"Masadaki izleri kafanı sürterek çıkartmamı istemiyorsan çeneni kapalı tut!" diye tehdit etti Anıl'ı.

Anıl yakalarını düzeltirken gözlerini devirdi. Anıl aptallık yapıyordu çünkü Ayaz'ın karşısında hiç şansı yoktu; bunu onları hiç tanımayan biri bile hemen söyleyebilirdi. Merdivenlerde Ayaz'a yumruk atabilmiş olması Ayaz'ın dalgın olmasından dolayı gerçekleşebilmişti. Onun yerinde olsam Ayaz'ı kışkırtmazdım, sızlayan gözüm buna şahitti.

"Sizin yüzünüzden ceza alıyorum tekrar kavga edip başımı belaya sokmayın," diye homurdandım. "Ben yanınızda yokken yapın ne yapacaksanız."

Ayaz pencerenin önündeki çıkıntıya kalçasını yaslayıp sakinleşmeye çalışıyormuş gibi kaba kaba soluk alıp verirken başını yana doğru çevirip pencereden dışarıya bakmaya başladı. Boynunu keskin bir açıyla yana çevirdiği için boynundan çene altına kadar uzanan ince bir kas çıkmıştı ortaya.

Anıl ne söylemişti de Ayaz bu kadar öfkelenmişti acaba?

"Bu torpilli piç temizlik falan yapmaz Gamze," dedi Anıl yanıma yaklaşırken. "Biz başlayalım."

Anıl'a ters ters bakıp temizlik bezini elime aldım ve masaların üstlerinden başlamaya karar verdim. Ayaz'a hiçbir şey söylemeye gerek duymadım çünkü dinlemeyeceğini biliyordum. Derya hocaya gidip şikayet edecektim yapabileceğim tek şey buydu.

Anıl da masaların üstüne bırakılmış araç gerekçeleri toplamaya koyuldu onunla konuşmamakta kararlı olduğumu görünce. Ağzında kuş tutsa yine de gözüme giremeyeceği için ona karşı en ufak bir sempati hissedemedim.

Bazı lekeler o kadar eskimişti ki ne kadar sert silersem sileyim çıkmıyorlardı. Bir lekenin üstünde yoğunlaşmışken yanımda birinin varlığını hissettim.  Başımı yaptığım işten kaldırıp yüzüme düşen saç tellerimi bileğimle geriye ittim ve başımda dikilen Ayaz'a baktım.

Anıl laboratuvarın bize uzak bir köşesindeki dolabın içini düzenliyordu.

"Ne istiyorsun?" diye sordum savunmacı bir tavırla.

"Bana nasıl yapacağımı göster," dedi ağzının içinde homurdanır gibi.

Yüzüne kaşlarımı çatarak baktım ne söylemeye çalıştığını anlamak için düşünürken. "Neyi?"

"Uzaktan sana bakıyordum da birinden sinirini çıkartır gibi gözüküyorsun," dedi kafamın daha çok karışmasına sebep olarak. "Leke çıkarırken diyorum sinir çıkarır gibisin. Belki ben de sinirimi çıkarabilirim. Nasıl yapayım?"

"Temizlikte bana yardım mı edeceksin?" diye sordum şaşkınlıkla. Doğrusu asla beklemediğim için sesim hem heyecandan hem de şaşkınlıktan biraz yüksek çıktı.

Ayaz yüzünü buruşturdu. "Sinir çıkaracağım diyorum yoksa umurumda bile olmazdı ceza falan," dedi.

Bu hâli çok komikti bu yüzden gülmemek için kendimi sıktım. Uzaktan sana bakıyordum da... Benim zorlandığımı görüp yardıma mı gelmişti yani? Gülümseyecekken kendime kızdım. Artık böyle ihtimalleri düşünmeyecektim. Düşünmemeliydim.

"Sen de yerleri silsen olur mu?" diye sordum ve cevap beklemeden temizlik kovasının yanına gidip paspası kovaya daldırdım. "Paspas kirlenince böyle suyun içinde temizle," dedim. Çok önemli bir şey anlatıyormuşum ve daha önce hiç duymamış gibi dikkatle beni izliyordu. Sonra kovanın yanındaki sıkma yerinde paspasın suyunu sıktırdım. "Böyle de suyunu sık. Tamam mı?"

Ben gerçekten bunu mu yapacağım? der gibi birkaç saniye hayatı sorgulayan bakışlar attıktan sonra omuzlarını düşürdü ve yanıma gelip paspası elimden aldı. Yerleri acemi olduğunu belli eden bir kabalıkla silmeye başlayınca diğer tarafa dönüp gülmeye başladım.

ZEHİR (1)Where stories live. Discover now