******

Mehmet sevdiklerine kavuşmanın heyecanıyla erkenden yatıp uyudu, Selin ise bütün yorgunluğuna rağmen sabahın ilk ışıklarına kadar dönüp durmuştu. Daha uykusunu alamadan sabahın kör vakti annesi dürtmeye başlamıştı. Bade uyanmasın diye sesini yükseltemiyor fakat beş dakikada bir gelip Selin'i dürtmekten geri kalmıyordu. 

"Off anne iki dakika bir huzur ver nolur yaa bak zaten uyuyamadım gece."

"Tamam annem uyu sen gelen misafirleri de ben senin yerine tek tek kınalar evlerine yollarım artık."

"Banane ben kına gecesi yapmak istemiyorum ki yaa sevmiyorum ben öyle şeyleri."

"Kız bak vallahi buruveririm etlerini ne demek kına gecesi istemiyorum ,kınalanmadan gelin mi olunurmuş almaz bak Mehmet oğlum seni."

Selin annesinin son sözlerini duyunca başından aşağı buz dolu bir kova su yemiş gibi irkilip kalktı.

"Ne demek almaz, niye almaz, anne ne biçim konuşuyorsun sen niye almasın Mehmet'im beni. Allah korusun ama öyle demesene, niye öyle dedin tövbe de bakayım."

Gül Hanım kendine engel olamayarak kıkırdamaya başladı. 

"Ahh delibozuk kızım benim kime çektin sen bilmem ki? Hadi kalk elini yüzünü yıka Mehmet oğlum geldi aşağıda kahvaltı için sizi bekliyor."

Selin Mehmet'in geldiğini duyunca daha aynada yüzüne bakmadan merdivenlerden aşağı fırladı. Kahvaltı masasında oturan sevdiğini görünce gözlerinden kalpler fışkırarak yanına oturup boynuna sarıldı. Mehmet daha ağzını açamadan Süreyya konuşmaya başladı:

"Mehmet'im hoşgeldin. Nasıl özlemişim yaa sen beni özledin mi? Ama niye geldiğini haber vermiyorsun Mehmet aşk olsun yani insan bi arar ben yola çıkıyorum Süreyya'm der dimi ama yoook nerdee?"

Murat Bey deli kızının haline gülmemek için kendini zorlasa da bıyık altından belli etmeden sırıtıyordu. Edepsiz kızı kendisine selam sabah vermeden koşarak Mehmet'in kollarına atılmıştı. Allah'a şükür iki güne evleniyorlardı da aklı kızında kalmayacaktı.

Mehmet yüzünde gülümsemesiyle Süreyya'sının kokusunu içine çekiyor bir yandan da Murat Bey' e ayıp olmasın diye Süreyya'yı kendinden biraz olsun uzaklaştırmaya çalışıyordu ama ne mümkün.

"Süreyya'm özledim özlemez olur muyum çok özledim hem de ama dur bi yüzünü göreyim hem bak Murat amcaya da ayıp oluyor böyle."

Selin babasının adını duyunca gözleri kocaman açılmış Mehmet'in boynuna doladığı kollarını hemen çekmişti. Yüzünde küçükken yaramazlık yaptığında beliren gülümsemesiyle babasına;

"Aaa babacım sen ne zaman geldin, günaydın."

Başından beri masada oturan Murat Bey kızının daha fazla kızarıp bozarmaması için;

"Çok olmadı kızım hadi sen çayları koyda annenler de şimdi gelir."

Selin çayları koyarken Gül hanım Bade'yi uyandırmış elini yüzünü yıkamış beraber aşağı inmişlerdi. Bade bir yandan babasıyla özlem giderirken bir yandan da hep birlikte kahvaltılarını yaptılar.  Kahvaltıdan sonra Gül hanım Murat Bey ile birlikte Mehmet'i evden kovdu, akşama evin bahçesinde kına gecesi vardı evde erkek bulunması yakışıkalmazdı.  Mehmet'in evden kovulmasıyla Selin'in yüzü bir karış asılmış bütün gün annesini deli etmişti. Akşama doğru gelen Canan, Zeynep ve Zehra üçlüsüyle yüzü gülmeye başlamış istemediği kına gecesi için hevesle hazırlanmaya başlamıştı. Gül hanım sabah kına gecesi istemiyorum diye bas bas bağıran kızının yüzündeki hevesi içten bir tebessümle izliyordu. Bir yandan evladı gelin olup gittiği için buruk olsa da bir yandan da böylesine mutlu olduğu için seviniyordu. Aradan saatler geçmiş misafirler yavaş yavaş gelmeye başlamışlardı. Selin üzerine giydiği kırmızı bindallısıyla ortalıkta salınıyor görenleri kendisine hayran bırakıyordu. Kızlar Gül hanımı kendi anneleri gibi benimsemiş gelenleri karşılıyor kuru pasta ve limonataları hep bir elden dağıtıyorlardı. Sonunda oynama faslı başlamış, köyün bütün genç kızları kendisini ortaya atıp kendilerini müstakbel kayın validelere gösterme yarışına girmişlerdi. Canan kendisi yaşayamadığından bir yanı buruk olsa da sanki kendi kınasıymış gibi Selin'in kolundan tutup ortaya çekmiş bir güzel göbek atmıştı. Canan'ın güzelliğinden etkilenen yaşlı kadınlar parmağındaki yüzüğü görüp hayal kırıklığına uğrarken bu sefer gözlerini diğer iki güzel kıza çevirmişlerdi. Kızlar ise hiçbir şeyden habersiz güle oynaya eğleniyorlardı. Oynama faslıyla zaman çabucak geçmiş kına yakma zamanı gelip çatmıştı. Selin'in başına kına örtüsünü örtüp etrafında dönmeye başlayan kızlar bir yandan da kına türküsünü söylüyorlardı. Yaklaşık 5 dakika sonra örtüyü açıp baktıklarında Selin'i 32 diş sırıtarak gören ahali tekrar dönmeye başladılar fakat aynı olay 3 kere daha yaşanınca sonunda pes edip ağlamayan gelinin kınasını yakmaya koyuldular. Gül Hanım bir yandan kızına söylenip bir yandan da kendi kınasını hatırlayıp çaktırmadan gülüyordu. Kendisi de ağlamamıştı kınasında. Niye ağlasındı canım sonuçta sevdiğine kavuşuyordu. Selin'in kınası yakılmış ardından isteyen herkesin avucuna gelin kınasından sürülmüştü hatta küçük Bade'ya bile, şimdi bütün kızlar kınalanmış şen şakrak bir şekilde oynamaya devam etmişlerdi. Bade günün yorgunluğuna daha fazla dayanamamış Gül hanımın kucağında uyuklamaya başlayınca Selin'in odasına yatırmışlardı.Geç saatlere kadar süren oynama faslı herkesin yorulması ve misafirlerin birer ikişer gitmesiyle sona ermişti. 

İLLEGAL AŞKLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin