"Boş Ol, Boş Ol, Boş Ol"

Start from the beginning
                                    

"Allah aşkın bana doğruyu söyle peki bu adam seni tanıyor mu, ya da sen onu tanıyor musun?"

"Ahu sen ne saçmalarsın, nereden tanıyayım? Bana yardım etti ve onu öldüremedim imdi nasıl diyeceğim diye düşünür dururum. Sen onu bırakta de hele niye bu kadar korktun yoksa benden bir şey mi saklarsın.?"

Ahu bakışlarını benden kaçırıp kekeleyince git gide şüphem artmaya başladı.

"Hayır yani şey namını çok duydum, çok kötü bir adamış senin için endişeleniyorum herkes şu an seni suçlu görüyor ve sana asla itimat etmezler. Enda zira o adamı sen daha tanımıyorsun bir çok ananın ciğerini yaktı. Bu obaya çok zarar verdi o çok! Çok ağır bir imtihanın altındasın. Allah yardımcımız olsun."

Ateş Bey, öfkeyle kükreyince tekrar karşısına geçtim.

İnna Lillahi ve İnna İleyhi Raci'un (Şüphesiz biz Allah'tan geldik ve şüphesiz dönüşümüz o'nadır)

Yapamam. Yo, yo, yo yapamam. Robi'yi onların eline veremem! Eğer olur da başka bir vakit bir daha ihanet etmeye kalkışırsa o vakit onu kendi elimle öldürürüm. İmdi yapamam, olmaz. Olamaz... Zira bir kere ben ondan şüphelendim! Onun kim olduğunu, nereden geldiğini ve benim hakkımda neden bu kadar çok şey bildiğini öğrenmeden onu ağabeyim dahi olsa, Irdın dahi olsa, iki cihan da asla ellerine veremem! Vermeyeceğim.!

Derin bir nefes alıp müsaade istedim. Musap ve Sarı tez önümden çekildiler. Niyetim sadece hava almak. Arkama döndüğümde biri kolumu serçe kavradı. Öfkeyle arkama dönüp kim olduğuna bakacakken küçük dilimi neredeyse yutuyordum. Ben imdi kolumu kavrayana değilde, bana imdi çalılıklar arsında 'yanıma gel' işaret yapan Robi'ye şaşkınlıkla bakıyordum. Bir an olsun korkusu yoktu. Bu çocuk ya çok ahmak, ya da kendine çok güveniyor. Kafamı biraz daha sağa sola çevirip etrafına baktım askerleriyle gelmemişti, tek başınaydı.

'Eğer sana zarar verirlerse işte o zaman ben çıkarım ortaya.'

Gerçekten de geldi. Ama neden?

Kalbimdeki şüphe, beynimdeki sualler, beni her geçen an yeyip bitirmekteydi. Bana burada ihanet damgası vurulur, ben ise düşmüşüm elin gavurunun haline.

Neden, neden, neden geldin be adam?

Robi'ye baktığımda. Bana bakıyordu sessizce. Lakin az evvel yaptığı hareket subhanallah aynı aynı yoldaşım. Ne için ona bu kadar çok benzer ki?

Tebessüm edişi, işaret parmağıyla gel demesi, sessizce uzaktan bakması..

Subhanallah.

Allah'ım sen şu aciz kuluna bir akıl ver...

Lakin Ateş Bey onu görmemeli zinhar... Onu görürse gözünün yaşına bakmaz. Kimseye çaktırmadan elimle git işareti yaptığımda Robi kahkaha attı. O kahkaha atınca bende tez sahte bir öksürük gönderip öksürmeye başladım. Cengaver'cim tez önüme geçip benimle konuşmaya başladı. Lakin ben onu işitmiyordum. Zira kahkahası bile yoldaşımla aynı olan birinden nasıl gözlerimi alabilirdim ki? Ben öksürdükçe tabii ne için öksürdüğümü çok iyi anlamıştır beyefendi, daha da kahkaha atmaya başladı. Lakin halen biri kolumu tutmakta!

"Senin aklın almaz, kulağın işitmez mi hatuun!"

İşte bu ses beni kendime getirmişti. Tüylerim diken diken olmuştu. Tez kendime çeki düzen verdim. Sesi beni öyle bir korkutmuştu ki, utanmasam ağlayabilirdim.

Oyalanmadan tez arkama döndüm. Ateş Bey, bana öfkeyle bakıyordu.

"Ateş Bey'im, bakın anlatması gerçekten epey güç. Lakin nereden başlayacağımı ne diyeceğimi hiç bilmiyorum."

"OBADAKİ AŞK..." Where stories live. Discover now