Ben Bu Sarayın Kraliçesiyim!

375 25 49
                                    

Merhaba!

Bu bölümü okul arkadaşım;

@cennetermeydann ' a ithaf ediyorum. :)

Bu sefer baya uzun bir bölüm oldu yorumlarınız beni çok mutlu etti. Yine bol yorumlarınızı votelerinizi ve düşüncelerinizi bekliyorum.

Bakalım Legolas , Tauriel'in gitmesine nasıl tepki verecek?

Multimedya: Kraliçemiz Tauriel. :)

İyi okumalar!

⭐ ⭐ ⭐

Benden ayrıldıktan sonra tekrar konuştu.
"Fazla uzun sürmesin." dedi gülümseyerek. Gülümsemesine karşılık vererek cevap verdim.
"Sen buradayken orada kalmam zor olacak."
"Ya da.."
Bu cümlenin sonu Legolas'a geliyordu.
"Hayır, hayır Arwen."
"Tamam tamam. Biliyorum, ondan uzaklaşıyorsun."
Başımı salladım. Beraber aşağıya indik. Diğerleriyle vedalaşmak istemedim. Ormanın içine girmeden önce Arwen'e döndüm.
"Kendine iyi bak."
"Sende."
Dedi. Ona el salladım. Ormanın başına geldiğimde koşmaya başladım. Ailemin sarayına giden yol çayırlığımın sınırıydı. Çayırlığıma geldiğimde gördüklerim karşısında çok şaşırdım. Çayırlık eskisi gibi değildi. Hep eksik birşeyler vardı. Daha fazla durmadım. Son bir kez akan ırmağın sesini dinledikten sonra yoluma devam ettim.
Yaklaşık yirmi dakikadır koşuyordum. Biraz daha koştuktan sonra Thranduil'in krallığından çıktım. Şuan olduğum orman babamın krallığına aitti. Bu düşünce duygulanmama neden olsada güçlü olmam gerekiyordu. Kendi bölgemin ormanlarında gezerken koşmamaya karar verdim. Herbir yerini öğrenmek istiyordum. Ormanda gezerken burası Thranduil'in ormanı gibi değildi. Çayırlığın güzelliği burda da devam ediyordu. Çayırlığım aslında babamın krallığındaymış. Ben her oraya gittiğimde ailemin sarayının içindeydim.
Bu durum beni biraz mutlu etsede onlar aklıma gelince tekrar üzülüyordum. Etrafta hayvanlar kaçmadan özgürce dolaşıyordu. Akşama yakın olmasına rağmen uzun meşe ve kavak ağaçlarının arasından yere kadar güneş ışıkları geliyordu. Ellerimi ağaçlara değdirerek ilerliyordum. Biraz daha yürüdükten sonra karşımda yıllardır anılarını hatırlatan beyaz bir saray duruyordu. Ne kadar duygulansam da ağlamayacaktım.

Sarayın kapısına doğru yürüdüm. Etrafta çeşitli meyve ağaçları vardı. Terk edilmiş bir saray nasıl böyle bakımlı olabiliyordu? Elimi kapıya götürerek açtım ve içeri girdim. Bahçenin ortasında heykelden akan su bana küçüklüğümde etrafında koşarak oynadığım günleri hatırlattı. Biraz daha ilerledikten sonra bahçenin sol tarafında ekilmiş sebzeleri gördüm. Başımı çevirdiğimde bahçenin sağ tarafında surun kenarına geldiğimde en sevdiğim söğüt ağacım bana bakıyordu. Hemen onun yanına giderek ağacıma sarıldım. Dalında sallandığım salıncağım hâlâ duruyordu. Bakışlarımı bahçeye yönelttiğimde etrafta çeşitli çicekler ve güller vardı. Burası hiçte terk edilmişe benzemiyordu.
Sarayın girişine yöneldim. Merdivenleri ağır adımlarla çıktım. Kapı hafif aralıktı. İçeri girdiğimde büyük bir salonla karşılaştım. Karşımda duran kral ve kraliçe tahtı olduğu gibi duruyordu. Taçlar üstüne konulmuş özenle temizlenmişti. Biraz daha ileri gittikten sonra tahtların üstünde aile ağacı duruyordu. Ağaç soluk renkliydi ama kendini belli ediyordu. En yukardan başlayarak aşağıya doğru baktığımda en alta indiğimde benim adım yazıyordu. Yazılar siyah renkle ve güzel yazıyla yazılmıştı. Adımın üstünde annemin ve babamın adı vardı.

Ağlamamakta ısrar etsemde göz yaşlarımı daha fazla tutamadım. Ellerimi ağzıma götürdüm. Oradan ayrıldıktan sonra uzun koridorda ilerlemeye devam ettim. Uzun pencerelerden içeri güneşin ışıkları vuruyordu. Yukarı merdivenlere doğru çıktım. Annemle babamın odasına geldiğimde durdum.
Kapıyı açıp açmamakta kararsız kalsamda elim titreyerek kapının kolunu tutmuştu. İçeri girdim ve yavaş adımlarla büyük odanın ortasında durdum. Burası bana gece korktuğumda annemle babamın ortasında uyuduğum günleri hatırlattı. Ağlamam daha da şiddetlendi. Balkonun kapısı açıktı içeri giren rüzgar aynı zamanda anılarımı da getiriyordu. Dolaba doğru gittim ve kapısını açtım. İçinde annem ve babamın kıyafetleri duruyordu. Onların kıyafetlerinden birini aldım. Koklayarak odayı gezmeye devam ettim. Kırmızı örtülü yatak örtüsüne ellerimi değdirerek oturdum. Yatağın başındaki duvarda ahşap çerçeve içinde üçümüzün olduğu bir resim vardı.

Ay ve YıldızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin