''Alper abi öğrenirse Ali abi de öğrenir ve hiç iyi şeyler olmaz. Lütfen Didem söylemesin.''

''Neden bu kadar korkuyorsun? Sıkıntı yok. Eninde sonunda öğrenecekler, şimdi öğrenseler ne olacak?''

Bu kadar rahat olması canımı sıkıyordu. Sanki liseli çocuklarmışız da sevgili olduğumuzu öğreneceklerdi. Öyle bir rahattı yani. Sinirle ona döndüm. Ailem öğrendiğinde bana ne gözle bakacaklarını hala algılayamaması canımı sıkıyordu. Ağabeylerimin edeceği bir ton lafa mı yanayım, yoksa Urfa'nın diline sakız olacağıma mı yanayım. Ya da ailemin töre töre diye tutturup beni öldürmelerine mi yanayım. Onun için çok basit gibi gözükse de bu iş çok ciddiydi.

''Ne diyorsun ya, bu işin ciddiyetinin farkında mısın sen?'' diyerek çıkıştım. Kaç zamandır susuyordum da artık sinirlerim bozulmuştu. Dün Didem'in söylediklerini hala daha sindiremiyordum. Neler neler söylemişti öyle.

''Ne yapmamı bekliyorsun be, gidip ailene seninle evleneceğimi mi söyleyeceğim. Eğer böyle bir şey bekliyorsan daha çok beklersin Zeyno. Bu konuyu konuştuk. Ayrıca bana bir daha bağırma!''

Olduğum yere pustum. Bağırması beni korkutuyordu. Yıllar boyunca etrafımda bana bağıran insanlarla yaşadım. Bağırmadım, karşılık vermedim. Belki dayak yedim ama hep sustum. Bulut'a karşı da öyleyim. Bağırarak onu incitmek istemiyorum. Gözyaşlarım yüzümü ıslatmaya başladığında anladım ağladığımı. Ağlamak çözüm olmasa da sürekli ağlardım ben. Başka çarem başka yolum yoktu ki.

''Ağlama karşımda!'' diye bağırdığında sesimi çıkarmadım yine. Zaten ölecektim. Elimi yavaşça karnıma dokundurdum. Ah benim miniğim sana kavuşamadan bu dünyadan göç edip gidecektim. Bebeğime doyamadan, onu kollarıma alamadan. Bunları düşündükçe daha çok ağlamaya başladım. Kendim neyse de karnımdakine kıyamazdım ki.

''Anlatma, ne yap ne et anlatma!''

Kiminle konuştuğuna bakmak için yaşlı gözlerimi ona çevirdim. Telefonla konuşuyordu. Kaşları çatıldı bir anda. Al işte anlatmıştı. Öbürkü dünyaya biletim çoktan kesilmişti işte.

''Neredesiniz?'' Kaşları daha çok çatıldı ve ''Geliyorum.'' Dedikten sonra telefonu kapattı. Alper abimin ne tepki verdiğini merak etsem de sormaya korkuyordum. Bağırmasını istemiyordum. Bu beni çok kötü etkiliyordu.

''Miraç kavgaya girmiş ve karakoldaymış. Onlar da oraya gitmiş, yani Didem bir şey anlatmamış.''

İçimden sanki dinazor kalkmıştı. Sanki yüreğim küçük bir rüzgarla uçabilirdi. Öyle bir rahatlamıştım. Yavaşça gözyaşlarımı sildim. Bulut gergindi. Sonuçta Miraç onun kardeşiydi. Direksiyonu sıkı sıkıya kavramış ve son gaz ilerlemeye başladık. ''Miraç nasılmış?'' diye sordum. Acaba bir şeyi var mıydı? Öfke dolu bakışlarını yoldan ayırmadan konuştu. ''Sana ne Miraç'tan!''Omuz silktim. ''Sadece merak ettim,'' Cevap vermedi yine, buzdan adam.

Karakola geldiğimizde beni bile beklemeden arabadan indi. Bende hızla arkasından ilerledim. İçeriye girdiğimizde önümüzden gelen Miraç, Alper ve Didem üçlüsünü gördük ve durakladık. Bulut benden tarafa bile bakmazken onlar yakınlayınca, ''Ne yaptın lan gene,'' diyerek azara başladı hemen. Miraç omuz silkti, ''dal dediler daldık abi bir şey yok.'' Dediğinde başını salladı ve dışarıya doğru yürümeye başladık.

''Sen nasıl geldin?'' Abim bana kuşkulu bakışlar gönderirken, sorusunu Bulut yanıtladı. ''Ben Didem'in aradığında evdeydim yalnız kalmasın diye benimle geldi.'' Alper başını salladı ve gülümsedi. ''Ben bir karar aldım, kaç zamandır söyleyecek oluyorum ama fırsat olmuyor.''

Acaba Didem'le bebek mi yapmaya karar vermişlerdi. Ne kadar güzel olurdu, hala olurdum. Bebeklerimizi beraber büyütürdük. Kocaman mutlu bir aile olurduk. Tabi ağabeylerim ben, öldürmezlerse. Herkes pür dikkat abime bakıyordu. Ağzından çıkacak kelimeler altın değerindeymiş gibi onu izlerken, ''Ben Miraç'la Zeyno'yu evlendirmeyi düşünüyorum.'' Dediğinde Bulut'la bakışlarımız kesişti. Bu cümleleri beklemediğim için şaşkınlıkla ağzım aralanmıştı. Bulut'un ise şah damarı şişmiş, gözleri öfkeyle alev almıştı. İçindeki yanardağ nasıl sönecekti?

Miraç'a baktığımızda o da en az benim kadar şaşkındı. Nereden aklına gelmişti böyle bir şey? Ne yapacaktık şimdi? ''Bunu da nerden çıkardın Alper? Bu devirde görücü usulü evlilik mi kaldı? Kim kiminle isterse evlenir?''

''Neden?'' Omuz silkti, rahatlığı beni deli ediyordu. ''Bence deneyebilirler. Üstelik Miraç'tan iyisini mi bulacak?''

Bulut sinirle elindeki anahtarı avucuna bastırmaktan elleri yara olmuş ve kan damlaları avucunun içinden sızmaya başlamıştı. Çok sinirlendiği açıktı. Bu sinirini pek anlayamamıştım çünkü beni sevmiyordu. Ama bebeğinin başkasına baba demesi de işine gelmiyordu herhalde.

''Böyle bir şey olmaz Alper!'' diyerek çıkıştığında korku kapladı tüm vücudumu. Ne diyecekti de olmayacaktı? Lütfen söylemesin! Korkulu ve çaresiz bakışlarımı Bulut'tan ayırmıyordum. Ama o her zaman ki gibi ciddiydi. ''Neden olmasın?'' diye sordu, abim. Sinirle bir adım öne attı kendini, ''Olmaz diyorum da ondan,'' Didem'de en az benim kadar telaşlanmıştı. Korkudan ellerini kemiriyordu. ''Böyle olmaz bu işler, sonra konuşuruz,'' diyerek abimin koluna girdi ve onu kendine çekmeye çalıştı. Ama abimde işi inada bindirmişti. Sinirle Bulut'a baktı.

''Açık konuş Bulut, ne istiyorsun sen?! Ne var Miraç'ta, neden olmayacakmış?!''

''Ulan olmaz diyorum işte! Miraç kim Zeyno kim?''

''Başlatma Zeyno'ndan! Sana ne benim kardeşimden be!''

''Senin kardeşinse benim de çocuğumun anası!'' diye bağırmasıyla bende filmler koptu. Korkumdan etrafa bile bakamıyordum. Gözlerimi kapattım ve yiyeceğim dayağa hazırlanmaya başladım. Gerçekten bundan sonra neler olabilecek düşünemiyordum. Büyük bir ihtimalle ölecektim.

Kalp Kırıkları (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now