Bölüm 10: Neredesin Sen?

2.3K 181 3
                                    

Güneş perdenin arasından kaçarak koynuma kıvrılınca uyanıverdim.
Ali'yi aradı uyku sersemi gözlerim,gideli bir kaç gün olmuş hala dönmemişti.Sayılı günler gelip geçiyor kaynanamın bana biçtiği vade doluyordu.Ali,evde olmadığı için birkaç gündür üzerime varmamıştı.Yinede Ali'nin dediği gibi Muavvizateyn okumadan yatmıyordum.İnsan kendini Allah'a emanet edince nasıl da mışıl mışıl uyuyordu sahiden.Allah'a sığınmak,
Ona dayanmak yalnız Onu bilmek o günlerde acıdan pare pare olmuş gönlümün adeta şifası ve yegane huzuru idi.

Şark,o günde tüm albenisiyle aydınlanırken adamlardan önce kadınlar ayaklanmış,yüzlerini yıkayarak çoktan işlerine koyulmuşlardı.

Doğunun kadınları böyledir işte...Hep ayaktadır.Düşünce tez kalkar.Yinede Hiç mi zayıf düşmeyiz hiç mi ağlamayız?

Ağlarız ama ağlarken Güneş bile görmez gözyaşlarımızı,gizli gizli ağlarız yalnız Allah ü Teala bilir.Akça pakça gelinlik kızlar varya en çok onlar ağlar.Acıdan bükülmüş bellerini doğrultamadan yüklenirler bebelerini...Önce karınlarında sonra sırtlarında ve bir ömür yüreklerinde taşırlar.

Yalnız bebesini değil dünyanın çilesini de sırtlanırlar.İş çoktur.Onu getir gelin bunu götür gelin.Kancık anası gelin.Siniyi topla gelin.Tarlaya koş gelin.İneği sağ,Davarı güt,çocukları bele.Eline iş yakışmıyor Gelin.Birşeyi de beceremedin be Gelin.En son Gönül senden geçti Gelin.derler Kuma'yı hoş tutarlar da;

"Bir ömrün vardı Nasıl geçti Gelin?"diye soran olmaz.

Herşeye rağmen yinede gülünce güzel güleriz.Biz varya çok güzel Yar oluruz,Ana oluruz,ilmek ilmek işler de Yuva oluruz.

Peki!Hanımağa nasıl oluruz?

Benim,Hanımağa olmam için yapmam gereken işler,tecrübe etmem gereken bir hayat ve önümde daha uzun bir yol vardı.

O gün,Günlerden Cuma idi.Okulda herkes bir etkinlik klübüne
girmiş sonradan geldiğim için hiçbirşeye katılmayan bir tek ben kalmıştım.Etkinlik saatinde Rehber öğretmen beni şiir klübüne gönderdi.Selmin adındaki Yeni atanmış Edebiyat öğretmeni elime okumam için bir şiir verdi ve herkesin önünde,ayakta okumamı istedi.Şiir Faruk Nafiz Camlıbel'in Han duvarları idi.Şiir bitip te Hocamıza baktığımda yüzünde olumsuz bir ifade ile kaşlarını kaldırarak gözlerini devirdi.

Bir müddet düşündükten sonra peşinden gelmemi işaret edip Beni, Tiyatro klübünün çalıştığı Konferans salonuna götürdü.Çalışmayı böldüğü için özür dileyerek Süleyman Hoca'ya yanına gelmesini rica etti.Ben,içeriye doğru geçmiştim.Selmin Hanım,Süleyman Hocaya benim duymadığım zannı ile;"Hocam,bu kızımız köyden yeni gelmiş,Sesi pek çıkmıyor.Az evvel şiir okudu ama inanın kendi bile duymadı ne dediğini.Siz,çalışmanızda şöyle ufak tefek bir rol verseniz de Biz zaman kaybetmesek nasıl olur?Hem Size insan lazımdır. "Diye fazlasıyla kibarlaşarak beni kabul etmesini rica etti.

Süleyman Hoca 50li yaşlarına merdiven dayamış,Kır saçlı,yuvarlak yüz hatları daima mütebessim bir adamdı.Durumu anladı.Başını sallayarak

"Tabi.Dedi.''Bizede İnsan lazımdı."

Sonra,yanıma gelerek babacan bir tavırla"Çekinme kızım!Geç lütfen.Burada uzun bir zaman geçireceğiz"dedi.Konferans salonunda ki ön kırmızı koltuklardan ortada olana yanyana
oturduk.Lacivert saten perdelerden sahneye yakın olan ilk 3'ü
Konferans salonu ışık alsın diye açılmıştı.Süleyman Hoca,Sahnede olanlardan birine masanın üzerindeki kağıtları getirmesini rica etti.

"Çocuklar bu arkadaşınızı tanıyor musun?Bakın yeni gelmiş"diye Onları benimle tanışmaya teşvik etmişti.

Herbiri tozlu sahneden 4 er 5 er atlayarak yanımıza gelirken ben ayaklarımı birbirine birleştirip geriye doğru çektim.Süleyman Hoca bir yandan elindeki deste deste kağıtları karışıyor,okuyor,diğer yandan
çizgili alnını kaşıyarak derin derin düşünüyordu.

Yanımıza gelen tiyatro klübü öğrencileri bir ağızdan Bana"Hoşgeldin!" dediler.

Mira:

"Ben tanıyorum hocam bizim sınıfta!Tiyatroda mısın Dicle?"

"Evet!"

"Ben sana yardımcı olurum merak etme!Ben çocukluğumdan beri tiyatro yapıyorum."dedi tebessüm ederek daha sonra Süleyman hocaya dönüp

"Hocam,Dicle Ali ağanın yeğeniymiş"

Süleyman hoca bize bakmadan kafasını ileri geri birkaç defa
salladı sonra Öğrencilerine dönüp;

"Çocuklar şimdi zil çalacak zaten!Haftaya Cuma günü rolleri kararlaştırırız."

"Çıkabilir miyiz hocam"

"Çıkın ama ses çıkarmayın.Bahçede toplanın İstiklal Marşı için.Haydi yavru kurtlarım"

"Sağolun hocam"

"Hocam siz birtanesiniz."

"Hocam sizi çok seviyoruz.Kalp kalp!"

Erkekler omuz omuza vemiş halay çeker gibi salon kapısından ayrılırken sesli tezahürat yapıyorlardı.

"Süleyman hocaaa,Süleyman hocaaaa!Canım feda olsun saaanaaa"

"Oğlum ses çıkarmayın diyorum lan!"diye kızdı Süleyman Hoca.Elime haftaya kadar çalışmam için 2 kağıt verdi.Bende Mira ve diğer sınıflardan bir kaç kız ile birlikte Okul bahçesine indim.Mira,yuvarlak siyah çerçeveli gözlüklü,ağırbaşlı bir kızdı.Gözlüğünün siyah çerçevesi yok denebilecek kadar ince idi.Ağırbaşlılığıyla Hocaların gözdesi olmasının yanı sıra ayrıca çokta firaset sahibi ve yardımsever olduğu için sınıfta bir olay olduğu zaman diğer kızlar Mira'ya akıl danışmaya gelirler,ne söylerse ona göre hareket ederlerdi.Mira,yaşından olgun davranışlarını Babasının eski Belediye Başkanı olmasına
bağlıyordu.Babası sözü dinlenen bir adammış.Evimizde misafir ağırlamadığımız akşam neredeyse hiç yoktu diyor.Mira'da bazen Babasının yanına oturur ve gelenlere akıl vermesini dinlermiş.Herkes gittikten sonra da o günkü konuyu baba kız ayrıca konuşurlarmış.''Babamdan çok şey öğrendim ama en önemlisi asla siyasete girmemek oldu.''diyordu.

Mira'ya yaşımızın daha çok genç olduğunu öğrenecek şeylerin henüz bitmediğini söyledim.
Mira,İstiklal Marşı için ön safa geçerken omuz silkti ve ''Bitti.''Dedi.''Teröristler iplerini pazara çıkardığı için Onu Makamında şehit ettiler.''

Mira'nın koluna şefkatle dokunarak

''Bilmiyordum Mira.Özür dilerim.''Dedim derin bir pişmanlıkla.Mira,gülümseyerek sözlerine devam etti.

''Hata yapan insan özür diler.Sen birşey yapmadın.Biz üzülmüyoruz.O Makamların en şereflilerinden bir makama erişti.Babam ve Onun gibi şehitlerimiz olmasaydı şimdi İstiklal Marşını okuyamıyor olacaktık.''

İstiklal Marşı başlamıştı ve Şehit kızının ay yıldıza bakan özlem dolu gözlerinden bir damla yaş düştü.Üzülmüyoruz deyince Acı dinmiyordu.Görmezden gelmek birşeyi yok etmeye yetmiyordu.Elbette hasret ve özlem insanın ciğerini yakıp kavuruyor fakat insan yinede
Canı cananı alsında Hüda.
Etmesin tek Vatanımdan Beni dünyada cüda.Diye Bayrağın dalgalandığı gök kubbeye bakarak dua ediyordu işte.

Şairin,Bir Hilal uğruna Ya Rab ne Güneşler batıyor.diye tarif ettiği Şehitlerimiz olmasa idi bizler Öz yurdumuzda garip öz vatanımızda parya olarak yaşayacaktık Allah korusun.

Burası bizim Vatanımız.Nursuz Gavurların,Bizi birbirimize kırdırıp,Bölüp parçalayıp yönetemeyecekleri Vatanımız...Biz bunu bilir bunun için Dua ederiz.Biz bu topraklar için Tıpkı Atalarımız ve bir zamanlar Allah'ın egemenlik nasip ettiği Osmanoğulları gibi gerektiğinde Cenk eder,Can verir,Can alırız.Benim gibi en korkaklarımız bile Şehadete koşarak giderler.

Değil mi ki

Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır.
Toprak,eğer uğrunda ölen varsa Vatandır.




***

İNŞALLAH devam edecek ama şimdiden beğenebilirsiniz.😊

Dicle OlmakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin