. "
Herkes beni iyice dinlemişti. Aralarında üzülenlerde vardı, hâla tereddüt edenlerde. Bunu anlatıyordum çünkü bana ne olduğunu bende merak ediyordum. Burda duruyordum çünkü krala karşı gelemezdim.
"Devamını sen anlatır mısın Arwen?" dedi Elrond.
Arwen başını salladı ve anlatmaya başladı. Bende onu dinlemeye başladım.
"Tauriel'in planı işe yaramıştı. Orglar kaçtı, bizde hemen nehire indik. Tauriel'i aramaya başladık. Onu hiçbiryerde bulamadık. Legolas nehire girdi ve Tauriel'i batarken son anda kurtarmıştı. Ama geç kalmıştık. Suda çok fazla durmuştu, ve kalbi atmıyordu. Çok soğuktu, dudakları morarmıştı.Onu orda bırakmak istemiyorduk, ama buna mecburduk. "
Arwen bunları anlatırken onun neler hissettiğini anlayabiliyordum.
"Ben ayrılamamıştım başından. Diğerleri gitmek için hazırlanırken Tauriel eski haline dönmeye başlamıştı. Ten rengi kendiliğinden eski haline döndü. Sol kolundaki yara kendini iyileştiriyordu. Kanlar kendiliğinden toplandı ve yarayı kapattı. Yara kapanırken küçük sarı ışıklar çıktı. Aynısı kalbinin üstünde de olmuştu. Küçük sarı ışıklar çıktı. Sonra zorlukla bir nefes aldı. "
Arwen anlatmayı bitirdiğinde herkes susuyordu. Diğer krallıklardan birisi daha konuşmaya başladı.
"Ama bu nasıl oldu? Hiçbirşey anlamıyorum."
Dedi. O sarışın kız konuşmaya başladı.
" Buna nasıl inanmamızı beklersiniz? Bu çok saçma bu kız bizi kandırıyor resmen."
Bu kızın böyle diyeceğini biliyordum. İlk gördüğümde gözüm tutmamıştı. Onu bir an parçalamak istedim. Bu iyi bir fikirdi.
" Her kimsen , buna inanmak zorunda değilsin! Ben kimseyi kandırmıyorum. "
Dedim ve sert görünmeye çalıştım. Cevabı hemen vermişti.
" Adım Elena "
Dedi ukâla bir şekilde, sanki adını soran oldu.

( Carter Burwell - Plus que ma Propre vio )

Uzun saçlı ak büyücülerden birisi bana dokunarak konuşmaya başladı.
"Bu bir kalkan olabilir. Bu onu çoktan kıçının üstüne oturtmalıydı."
Dedi. Bu büyücü dokunduğu kişiye acı verebilirdi. Hatta uzun süre acı verdiğinde felç bile edebilirdi. Eli hala kolumdaydı ve bana birşey olmamıştı.
"Bu yüzden düşüncelerini duyamıyorum ve sana seslenemiyorum."
Dedi. Galadriel. Bende ne vardı böyle kimsenin bana hiçbirşey yapamadığı derecede güçlü olan, ak büyücü elini kolumdan çekti. Thranduil konuştu.
"Bunu anlamanın sadece bir yolu var."
Dedi, bu ne olabilirdi ki?
"Sana inanmayanlara bunu ispatlamak ister misin Tauriel?"
Diye sordu Thranduil. Ne olursa olsun hiçbirşeyden korkmuyordum. Hemde bu ukâla Elena'nın küçümseyici bakışlarına karşılık vermek için yapabilirdim.
"Tabiki."
Dedim. Sakin bir şekilde. Galadriel konuşmaya başladı.
" Onu tekrar öldüremezsin."
Herkes Thranduil'e bakmıştı. Eğer tek yolu buysa yapabilirdim. Neden olmasın ki? Legolas babasına öfkeyle baktı,ama konuşmadı. Elena gülüyordu. Bu fikir onun hoşuna gitmişti. Bende ona bakarak güldüm. Şaşırdı, umarım içinden ne tür bir psikopat bu diyordur.
"Ona sordum, sende gördün."
Dedi Thranduil, o da bunu istiyordu. Yüzünden belliydi. Bunu onun yapmasını istiyordum. Avlunun kenarında ki boşluğa, Thranduil'in karşısına geçtim. Anlamıştı öyle umuyordum ki oda sordu.
"Buna emin misin? Bu canını yakıcak."
Dedi, gülümseyerek. Elrond emin bakışlarıyla bana bakıyordu. O bana inanıyordu. Ona gülümsedim. Ve Thranduil'e tekrar döndüm.
"Eminim. Hiç yapmadığım bir şey değil, daha öncede bir çok kez öldüm."
Dedim. Ukâla bir şekilde. Eline uzun iki kılıcını aldı. Bana doğru korkutucu bir şekilde gelmeye çalışıyordu. Bunun karşılığını gülerek verdim. Korkmuyordum, Legolas endişeli görünüyordu, ama üzüldüğünü hiç sanmıyorum. Elena Legolas'a daha da yakınlaştı. Belki de sevgilisiydi. Kimin umrunda ki zaten. Bu düşünceleri kafamdan attım. Arwen'e baktım. O daha çok endişeliydi. Aragorn onun yanına gitti. Thranduil önümde durdu. Thranduil çok hızlı hareketlerle düşmanını delik deşik ederdi. Bende onun düşmanı olduğum için aynısını bana da yapacaktı. Başım dik bir şekilde ona bakıyordum. Ne olduğunu anlamam uzun sürmedi. Bir dakikadan az bi süre içinde heryerim çizilmişti. Ve boynumdan kanlar akıyordu. Heryer kan olmuştu. Kılıcını iki kez karnımda hissetmiştim. Canım yanıyordu, ama kendimi ispatlamak için herşeyi yapardım. Yere düştüm. Herkesin bana baktığını hissedebiliyordum. Arwen'e baktığımda bana doğru gelecekken Aragorn onun kolunu tuttu. Elena'nın sinsi gülüşünü gördüm. Legolas'a hiç bakmadım. Eminim o da seviniyordu. Gözlerim kararmaya başladı. Kesik kesik nefesler almaya başladım. Kalbim çok yavaş atıyordu. Gözümü kapattım. Bu sefer annemle babamın hayalini gördüm. Tekrar ölüyordum. Hiçbirşey duymuyordum. Annem bana gülümsedi, babamda bana gülümsedi. Birden kayboldular. Etraftaki sesleri tekrar duymaya başladım.
"Dedikleri doğruymuş."
"Yaraları kendiliğinden iyileşiyor."
Gözlerimi açtım. Arwen bana bakarak gülümsüyordu. Elena'nın sinsi gülüşü birden soluvermişti. Kendimi tekrar iyi hissetmeye başladım. Karnımdan akan kanlar toplanarak yarağı kapattı. Yara kapanırken küçük sarı ışıklar çıktı. Geriye boynumdaki büyük kesik ve küçük çizikler kalmıştı. Nefes alışverişim tekrar eskisi gibi olmuştu. Sesli bir şekilde nefes alarak ölmediğimi Elena'ya gösterdim. Ayağa kalktım ve kollarıma baktım. Yaralar kapandı, küçük sarı ışıklarla beraber tabiki. Boynuma dokundum. Boynumda eski haline dönmüştü. Eski haline dönmeyen tek şey kıyafetlerimdi. Kıyafetlerime bakarak gülümsedim. Sonra Arwen'e baktım. Birbirimize bakarak gülümsüyorduk. Elena'ya ve Thranduil'e baktığımda yüzlerinde yenilgi vardı. Onlara da ukâla bakışlarımı gönderdim. Legolas'a baktığımda o da gülümsüyordu. Galadriel alaycı bakışlarıyla Thranduil'e baktı ve konuştu.
"Onun neler hissettiklerini hissedebiliyor musun?"
Dedi, özel gücü olanlardan zarar verenleri,hiçbiri bana zarar vermemişti. Legolas, Elrond gibi olanları dışındakiler.
" Nasıl hissediyorsun Tauriel?"
Dedi Gandalf ve yanıma geldi. Elena'ya bakarak konuştum.
"Harika."
Dedim ve gülümsedim. Thranduil cevap verdi.
"Hissedemiyorum."

ARKADAŞLAR LÜTFEN EMEĞE SAYGI AÇISINDAN VOTE VERİN.

Ay ve YıldızWhere stories live. Discover now