Kıskançlık!

371 33 6
                                    

Her yazar kitabının ünlü olmasını ister ama ben okunmasını istiyorum,bu başarılarda birden olmuyor öyle değil mi? Kitabın başından beri sınır koymadım bana saçma geliyor,ama yinede emeğe saygınız varsa yorum ve vote verin. İyi okumalar. :)

⭐ ⭐ ⭐

Odama doğru giderken merdivenlerim başında birisi beni elimden çekerek köşeye sıkıştırdı.
"Aromir beni çok sinirlendiriyor."
Bunu söyleyen tabiki de Legolas'dı.
"Öyle mi? Neden?"
"Sana ne dediğini duymadın mı?"
"Bizi mi dinledin?"
Dedim sinirle buna hiçte pişmanmış gibi görünmüyordu.
"Sayılır."
"Bu çok kötü bir davranış."
"Öyle bir konuşuyordunuz ki merak etmemek elde değil."
"Olabilir, sanane bizim konuşmamızdan."
Beni duymamazlıktan gelmişti.
"Gidecek misin?"
"Nereye?"
"Tauriel duydum. Bilmemezlikten gelme."
"Bilmiyorum."
"Bak istediğini yapabilirsin ama buna gerek yok."
"Bana bak.."
Dedim hiç gereği yokken zaten bana bakıyordu.
"Zaten bende öyle birşey düşünmüyordum. Eğer bizi iyi dinlediysen eminimki dinlemişsindir. Bunu duymuşsundur."
"Evet duydum."
Kolumu ondan kurtardım. Odama doğru gidecekken ona döndüm.
"Gitmemi istiyor musun?"
"Gitme."
Arkamı döndüm ve odama gittim. Ona cevap veremeyecek kadar kızgındım. Bizi dinlemişti. Ne amaçla yaptı bunu? Ben onun Elena'yla konuşmasını dinlemiyordum. Odamda biraz kitap okuduktan sonra Arwen kapıyı çalarak yanıma geldi.
"Hadi gidiyoruz."
"Nereye?"
"Akşam yemeğine."
"Beni bir çocukmuşum gibi her zaman alacak mısın?"
"Sanırım evet."
"Arwen.."
"Eğer almazsam sen gelecek misin?"
"Hayır."
"O zaman bende seni her zaman alırım."
Oflayarak onun yanına geldim. Arwen koluma girdi. Avluya doğru giderken arkamızdan Aragorn ve Legolas'da geliyor. Bize yetiştiler ve Aragorn konuşmaya başladı.
"Merhaba Prensesler."
"Merhaba Aragorn, merhaba Legolas."
"Merhaba Aragorn."
Dedim ve Legolas'a selam vermedim. Ona hâlâ kızgındım. Diğerleride bu durumu anlamış olmalıydılar ki Aragorn Arwen'in koluna girerek ayrıldılar. Geride biz kalmıştık. Legolas yanıma geldi.
"Bana hâlâ kızgın mısın?"
"Kesinlikle!"
Dedim sesimi olabildiğince sert çıkarmaya çalışarak.
"Peki, özür dilersem beni affeder misin?"
"Gerçekten içten dileyerek ve bir daha yapmayacağına söz verirsen olabilir."
"Özür dilerim. Ama bir daha yapmayacağıma dair söz veremem."
Dedikleri daha çok sinirlenmeme neden oldu. Onu beklemeden gitmeye başladım. Kolumu tuttu ve beni durdurdu.
"Ama seni yanlışlıkla duyarsam sözümü tutmuş olamam."
Galiba haklıydı. Hiçbir şey demeden onun konuşmasını dinledim.
"Gerçekten özür dilerim. Beni affettin mi?"
Öyle bir söylemişti ki affetmemek nasıl mümkün olsun ki. Onun bu masum bakışlarını kırmamak için başımı salladım.
"Evet."
"Evet?"
"Affettim!"
Yine çarpık gülüşünü göstermişti. Elini önüme uzattı,bana yol verdi. Birlikte avluya geldik. Thranduil'in orda olmamasına sevinmiştim. Bizi beraber gelirken görürse yine benimle konuşacaktı. Ama artık eskisi gibi davranmayacaktım. Onun krallığından hiçbir zaman korkmadım şimdide korkmayacaktım. Yerimize geçtik. Elena herzamanki gibi Legolas'ın yanına oturdu. Yemeğe başlamadan önce kralı bekliyorduk. Biraz daha bekledikten sonra Thranduil geldi. Hepimize yememizi işaret etti. Çok aç değildim. Birşeyler atıştırdım. Peçeteyle ağzımı silerken hapşurdum. Ben kalkıp giderken Legolas'da hapşurdu. Artık alıştıkları için bize bakan yoktu. Elena dışında. Arwen'de benimle beraber kalktı. Birlikte yürümeye başladık.
"Tauriel, dışarı çıkalım mı?"
"Neden?"
"Çok sıkıldım, bahçeye çıkalım. Hem biraz konuşuruz."
"Tamam."
Ne konuşacaktık ki? Tamam diyerek bahçeye çıktık. Ormanlardan tarafa duran oturağa oturduk. Burası biraz soğuktu. Ellerimi göğsümün altında birleştirdim.
"Elena çok sinirlerimi bozuyor."
"Ne acayip benimde."
"Tauriel bu kızın burda ne işi var?"
"Buraya gelen krallıklardan birinin kızı işte."
"Tamam babası gelsin de onun ne işi var?"
"Legolas için gelmiştir."
"Legolas için geldiğini sanmıyorum."
"Ben hep onun yanında görüyorum."
"Hayır, ben onu hep Aragorn'un yanında görüyorum."
"Hm, anlaşıldı neden sorduğun?"
Dediklerini sonradan anladım.
"Ne! Aragorn'un yanında mı görüyorsun?"
"Sende Legolas'ın yanında mı görüyorsun?"
"Evet hep onun yanında görüyorum."
"Bende Aragorn'un yanında görüyorum. Bu kız kendini ne sanıyor?"
"Bilmem."
Soğuk hava hem iyi gelmişti hem de kötü. Ayaklarımı öne uzatarak oturağa iyice yayıldım.
"Şuna bak ya resmen sevgililerimize sulanıyo."
Arwen'e baktım. Legolas benim sevgilim değil diğecekken tekrar konuşmaya başladı.
"Tabikide o kızın eline bırakmayacağız."
Ona cevap verecekken yine benim konuşmama izin vermedi ve elim havada kaldı.
"Gidip onunla bir konuşalım mı? Olmadı döveriz."
Bu sefer ona fırsat vermeden ben konuştum.
"Legolas'la sevgili olduğumu nerden çıkardın?"
"Konumuz bu mu? Aa siz sevgili değil misiniz?"
"Hayır, değiliz. Bence Elena'yla sevgili."
"Legolas Elena'yla asla sevgili olmaz sen varken onunla mı beraber olsun."
Arwen'e baktım ve öksürmeye başladım.
"Üstelik Legolas'la sevgilk olsaydı Aragorn'un yanında dolaşmazdı."
"Hem sen daha güzelsin. Legolas seni seçer."
"Ama o kıza sinir oluyorum."
"Sen Aragorn'a güveniyor musun?"
"Evet."
"O zaman neden bu kadar endişeleniyorsun?"
"Ben ona güveniyorum ama kıza güvenmiyorum. Ne olduğu belli değil."
İkimizde susmuştuk. Kısa bir sessizlikten sonra Arwen tekrar konuşmaya başladı.
"Sen Legolas'a güveniyor musun?"
"Legolas benim sevgilim değil."
"Biliyorum. Ama yinede sordum."
"Güveniyorum. Sende Aragorn'a güveniyorsan eğer o zaman bir sorun olmaz. Çünkü eğer birini gerçekten seviyorsan hiçbirşeyin önemi yoktur."
Dedim. Başımı omzuma koydum. Gökyüzüne bakmaya başladım.
"Haklısın."
Dedi Arwen. Arkamızdan gelen bir sesle o tarafa baktık.
"Hangi konuda haklı?"
Bunu söyleyen Aragorn'du. Arkasından da Legolas geldi.
"Oturabilir miyiz?"
"Tabiki." dedi Arwen. Karşımızda ki oturaklara oturdular. Başımı omzumdan kaldırarak yanımızda ki söğüt ağacını incelemeye başladım. Uzun dalları ince yapraklarıyla çok güzel bir ağaçtı.
"Ne konuşuyordunuz?"
"Hiç öyle laflıyorduk."
"Hadi ama.."
Dedi Aragorn.
"Çok mu merak ediyorsun?"
Dedi Arwen. Umarım düşündüğüm şeyi yapmaz. Legolas'a baktığımda bana bakıyordu ve hiç konuşmuyor, sadece dinliyordu. Doğrusu bende onların tartışmalarına katılmak istemiyordum.
"Elena hakkında konuşuyorduk."
Dedi Arwen. Bakışlarım hızla Arwen'e döndü. Kısık bir sesle "Ne yapıyorsun?" dedim. Karşısında aldığım cevap "Ne ya?"oldu. Sanırım tüm sinirini ortaya dökecekti.
"Neden?"
Aragorn, yapma!
"O kızı sürekli yanında gördüğüm için olabilir mi acaba?"
Kapışma başlasın!
"Ne alâkası var?"
"Ya bide ne alâkası var diyor.Tauriel?"
"Beni karıştırma."
Dedim, ama karışacağım kesindi.
"O kız Legolas'ın yanında da dolaşıyor."
Dedi Arwen. Beni neden karıştırıyorsun Arwen!
"Onun hayatı Arwen istediğini yapabilir."
"Tamam. Öyle olsun."
Dedi. Alınmış mıydı? Ortada alınacak bir durum yoktu. Sonuçta onun hayatı.
"Arwen bilmem farkında mısın ama ben o kıza bakmıyorum bile."
Dedi Aragorn. Bu meseleyi bir an önce halletselerde kurtulsak!
"Biliyorum."
"O zaman neden bana kızıyorsun?"
"O kıza güvenmiyorum. Yanında durmasını istemiyorum."
"Bunu baştan söyleseydin aramızda halledebilirdik."
"Zaten aramızda hallediyoruz şunlara baksana!"
Dedi Arwen ve bize baktılar.
"O kız senin sevgilin mi Legolas?"
Legolas gülümsedi. Bunda gülecek ne vardı?
"Hayır, bunu kim söylüyor?"
"Birinin söylemesine gerek yok. Belli oluyor."
"Siz bizimi takip ediyorsunuz?"
"Siz derken?"
Diye lafa atladım.
"Neden üstüne alınıyorsun?"
"Çünkü burda ikimiz varız."
"Olabilir."
Beni her zaman sinir etmeyi başarıyordu. Ellerini göğsünün altında birleştirdi. Bakışlarımı gökyüzüne çevirdim. Hafif rüzgar titrememe neden oldu.
"Arwen."
Dedi Legolas.
"Efendim?"
"Tauriel'in sevgilisi var biliyormusun?"
Diyerek durumu bir,bir yaptı Legolas. Arwen bunu duyunca hem şaşırdı hem de üzülmüştü. Daha o konuşmaya başlamadan ben ondan önce davrandım.
"Öyle birşey yok."
"Ya öyle mi? Dışardan hiç belli olmuyor."
Dedi Legolas. Amacı neydi bunun?
"Tauriel kim bu şanslı kişi?"
Dedi Arwen. Ben tekrar öyle birşey olmadığını söyleyeceğim sırada Legolas konuştu.
"Aromir."
"Aromir kim?"
"Birlik bölümünde ki askerlerden birisi."
Dedi Aragorn. Bize diyorlardı ama bunlar bizi takip ediyorlardı.
"Bize diyosunuz ama siz bizi takip etmişsiniz."
Dedim.
"Tauriel bunu bana neden demedin?"
"Arwen öyle birşey yok. Sadece bir iki kere konuştuk o kadar. Hem olsaydı ilk sana söylerdim biliyorsun."
"Biliyorum bir an Legolas'a inanasım geldi."
"Bana inanmıyor musun?"
"Legolas üzgünüm ama sen Elena'yla daha yakın görünüyordun. Kucağa almalar falan."
Dddi Arwen. Tauriel iki, Legolas bir.
"Sadece ayağı burkuldu. Bende onu kaldırmaya meraklı değilim."
"Evet üstelik Legolas başka birisini seviyor belki." diyerek Legolas'ı savundu Aragorn.
"Bugün ayağı burkulur yarın.." Arwen'i dürttüm ve cümlesini tamamlamasını durdurdum.
"Yok artık."
Dedi Aragorn. Arwen'in yanına geldi. Elinden tuttu ve kaldırdı. Birlikte gittiler. Onlar gidince Legolas ve ben yanlız kalmıştık. Ona baktığımda onun da bana baktığını gördüm. Ayağa kalktı ve yanıma oturdu. Ceketini çıkardı ve omzuma koydu. Ceketini çıkarıp vermek istedim ama üşüdüğüm için vermedim. Kolları uzun geliyordu. Birkaç kere kıvırarak ellerimi çıkardım. Ceketin kokusu çok güzeldi. Ona çaktırmadan başımı sağ taraf çevirdim ve bu güzel kokuyu içime çektim. Anlamaması için tekrar önüme döndüm.
"Bu seferde sen üşüyeceksin."
"Ben kolay kolay üşümem."
"O zaman neden ceketi giydin?"
"Senin üşüyeceğini biliyordum."
Bana saatlerce gelen kısa bir sessizlikten sonra konuzşmaya başladı.
"Savaşa az kaldı."
"Evet."
"Korkuyor musun?"
"Hayır. Sadece üzülüyorum."
"Ne için?"
"Bir sürü masum savaşcılar, elfler,insanlar ölecek."
"Doğru." dedi sessizce.
"Amacımı gerçekleştirmeden bende ölebilirim."
"Bu olamaz."
"Savaşta yeteneğimin bir işe yarayacağını sanmıyorum. Birisi kafamı uçurtabilir!"
"Bunu biliyorum."
"Yani ölebilirim."
"Hayır."
Ona baktım. Kendinden emin bir şekilde konuşuyordu.
"Bunu bilemeyiz."
Dedim. Nerden bilebilirdik ki? Elrond dışında.
"Evet bilemeyiz. Ben seni koruyacağım."
"Bunu yapmana gerek yok."
"Neden?"
"Hepimizin amaçları var ikimizde kaybettiklerimizin öcünü almak istiyoruz."
"Kaybettiklerimin arasında seninde olmanı istemiyorum."
Dedikleri utanmama neden oldu. Ne diyeceğimi bilmiyordum. Ona bile bakamıyordum. Başımı öne eğdim elimle oynamaya başladım. Ellerim üşüdüğü çok soğuktu. Ceketin koluna iyice çektim.
"Yine de buna gerek yok."
Dedim. İkna olmamış gibiydi. Ona bakmadan konuşmuştum. Tepkisini yada ne yapacağı hakkında hiçbir fikrim yoktu.
"Sadece şunu bilmeni istiyorum. Aromir benim sevgilim değil."
"Biliyorum."
Dedi. Şimdi ona bakabilmiştim.
"Madem biliyorsun o zaman neden sürekli soruyorsun?" dedim.
"Emin olmak için yada eğlenmek için." dedi muzip bir şekilde. Bana bakarak gülümsedi. Bakışlarımı ondan kaçırdım.
"Eğitimde lütfen beni Elena'yla yanlız bırakma."
"Neden? Mutlusun sanıyordum."
"Sende şunu bil. Elena benim sevgilim değil ve eğitimi geçtim hiçbirşey bilmiyor."
Yüzümü sağ tarafa tekrar çevirdim. Ay'ın ışığı ortamı aydınlatıyordu. Oturduğumuz oturağın yanındaki söğüt ağacının yaprakları rüzgardan sallanıyordu. Burayı da sevmiştim. Ağaç o kadar büyüktü ki oturduğumuz oturağın üstünü kaplıyordu. Sessizliği bozan Legolas oldu.
"Sadece ayak bağı oluyor."
"Bir daha buna izin vereceğimi sanmıyorum."
"Buna sevindim. Seninle eğitim vermek daha eğlenceli. Askerlerinde böyle düşündüğüne eminim."
"Biliyorum.Elena'yı görünce yüzlerindeki ifade herşeyi gösteriyordu."
Dedim gülerek başım hâlâ sağ tarafdaydı. Arada bir ona çaktırmadan kokuyu içime çekiyordum. Çok güzel bir kokusu vardı. Zor bulunan bir çiçek kokusu gibi. Aniden esen bir rüzgar tekrar üşümeme neden oldu. Ellerimin birden ısındığını hissettim. Başımı ellerime çevirdiğimde Legolas'ın ellerimi tuttuğunu gördüm. Nasıl bu kadar sıcacık olabiliyordu? Bu soğuk havada hiç mi üşümüyordu? Kendisinin de dediği gibi kolay kolay üşümüyordu.
"Üşüyorsun, zaten hastasın hadi içeri gidelim."
"Hey! Hastalığım geçti benim."
"Eminim geçmiştir. Ellerin buz gibi."
Dedi ve elimi sıkıca tuttu. Ardından o sıcacık gülümsemesini gösterdi. Daha fazla dayanamazdım bu yüzden ayağa kalktım. Beraber içeri girdik merdivenleri çıkarken ceketi son bir kez kokladım. Odalarımızın önüne geldiğimizde durduk. Ceketi çıkarıp verdim. Odasına girmeden önce yine utanmama sebep olacak sözler söyledi.
"Ceketi uyurken koklayacağım."
"Neden?"
"Kokunu içime çekmek için."
"O senin ceketin."
"Kokun bulaşmış."
Elim kapının kulpundaydı. İçeri girmeden önce ona baktım.
"İyi geceler."
"İyi geceler, prenses."
İçeri girdim ve hemen yattım.

Ay ve YıldızWhere stories live. Discover now