Bölüm 12 • Sonsuza kadar.

9.1K 739 105
                                    

Lalin her defasında kendini bazı kararların eşiğinde buluyordu. Bu kararların çoğu hayati değer niteliğindeydi... Bu nedenle bu kez uzun uzun düşünmek istedi. Hayatında birilerini istemiyor aksine onlardan kaçıyorken yeni tanıştığı bir adamla yakınlaşmaya hazır mıydı? Hazır olmayı bir yana bırakırsak, istiyor muydu?

Lalin iki arada kalmış vaziyette telefona baktı. Ardından da düşünceli bir tavırla mesaj yazmaya başladı.

"Teşekkür ederim Ömer bey ama-"

"Bey ne ya! İngiliz kraliyet ailesi mensubu gibi oldu iyice hayatım!"

"Ömer teşekkür ederim ben-"

"Bu da böyle bu ne samimiyet dedirtmesin adama? Of ya!"

Lalin sıkıntıyla yazıp yazıp sildiği mesajları bir kenara bıraktı. Telefona bir kaç saniye daha baktıktan sonra bu işi daha sonraya bırakmaya karar verdi ve kahvaltı için mutfağa yöneldi.

Canı her ne kadar pek bir şey istemese de Lalin yavaş yavaş bir şeyler atıştırmaya başladı. Ardından da kapıda ki askıdan aldığı gazeteyi okumaya başladı. Elinde ki çatalı iki dudağının arasına aldığında Ömer'in bahsettiği haberi gördü.

'Elvanzade Holdingin ev sahipliği yaptığı davette Güvenoğlu Holdingi Adnan Güvenoğlu'nun oğlu temsil edecek.'

Sıkıntıyla derin bir nefes alıp gazeteyi katladı ve tezgahın üstüne koydu. Bu soyismi daha önce duymuştu. Genç kız çok da uzakta olmayan anılarını hızla taradı. Mavi göz hayatına girdiğinden beri tanıştığı simalardan biriydi bu soyadı... Restorandın sahibinin şirketi olmalı diye düşündü genç kız.

Lalin evde kendine iş üretip onları hallettikten sonra daha fazla dört duvar arasında kalmaya dayanamadı. Üstüne rahat edebileceği spor kıyafetlerini giydi. Spor ayakkabılarını giyip beresini taktıktan sonra hızlı bir şekilde evden çıktı. Belki biraz koşmak rahatlatacaktı içini, öyle umuyordu genç kız.

Sahil kenarına kadar ağır aksak adımlarla yürüyen genç kız neyin ne zaman başına geleceğini kestiremeyeceğini düşünüyordu. Ummadığı ve beklemediği bir anda olmadık şeyler gelmişti başına... Ne mavi gözlerin sahibini bulabilmişti ne de o geceyi tam anlamıyla hatırlayabilmeyi...

O anıların hepsini en net şekilde hatırlamak için neler neler vermezdi genç kız... Hayatının belki de en ilginç ve unutulmayacak tek anısıydı o gece. Silik bir hal de olması daha da ilgisini çekiyordu istelik.

Lalin sahilin kenarında bir süre daha yürüdükten sonra cebinde olan telefonu titredi. Denizden gözlerini alamadan telefonu çıkartıp yanıp sönen ışığa baktı. Yine mesaj gelmişti. Lalin tuş kilidini açarken de mesajı okurkende düşündüğü kişiden geldiğini biliyordu. Hissetmişti. Ömer'in vazgeçmeyeceğini onu daha ilk gördüğü an anlamıştı. O adamda garip bir şey vardı... Lalin kapılmaktan korkuyordu. Hislerine anlam veremiyordu.

Derin bir nefes alıp tekrar mesajın olduğu ekrana baktı.

'Seni tekrar görebilmek için daveti beklemek istemiyorum. Çok mu aceleciyim sence?'

Çok diye düşündü Lalin. Çok fazla... Yine de kendini evet demekten alıkoyamıyordu. Bir yanı gidip Barlas hakkında daha fazla bilgi almasını diğer yanı ona karşı hislerini açık eden bir adamı kullanmaması gerektiğini söylüyordu. Lalin derin bir nefes alıp denize doğru döndü. Düşünmeden, düşüncelerinin onu durdurmasını beklemeden hızlıca telefonu sıkıca kavradı ve Ömer'in mesajını cevapladı.

'Kafamı boşaltacak bir yere ihtiyacım var. Bildiğin bir yer var mı?'

Bu bir cevap, kur ya da buna benzer bir şey değildi Lalin için. Sadece Ömer'in kendisine iyi geldiğini hissediyordu. Hatta bunu derinden bir yerlerden diliyordu. O alaycı tavrı, her şeye sakin yaklaşımı, kendisine karşı olan kendinden emin tavrı... Hepsi Ömer'i farklı bir kişi haline getiriyordu.

Bu nedenle genç kız kafasının içinde onu delirten düşünceleri umursamadan mesajı yolladı. Gerisi onun için şuandan itibaren önemli değildi. Vakit... Çok da önemli değildi artık.

Beklediği cevap çok da geç gelmedi.

'Tam da aradığın bir yer var aklımda. Adresi atıyorum, orada buluşalım...'

Genç kız yönünü gerisin geri değiştirip denizi izleyerek eve doğru yol aldı. Evin önüne geldiğinde hızlı adımlarla eve girip arabanın anahtarlarını aldı. Üstünü değiştirmeye gerek görmemişti... Ne onu beğenmesini istiyor ne de rahatsız bir hal almak istiyordu. Böyle rahattı ve gerisi önemli değildi Lalin için.

Mesajda ki adrese doğru hızlı bir şekilde arabayı sürmeye başladı. Geçtiği yollar eski sokaklara çıkıyor, geçtiği her sokak başka bir tarihe açılıyordu. Şehrin dışına doğru gitmeye başladığında ise farklı bir his doğdu içine... Deja vu hissi gibi. Anılardan biraz daha farklı, bambaşka yaşanmış bir duygu.

Lalin yolu izlemeye devam ederken navigasyonun onu yönlendirmesine izin verdi. İlk gördüğü sapaktan sola doğru döndüğünde kenarda gördüğü kadın heykeline gözü takıldı. O esnada yine benzeri bir anı uçuştu zihnine...

"Yollardaaaa bulurummm seniiii. Takvimlerdeeeen sorarım seniiiiii! Son ve- devamı neydi bu şarkının ya? Mavi göz, sen biliyor musun şarkının devamını?"

Lalin saçlarını savurup klimadan gelen havayı içine doğru savurturken Barlas yoldan gözlerini ayırmadı. Genç kız tüm yol boyunca durduğu koltukta debelenmiş ve Barlas'ı delirtmek için istemeden bir sürü şey yapmıştı. Barlas her seferinde bu duruma gülerek karşılık vermişti çünkü bu durum onu mutlu etmekten başka bir şey yapmıyordu.

"Ah mavi göz ah! Yandım yandım!"

Barlas gülerek başını iki yana salladı.

"Ben bir şey yapmadım Mahperi..."

"Klima yaktı beni... Bitmedi yol Mavi göz. Nereye gidiyoruz?"

Barlas bir kez daha gülerek genç kıza döndü.

"Ağlayacağım dedin ya Mahperi... Hani birlikte bağıracaktık dertleri?"

Lalin derin bir gülümseme eşliğinde Barlas'a döndü.

"Ben sana anlatsam, sen haykırsan olmaz mı mavi göz... Benim cesaretim yok."

Barlas anlatışlı bir şekilde genç kıza döndü. Tam tüm duygu yüklü haliyle genç kıza bir şey söyleyecekti ki Lalin kahkaha atarak yolun kenarında ki kadın heykelini gösterdi.

"Mavi göz şuna bak! Ne kadar güzel bir kadın! Mavi göz durmalısın!"

Barlas genç kızda ki bu ani ruh hali değişimini normal karşıladı. Öyle normal karşıladı ki bu ruh ile sonsuza kadar yaşayabileceğini düşündü... Alışmak için can atıyordu sanki. Bunun için kendince bir başlangıç yaptı ve arabayı yavaşlattı. Tam heykelin kenarında durdu ve gülümseyerek Lalin'e döndü. Mahperisine...

"Ne dersin, kadına selam vermeden geçmek olmaz Mahperi."

Lalin sevinçle ellerini çırpıp sarsak adımlarla arabadan indi. Barlas da hemen onu takip etti elbette. Bu ruh halinin her saniyesini izlemek istiyordu. Son anına kadar, son saniyeye kadar onu görmek istiyordu. Gerekirse zamanı uzatır, geceyi ikiye böler, tüm ömre sığdırırdı.

Barlas arabadan indiğinde içinde ki tüm duygular birbirine girmişti ve hepsinin çıkış noktası heykelin dibinde zıplayıp kadının eline ulaşmaya çalışan bu güzel kıza kayıyordu. Mahperisine...

Lalin gerçekliğe gözlerini açtığında tekrar o heykelin dibinde durduğunu fark etti. Anıları zihnini kontrol etmiş ve onu buraya getirmeye zorlamıştı. Şimdi, tam bu an heykelin dibinde o gece olduğu yerdeydi. Lalin titreyen adımlarla arabadan indi ve heykelin dibine kadar ilerledi.

İstemeden, adımları onu heykelin dibinde ki o yere götürdü. Tam da o noktaya... Gözlerinde o geceden beri akmayı bekleyen yaşlar birikmişti. Yavaş yavaş yanakları ıslanırlen eli heykelin üstünde ki çizilmiş yazıya gitti. Tozlu kısmı eliyle yavaşça silip yaşlı gözlerle heykele kazınmış yazıya baktı.

'Mahperi ve Mavi Göz, Sonsuza kadar.'

~~~~
Arkadaşlarınıza önermeyi ve beni takip etmeyi unutmayın beybiler :*

Geceyarısı KaçamağıWhere stories live. Discover now