Değiştiriceksin!

379 30 6
                                    

Multimedya: Legolas & Tauriel

Okuyupta vote vermeyen arkadaşlara da yinede teşekkür ediyorum. Umarım beğenirsiniz. İyi okumalar. :)

LEGOLAS

"Kesinlikle hayır!"
Dediğimde bir cevap bulamadım. Başımı yan tarafa çevirdiğimde Tauriel'in uyumuş olduğunu gördüm. O kadar masumdu ki. Yüzü ay ışığında parlıyordu.Ay ve yıldız gibiydik biz. Tauriel yıldız bense ay. Milyonlarca olmasına rağmen ay'ın yanında bir tane yıldız parlamalıydı. Benim seçeceğim yıldız. Ve o yıldız kesinlikle Tauriel'di. O bunun farkında olmasa bile..
Tauriel'e doğru yaklaştım. Onu kucağıma aldım. Başını koluma yasladı ve diğer koluyla boynumu tuttu. Onu yatağına yatırdım. Üstünü örttüm, üşümüş olmalıydı üstünü örtünce hemen yatağın içine girdi. Örtüyü kafasına kadar çekti. O böyle çok tatlı görünüyordu. Eğildim ve kulağına fısıldadım.
"İyi geceler, prenses."
Dedim ve anlından öptüm. Balkona tekrar çıktım balkonun kapısını dışardan kapattım. Kendi odamın balkonuna atladım. Pencereyi kapattım ve yatağın içine girdim.

⭐⭐⭐

Sabah dinç bir şekilde uyandım. Dün gece Tauriel'le gökyüzünü izlememiz geldi aklıma. Aptal aptal sırıttım, üstümü değiştirdim. Avluya gittiğimde her zamanki babam ve Elrond konuşuyorlardı. Birşeyler atıştırdıktan sonra eğitim yerine gittim. Herkes ısınmaya çoktan başlamıştı. Tauriel'in yine benden önce kalktığını düşündüm. Başka kim olabilirdi ki. Diye düşünürken karşımdan Elena geldi.
"Günaydın."
"Günaydın."
"Birazdan ders başlayacak boşuna durma istersen."
"Ne güzel işte."
Ona anlamayan bakışlarla baktım.
"Yani onlara ısınmalarını ben söyledim. Bugün beraber ders veririz diye düşündüm."
"Bu elbiseyle mi?"
Üzerine baktı ve yüzünü buruşturdu.
"Haklısın ama çok birşey yapacağımı sanmıyorum."
Dedi çok birşey yapamayacağını biliyorsa neden istiyordu?
"Hadi ama lütfen."
Diye yalvardı. Bu kadar ısrar etmesini anlamıyordum.
"Hem o Tauriel midir nedir o kız daha kalkmadı."
Dedi, nasıl böyle konuşabiliyordu, ağzımı açacağım sırada Elena bakışlarını arkama yöneltti. Arkamı döndüğümde Tauriel'in geldiğini gördüm.
"Geç kaldın canım. Bugün dersi biz veriyoruz."
Dedi ben öyle birşey söylemediğim halde, Tauriel bizden birkaç adım ötede durdu. O da aynı benim gibi Elena'nın elbisesine baktı. Elena bu durumu anladı ve konuşmaya başladı.
"Üstümü değiştireceğim tabikide."
"Sende sevgilinle ilgilenirsin, biz Legolas'la meşgul olacağız."
Sevgilinle kelimesini duyduğumda hiçbir tepki vermedim. Tauriel bana bakarak konuştu.
"Öyle mi Legolas?"
"Lordum diyeceksin."
Dedi Elena ama ikimizde onu duymuyorduk.
"Evet, bugün böyle."
Dedim. Bunu neden dediğimi bilmiyordum. Ama onun bir sevgilisi vardı. Dün öyle dememesine rağmen, kime inanacaktım, kime soracaktım. Bu soruların cevabıda bendeydi. Kendi gördüğüme duyduğuma inanmalıydım. Ama şuan düşünmeye ihtiyacım vardı. Tauriel bana inanamıyormuşcasına baktı ve gitti. Elena'da üstünü değiştirmeye gitti. Askerlere doğru döndüm ve sıra olmalarını emrettim.
Birinci grup bitmek üzereyken Elena üzerinde savaş kıyafetleriyle geldi. Onu öyle görünce şaşırdım. Savaş kıyafetleri ve Elena.
"Yakışmış mı?"
"Evet."
Dedim geçiştirmek için ben derse devam edeceğim sırada yanımda durdu.
"Kenara çekilir misin?"
Kenara gitti ve bana bakmaya başladı. Gerçekten de birşeyler öğretebileceğine inanıyor muydu hatta birşeyler bildiğinden bile şüpheliydim.
"Bu ders hakkında bir bilgin var mı?"
Biraz düşündü ve ellerini kaldırarak itiraf etti.
"Yok"
"Bu çocuk oyuncağı değil, farkında mısın? Bu bir savaş!"
"Afedersin."
"Elena gider misin?"
"Ama.."
"Elena, git!"
Tam gidiyordu ayağı takıldı düştü. Nelerle uğraşıyordum ben ya. Onun yanına gittim. Ayağını burkmuştu.
"Ayağa kalkabilecek misin?"
"Hayır."
"Önemli bir şeye benzemiyor."
"Legolas acıyor."
Dedi. Elinden tutarak onu kucağıma aldım. Bu durum hiç hoşuma gitmemişti. Onu bahçedeki oturaklardan birine tam oturtacağım sırada bahçeye Tauriel çıktı ve bizi gördü. Elena daha da yapıştı. Onu oturağa oturttum. Tauriel'in durduğu yere baktığımda orda olmadığını gördüm.
"Lanet olsun!"
Eğitim yerine gittim. Derse devam ettim. Akşama doğru yağmur yağmaya başladı. Çok şiddetliydi. Arada bir etrafıma bakıyordum. Tauriel'i hiç görmedim. Yağmur daha da şiddetlenirken eğitimi bitirmek zorunda kaldım. Saraya girdiğimde yine Tauriel'i görmedim. Bu yağmur da nereye gitmiş olabilirdi ki? Avluya gittiğimde herkes akşam yemeği için toplanmışlardı ben geldikten sonra başladık. Bir kişi eksikti o da Tauriel. Bunu fark eden bir ben değildim.
"Tauriel nerde Legolas?"
Dedi Elrond.
"Bilmiyorum."
"Alışık değildir yüksek mertebede yemek yemek."
Elena'nın bu cümlesine ne kadar çok cevap vermek istesemde babam için sustum. Ayağa kalktım ve avluyu terk ettim. Arkamdan Arwen'de geldi. Bana yetişti ve aynı soruyu sordu.
"Tauriel'in nerde olduğunu gerçekten bilmiyor musun?"
"Bilmiyorum dedim ya!"
Sesim sert çıkmıştı. Onun nerde olduğunu bende merak ediyordum.
"Afedersin.
"Önemli değil"
Odama doğru gidecekken Tauriel'in mutfağa gittiğini gördüm. Bende onu takip ettim. Mutfağa gittiğimde masadan tepsisine yemek koyduğunu gördüm. Üstü sırılsıklamdı. Yağmurda çok fazla durmuş olmalıydı.
"Nerdeydin?"
Dedim ama soruma cevap vermedi. Bana bakmadı bile eline tepsiyi alarak mutfaktan çıktı. Odasına doğru gitti. Ve kapıyı yüzüme kapattı. Bu gün olanlardan dolayı bana kızgın olmalıydı. Haklıydı da. Bu kadar kolay kabul etmeyecektim. Sevgilisi yüzünden neden sevgimden vazgeçeyim ki? Üstelik eğer olsaydı kendiside söylerdi. Ama o da Elena'nın benim sevgilim olduğunu sanıyor. Bu durumu düzeltmeliydim. Odama gittim ve balkona çıktım. Yağmur hala yağıyordu. Onun balkonuna atlayarak kapısını çaldım. Kapıya baktı. Beni görünce şaşırdı. Kapıya doğru geldi açacak sandım ama perdeyi çekti.
"Kapıyı açmazsan,açana kadar beklerim."
Dedim. Balkonun korkuluklarına yaslandım.
Aradan çok geçmeden kapıyı açtı. Bana doğru geldi. Yağmur tüm hızıyla devam ediyordu. Bende ona doğru bir adım attım. Şimdi beraber ıslanıyorduk. Saçları ıslakken çok güzel görünüyordu. Kendime gelerek ona sorumu sordum.
"Nerdeydin?"
"Sanane."
Tam konuşacakken titrediğini gördüm. Yağmur da benden daha fazla ıslanmıştı.
"Üşütüceksin içeri girelim."
"Sen gidersen ben girerim."
Onu dinlemeden belini kavradım, kaldırarak içeri götürdüm.
"Napıyorsun ya."
Balkonun kapısını kapattım. Üşüdüğü her halinden belliydi.
"Üstünü değiştir."
"Ne?"
"Üstünü değiştir."
"Oldu, başka bir isteğin var mıydı?"
Yemek tepsisine baktım. Aldıklarının hiçbirini yememişti.
"Sonra da yemeğini ye."
"Dalga mı geçiyorsun?"
Ellerimi göğsümün altında birleştirdim.Ciddi bir bakış attım. Sanırım anlamıştır.
"Çık dışarı."
"Efendim?"
"Senin önünde değiştirmeyeceğim tabiki de."
"O da olurdu."
"Sapık."
"Tamam hadi çık."
"Hayır."
"Bende üstümü değiştirmem o zaman."
Üstüne doğru yürüdüm. O da geri geri gitmeye başladı.
"Değiştiriceksin."
"De-Değiştirmeyeceğim."
Gidecek bir yeri kalmadı. Ayağı takıldı tam düşecekken belinden tuttum. Duvarla benim aramda kalmıştı. Hiçbirşey konuşmuyorduk. Bakışlarım ıslak başından başlayarak aşağıya doğru inmeye başladı. Islak gözleri, ıslak burnu. Islak dudaklarına geldiğinde durdu. Ona yaklaştım. Ne yaptığımı bilmiyordum. Onu öpeceğim sırada bunun bugün olmayacağını hatırlatan bir olay oldu. Tauriel yüzüme hapşırdı. Güldüm. Hapşırmak bile denemezdi, sesi hiç çıkmadı nerdeyse. Bütün kızlar böyle mi hapşırıyordu acaba. Geri çekildim. Ellerimi belinden çektim. Yüzüne düşen bir tutam saçı geriye attım.
"Üşüttün işte gördün mü?"
Cevap vermesini beklemeden tekrar konuşmaya başladım.
"Yaralarını iyileştirebilirsin ama bunu iyileştiremezsin."
"Değiştir."
"Arkanı dön o zaman."
"Tamam."
Dedim ve arkamı döndüm.
"Sakın arkana bakma."
"Fena fikir değilmiş."
Dedim ve güldüm.
"Dönebilirsin."
Yıldızlı ortasındada ay olan pijamasını giymişti. Dün söyleyemediğim şeyi şimdi söyledim.
"Yakışmış."
"Teşekkür ederim şimdi gidebilirsin."
"Hayır."
"Neden?"
"Hem konuşacaklarımız var hem de yemeğini yediğini göreceğim."
"Konuşacak bir şey yok. Yemeğide yerim sonra."
"Yine üstüne mi yürüme mi istiyorsun?"
Dedim ve üstüne yürümeye başladım.
"Hayır, hayır."
Dedi ellerini göğsüme koyarak gelmemi durdurdu.
"Ye."
"Sen de üşüteceksin."
"O kadar çok ıslanmadım."
Dedim ama buna inanmışa benzemiyordu. Masaya oturdu, bende karşısına oturdum.
"Sende ye."
"Aç değilim."
"Hayır açsın."
"Nerden biliyorsun?"
"Ben erkeklerde birşey gözlemledim."
"Nedir?"
"Aç olduğunuz zaman çok huysuz oluyorsunuz."
"İyi bir gözlemcisin."
"Bu yüzden sende yiyorsun.."
Dedi ve ağzıma bir pizza dilimi sokuşturdu. Ondan sonrada gülmeye başladı. Elini tuttum ve pizza dilimini bıraktım. Ağzımda ki lokmayı bitirdim.
"Demek öyle.."
Dedim ve bende onun ağzına bir pizza dilimi sokuşturdum. Ağzında ki lokmayı bitirdi. Dudağının kenarında bir parça kalmıştı. Elimle dudağına dokunarak onu aldım ve tepsiye koydum. Yağmur şiddetini azaltmıştı.
"Benimle ne konuşmak istiyorsun?"
"Nerdeydin?"
"Öyleyse yarın soru sorma sırası bende demiştim."
"Bende sana kesinlikle hayır demiştim."
"Evet demiştin."
"Sorularım daha bitmedi."
"Ormana gittim. Biraz hava almak istedim."
"Çayırlığa mı?"
"Evet."
"Bana neden söylemedin?"
"Sizi rahatsız etmek istemedim. Beraber ders veriyordunuz."
"Beraber ders vermedik. Hiç bir şey bilmiyor."
"Ya. Dışarıdan hiç öyle görünmüyordu. Hatta baya ilerlemişsiniz."
"Ayağı burkuldu. Bende yardım ediyordum."
"Bana neden söylüyorsun ki açıklama yapmak zorunda değilsin sonuçta sevgilin."
Elena benim sevgilim değil ki. Bu düşüncemi tam söylecekken Arwen kapıyı çaldı.
"Tauriel gelebilir miyim?"
"Arwen geldi. Çık çabuk."
"Neden görsün ne olacak ki."
Dedim ama boşunaydı. Tauriel çoktan elimi tutmuş beni balkona çıkarmıştı. Kapıyı kapattı ve perdeyide çekti. Yağmur şiddetini bitirmiş yerine güneş çıkmıştı. Bende odama gittim.

Ay ve YıldızWhere stories live. Discover now