Bölüm 5:Boş Kalan Çerçeve

3.1K 202 9
                                    

Yeni gelin odasından çıkarak kahvaltı tepsisini utana sıkıla aşağı kattaki  mutfağa indirdim.Mutfakta halayıklar vardı.Benim yaşlarımda bir genç kız anası olduğunu tahmin ettiğim biri ile birlikte ortadaki büyük,dikdörtgen masanın kenarına sandalye çekip oturmuş,elleri çenelerinde konuşuyorlardı.Beni farkedince ayağa kalktılar.Yaşı büyük olan küçüğüne tepsiyi benden almasını gözüyle işaret etti.Yaşı küçük olan tepsiyi alıp mutfak taşının üzerine bıraktı.Büyük olan kafasındaki çemberi düzelterek

"Hoşgeldin kızım aman hanımım"dedi kıkırdayarak

"Hoşbuldum."

Olduğumuz yerde durarak birbirimize bakışıyor ama bir türlü sohbet açamıyorduk.Urba'da aldığım kalın bir elbise ile örtülü kollarımı sıvayarak bulaşıkları kaldırmaya geçmek için hazırlandığım esnada içeri Ali'nin yengesi girdi.

"Ne yapıyorsun sen?Bulaşık mı yıkacaksın?"Koluma girdi.
Halayıkları:"Hanım bulaşık yıkıyor halayık keyfine bakıyor.Ohh!ne ala memleket toplayın şuraları"diye azarladı.

"Elime yapışmaz ya Yenge.Ben kendim istedim"dedim.

"Yengen kurban.Sen gel hele benimle"diye çıkardı mutfaktan.

"Bak Dicle.Bunlara öyle çok yüz verme tepene çıkarlar.Lafını ikiletirler.Sen bu konağın hanımısın ağırlığın olsun.Bırak herkes kendi işine baksın.Sen yöneteceksin."
Dedi.Bir yandan kolumdan cekiştiriyor diğer yandan hararetle neler yapmam gerektiğini anlatıyordu.

"Hem ben sana yanıma gel demedim mi?Hanımağam seni bekliyor.Elini öpeceksin,hayır duasını alacaksın."Yüksek eşikten atlayıp büyük bir salona girdik.Hanımağa yani Ali'nin annesi salonu bir uçtan diğer uca kaplayan sedirin ortasına kurulmuştu.Kurulmuştu diyorum çünkü etrafı rahat etmesi için yüksek yastıklarla çevrili idi.Arkasındaki duvara ise geyik desenli bir halı asılmış,halının üzerinde gümüş işlemeli bir av tüfeği ve fişeklik yerleştirilmişti.

Hanımağa,Bir taraftan önündeki nargilenin dumanını tüttürüyor diğer taraftan kendi kendine birşeylere söyleniyordu.

"Dağ gibi erim gitti.Boyunuz devrilsin"dediğini işittim.Ali'nin yengesi İrem yenge,kaynanama

"Sümbül Ana,bak sana kimi getirdim."dedi.Sümbül Ana, elini uzattı.Yaşlılık lekeleriyle dolu buruşuk elini öperek başıma koydum.Eliyle önüne oturmamı işaret etti.Yere oturum.Beni tırnağıma kadar gözleriyle inceledi.Üzerimde iki çift göz ince ince beni süzüyordu.

"Tijle"diye girdi lafa tiz bir sesle"Ne demek Tijle"

"Nehir demek"

"Keskin demek"diye düzeltti.

"Birde mektepli olacaksın.Kalem yaladım diye geçinirsiniz ama daha adınızın ne anlama geldiğini bilmezsiniz."Dedi.

Halbuki ben Dicle'nin keskin demek olduğunu biliyordum ama Ali bana kısa cevaplar ver demişti nasıl anlatayım ismimin hangi kökten türediğini,başka dillerde nasıl telaffuz edildiğini.

"Rahat uyudun mu?yerin rahat mıydı?"diye sordu.

"Uyudum Ana"

Zaten kırışık suratını buruşturarak İrem Yengeye baktı sonra kaşlarını çatarak bana döndü.

"Bu gece uyuma o vakit."dedi.

Bir hışımla ayağa kalktı.Eyvah!Ben ne demiştim?Ağzımı eşek arısı soksaydı da demeseydim.Ali'ye ne cevap veririm.Daha sabahleyin sıkıca tembihlememiş miydi?.

İrem yenge yanıma yanaştı.
Gözlerimin içine bakarak başını sol omzuna doğru hafifçe eğdi."Vah benim talihsiz yavrum.Neler çekeceksin Sen öyle.Belli ki ağam seni istemiyor ama Kaynanan seni oğlan torunu olsun diye gelin aldı.Hanım olacağım diye şen geldin ama sonun
ne olacak bakalım.Senin alnına kara yazı çalınmış".Ayşe olsa idi Şom ağızlı derdi diye geçirdim içimden.

Dicle OlmakWhere stories live. Discover now