Bölüm 5 • Bir film sahnesi.

12.1K 754 223
                                    

Anılar yaşlandıkça artan tecrübelerin yoldaşıdır derler. Lalin'in yoldaşları, silinmeye mahkum birer resimden ibaret sanki. Birer birer geldikleri gibi uçuşan bir gösteri gibi... Genç kız kendini toparlamaya çalışarak eve girdiğinde aklında, içinde, gözlerinin önünde hala o hatırlamak için kendini zorladığı gözler vardı. Görüp görebileceği ve hayatında daha önce hiç öylesini görmediğine yemin edebileceği mavi gözler... Genç kız elinde ki çantayı ağır aksak bir hal ile kanepenin üstüne bırakırken hala içinde ki belirsiz sessizliği dinlemeye çalışıyordu. Ne yaşamışlardı o adamla? Neden ona deniz göz diyordu... Bir sebebi olmalıydı.

Derin bir nefes alarak montunu çıkartıp alalede bir şekilde kanepeye bıraktığında kendine kahve yapmak için mutfağa doğru yöneldi. Ağrı kesiciden önce keskin bir kahveye ihtiyacı vardı. Çünkü uyanık kalmalı ve tekrar tekrar o anılardan görmeliydi. Sanki tüm parçaları tamamlasa elinde harikulade bir portre oluşacaktı. Sanki o portre hayatının anlamını taşıyacaktı... Lalin bilinmezin içinde sürüklenerek kahve makinesinin tuşuna bastı ve tezgaha doğru yaslandı. Tam o esnada çalan telefonuyla aniden irkildi. Adımlarını hızlandırıp çantasının içinden telefonunu çıkartıp cevapladı.

"Abi? Balayından sevgilerle diyerek bir açılış yapmayacaksın umarım."

Lalin gülerek abisiyle uğraşmaya çalışıyordu. Belki de aklını şuan için dağıtacak tek şey buydu. Egemen gülerek karşılık verdi küçük kardeşine.

"Sen benimle uğraşacağına annemleri başından sav bence küçük kardeşim... Kendileri sana doğru yola çıkmış vaziyetteler."

Lalin ani bir telaşla olduğu yerden sıçrayarak telefona doğru olağanca gücüyle bağırdı.

"Ne! Ya abi resmen başınızdan savmak için bana şutladınız değil mi? O yengem olacak şahsiyete de söyle, seninle evlenince anında sattı beni! Öyle arkadaş olmaz olsun be!"

Lalin şaka amaçlı arkadaşına takılınca Irmak boş durmayıp arkadan bağırmaya başladı.

"Güzellik valla abinin başının altından çıkıyor. Kızım ben kayınvalidemi niye sepetleyeyim?"

Bu yalana ne Lalin ne Egemen ne de kendi söylemesine rağmen Irmak inanmıştı. Bu nedenle hepsi bir anda gülmeye başlamış ve aralarında şakalaşmışlardı.

Lalin ve Irmak üniversiteden arkadaş olmalarına rağmen sanki senelerdir tanışıyormuşçasına kardeş gibi olmuşlardı. Daha sonralarında Irmak abisiyle bir ilişkiye başlamıştı ve bunun ardından da hızlı bir şekilde evlilik hazırlıkları birbirini kovalamıştı. Lalin sahip olabileceği en iyi yengeye hem de en yakın arkadaşıyla arasına koca bir mesafeye sahip olmuştu. Bu yüzden içinde küçük de olsa bir burukluk olsa da abisinin ve Irmak'ın mutluluğu Lalin'i mutlu ediyordu. Hem yalnız da kalmamış olacaklardı...

Lalin telefonu kapattıktan hemen sonra annesini aradı ve ne yaptıklarını sordu. Annesi laf arasında ona geleceğini söyleyince tüm gün çalışacağını ve mesaiye kalması gerektiği yalanını söyledi. Bu şekilde baş ağrısının üstüne eklenecek diğer bir baş ağrısından da kurtulmuş oldu.

Elinde ki boş bardağı biraz daha sıkı tutup dudaklarının arasından akmasına izin verdi zehir gibi olan kahvenin. Şuan neye ihtyacı olduğunu bilmiyordu genç kız ama bir an önce o anıları geri istediğinden emindi. Barlas denen bu heridi bulmak için çabalaması gerekiyordu. Onunla ilgili elinde tek bir şey bile yoktu. Sadece hangi otelin müsavini olduğunu, zengin olduğunu ve orospu çocuğunun teki olduğunu biliyordu. Tabi bir de gözlerini...

Sosyal medya hesaplarının hepsine girip tek tek Barlas ismini arattı. Hiç biri tanıdık gelmemişti... Gelmediği gibi aksine mavi gözlüsüne de rastlamamıştı. Genç kız kendi kendine gülerek başını iki yana salladı. Daha önce kendini hiç bu denli saçma bir durumun içinde bulmadığını düşündü.

Aniden aklına gelen şeyle kanepede dikleşti. Atladığı bir nokta vardı... Küçük bir detay. Koşar adım dün geceki kıyafetleri çıkarttığı yere gitti. Ceketinin cebinden o küçük ıslak mendil paketini çıkarttı. İçinde ıslak mendil olmayan, minik, küçük paketi... Üstünde ki restorandın adına bakmak için biraz daha yaklaştırdığında yine o anılardan biri gözünde canlandı.

"Neden senin de cebinde bezden bir mendil yok ki deniz göz? Hı? Neden yok?"

Genç adamın gülüşünün sesi duyuldu boş sokakta yankılanırcasına. Lalin hala adamın kucağında ellerinden birini boynuna sarmış vaziyetteydi. Barlas yoldan gözünü ayırmadan yürümeye devam ediyordu. Genç kız üsteleyerek bir kez daha sorusunu yineledi.

"Yanında bezden bir mendil bulundurman lazım deniz göz!"

"Nedenini sorarsam susacak mısın Mahperi?"

Lalin genç adamın sözleri karşısında kendine hiç yakıştıramadığı ama tutmakta güçlük çektiği bir kahkaha attı.

"Çünkü filmlerde böyle olur! Sen bana üstünde isminin baş harflerinin olduğu bir mendil vereceksin sonra da ben seni bulacağım deniz göz! Filmlerde böyle olur..."

Barlas gülerek kucağından yavaşça kayan kızı bir kez daha sıkıca sardı.

"Bir filmde olsaydık şimdiye seni çoktan öpmüş olurdum Mahperi. Ne yazık ki, bir filmde değiliz."

Lalin tezgaha elini dayayarak anının yavaş yavaş silinişine şahit oldu. Yine birkaç göz kırpma anından anılar gelmiş ve ardına bakmadan gitmişti. Derin bir nefes alarak elinde ki mendile baktıktan sonra yarın için yapılacaklar listesini kafasında hesapladı. İlk işi bu restoranda gidip Barlas denen herifi bulmaktı sonrası ise şuan için belirsiz olsa da parayı ona vermek listenin maddelerinden biriydi. Neler yaşandığını öğrenmek için can atsa da önceliği paranın yerine ulaştığından emin olmaktı.

Genç kız ıslak mendilin paketini tezgaha bıraktıktan sonra yatak odasına gitti. Kıyafetlerini değiştirdikten sonra yatağa girmek için örtüyü hafifçe sıyırdığında yine gözleri aniden karardı.

"Burası çok sıcak, onun altına girmek istemiyorum!"

Barlas gülümseyerek yatak örtüsünü tamamen açtı ve Lalin'i yavaşça içine bıraktı. Sanki kırılacak bir porselen bebekmiş gibi onu sarmalıyordu. Sanki biliyor gibi... Lalin ise kendinden geçmiş bir şekilde yatağın içinde bir o yana bir bu yana atıyordu kendini. Ardından da burnunu yatağa gömerek homurdanmaya başladı.

"Bu yatak çok yumuşak! Sende gelmelisin deniz göz!"

Barlas gülerek örtüyü üstüne örttü.

"Benim uyku vaktim henüz gelmedi Mahperi."

Lalin gülerek başını hafifçe yataktan kaldırdı ve yine sadece gözlerini hatırlayabildiği o yüze baktı. Gözleri öylesine maviydi ki, unutmak mümkün olmuyordu. Barlas bu bakıştan etkilenmişçesine tebessüm etti ve Lalin'in önüne gelen birkaç tutam saçı arkaya doğru yatırdı.

"Ben her şeyi halledeceğim Mahperi. Sen sadece uyu olur mu?"

Lalin eliyle yatağa vurmaya devam edip gelmesini istedi fakat Barlas utangaç bir tebessümle başını iki yana salladı. Ardından Lalin'in kendisine doğru döndüğünü görünce ona doğru eğilip saçlarından öptü.

"Tatlı uykular Mahperi."

Lalin anılardan sıyrılıp yatağın üstüne oturduğunda tüm yaşadıklarının o geceden birkaç anıdan ibaret olmadığını anladı. Barlas denilen o adam Lalin'in sırrını biliyordu. Nasıl, nerede ve ne kadarını anlattığını hatırlamasa da bildiğinden emindi.

Derin bir nefes alarak örtüyü çekip üstüne örttü. Yarın sabah kalktığında tüm olayları çözmek için kendinde biraz da olsa güç bulmalıydı. Çünkü artık bu olayın fazla uzadığını düşünüyordu. Gergin bir şekilde gözlerini kapatıp tekrar o gözleri görmeyi umdu.

"Umarım bilmiyorsundur deniz göz..." dedi iç çekerek. Sanki dileği yerine gelmişçesine tekrar gözlerini açtı. Derin bir nefes alıp yastığa başını koyduğunda yine o ses kulaklarında yankılandı.

"Tatlı uykular Mahperi..."

Yorumlarınızı bekliyorum :)



Geceyarısı KaçamağıWhere stories live. Discover now