Bölüm 32 - Yeni bir hayat...

3.8K 169 352
                                    

Korkmak... Aşk denilen illetin en feci vakası.  Sımsıkı sarılmak, kokusunu içine çekmek. Böyle hissedebiliyor olmak.

Barlas'a bakarken içimden geçenler tam olarak bunlar. Ölümle oynadığım bu ince çizginin ortasında sadece bu an'a tutunabiliyorum. Sadece bu gülüş içimin en kuytu köşelerini ısıtabiliyor. Gülüşünde ki bu sıcaklık, gözlerinde ki bu yaşanmışlık izleri... Sanki bana bakarken geçmişe gidiyor. Geçmişte bir yerlerden bana sesleniyor. İçimi bir ağustos sıcağı gibi ısıtıyor. Ne denebilir ya da ne söylenebilir başka bilmiyorum. Heyecanımı ne anlatır onu da bilmiyorum. Tek bildiğim, geçmişte ne yaşanmışsa yaşansın, ben her ne kadar çoğunu hatırlamasam da bir sözüm var biliyorum. O gece, yaşanan her şey içimde bir yerlerde. Hepsini elbet hatırlayacağım. Eksik parçalar tamamlanacak ve işte o zaman, tamamlanmış olacağız.

Barlas beni anlıyormuş gibi düşünceli yüzümü izledi. Sorumun karşısında sessiz kalmayı mı seçti yoksa gözleri ile konuşmayı mı anlamadım. Çünkü ne derse desin beni bu fikrimden, korkumdan koparamayacaktı. Öleceğimi ve bu rüyanın biteceğini biliyordum. Biliyor olmak daha az katlanır hale getirmiyordu ama yine de geçirdiğim her saniyenin değerini daha iyi anlıyordum. Küçük bir çocuğun lunaparkta ki son parası benim saniyelerim. Nereye b ineceğini bileyen çocuğun yaşadığı o soluksuz anları yaşıyordum. Hala vaktim vardı, elimde duruyordu. Madeni bir para gibi parlıyordu, görüyordum ama nasıl kullanacağımı bilmiyordum. Ne yapacağıma karar veremiyordum ve bildiğim bir şey daha vardı. Lunapark kapanmak üzereydi.

"Bu söylediklerini duymamış gibi yapmak istiyorum. Çünkü böyle bir şey olmayacak."

Barlas'ın söylediği sözler beni sadece gülümsetti. Olacak olanı bir çift sözle durduramazdı hiç kimse.

"Sen öyle diyorsan..." dedim gülümseyerek. Uzatmayacaktım. Lunapark kapanmadan, elimde ki paranın anlamını yitirmesini beklemeden kullanacaktım. Sonucu önemli değildi. Hiç kimse lunaparktan çıkarken sonunda midesini bulandıran şeyleri hatırlamaz. Heyecandan ölmek üzere olduğu şeyleri hatırlar.

Barlas ellerimi kendine çekerek sıkıca sarıldı. Ardından da saçlarıma ufak bir öpücük kondurdu.

"Buna izin vermem."

Başımı göğsünden çekip gülümsemeye çalıştım.

"İzin vermeyeceğini biliyorum." dedim sözlerinin üzerine. Ardından da bilmesi gerekmediği için, içimden devam ettim.

"Keşke senin iznini istiyor olsalardı... Keşke bu birimizin elinde olan bir şey olsaydı."

Parmaklarımın arasında duran çiçeği kaldırıp Barlas'a baktım.

"Teşekkür ederim her şey için. Artık eve gireyim..."

Başını sallayıp beni onaylamasını bile beklemeden geri dönüp apartmana girdim. Daha fazla bu konu hakkında konuşmak ya da geceyi kötü bir şekilde sonlandırmaktan kaçındım. Gece bitmesi gerektiği gibi bitmeliydi. Eve girip çiçeklerimi hızlıca bir suya koyduktan sonra odama geçtim. Ardından da hala orada olduğunu bildiğim için cam kenarına gidip perdeyi hafifçe araladım. Ordaydı. Perdenin arkasından bana bakıyordu. Arabasına yaslanmış beni izliyordu. Gülümseyerek elimle gitmesini işaret ettim ama inatla durmaya devam ediyordu. Birkaç hareketimden sonra bana el sallayarak arabasına bindi ve yüzünden anlaşıldığı üzere istemeye istemeye otoparktan çıktı. Gece sonlanması gereken en güzel şekilde, şimdi sonlanmıştı işte.

Çantamın içine cüzdanımı ve gerekli birkaç eşyayı daha attıktan sonra çalan telefonumla etrafa bakındım. Telefon salonda kalmış olmalıydı. Hızlıca salona vardığımda önce gözüme vazoda ki çiçekler takıldı. İstemsiz bir sırıtışla telefona uzandım ve kapanmadan son çalışta açtım.

Geceyarısı KaçamağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin