Bölüm 23

8.2K 549 43
                                    

Yeni bölümümüüüz geldiii.. Arkadaşlar bir süre bölümlerimiz pazar günleri gelecek yazabilirsem daha fazla yayınlamaya çalışırım ama malesef pek mümkün gibi durmuyor. Hepinizi çok seviyorum keyifli okumalarr :)))

Multimediada Bal kızımız Bade'miz var :))


Önder, Bertan'ın gitmesinin ardından aklını kemiren düşüncelere ket vuramadığı için dolaşmaya çıktı. Arkadaşının imasını anlamıştı anlamasına ama kabullenmek işine gelmiyordu. Zeynep'i evine suçluluk duyduğu için almıştı hem o Zehra'nın ablasıydı başka  bir nedeni yoktu.

Yoksa var mıydı?

Farkında olmadan ayakları onu evine getirmişti. Apartmanın karşı kaldırımında elleri ceplerinde durmuş mutfağın yanan ışığını seyrediyordu. Ara sıra gelip geçen Zeynep'in gölgesini görebiliyordu tül perdeden. Tuhaf bir huzur vardı içinde, hiç kimseyi sokmadığı evine Zeynep'i almıştı ve bu Önder'i hiç rahatsız etmiyordu. Derin bir iç çekip ensesini sıvazladı. Son bir defa geçen gölgeye gülümseyip apartmana girdi. Kapıyı çalmadan anahtarlarıyla açıp girdi. ilk dikkatini çeken yere atılmış eşofman ceketi oldu. Dün gece bu ceketi Zeynep'e verdiğini hatırlıyordu. Dudakları düz bir çizgi halini aldı dağınıklığı hiç sevmezdi Önder. Ceketi yerden kaldırıp güelce katladı. Salona doğru ilerledikçe ağzı şaşkınlıktan açılmıştı. Ömrü hayatı boyuna evini hiç böyle dağınık gömemişti. Kırlentler dört bir yana saçılmış orta sehpanın üzeri kullanılıp bırakılmış bardak ve boş abur cubur paketleriyle doluydu. Koltuğun bir köşesinden tişörtleri diğer köşesinden çorapları sarkıyordu. Önder kendini sakinleştirmek amacıyla derin derin nefesler aldı. 

'Sadece ufak bir dağınıklıkk sinir olmaya gerek yok iki dakikada toplanır Önder, sakin ol olum.'

Adımları kendinden bağımsız mutfağa doğru hareket etti. Zeynep Önder'in geldiğinden habersiz ocakta ne olduğu belli olmayan bir şeyi karıştırmaya çalışıyordu. Önder kalp krizi geçirme noktasına gelmiş ama hala kendini sakinleştirmeye çalışıyordu. Mutfağı savaş alanına dönmüştü resmen. Buna rağmen Zeynep'e bağırmak içinden gelmiyordu. O dağıtsın Önder toplardı. Zeynep hala onu fark etmemişti. Boğazını temizleyip konuşmaya başladı;

"Kolay gelsin."

Zeynep aniden arkasından gelen sesi duyunca sıçramış, karıştırdığı çorba benzeri şeyin bir kısmı ocağa dökülmüştü.

"Hay Allah ne diye sinsi sinsi yaklaşıyorsun Önder insan biraz gürültü yapar ne bileyim kapıyı  falan çalar dingonun ahırı mı burası giyiniyor olabilirdim, duştan çıkmış olabilirdim."

Önder kollarını göğsündende bağlayıp;

"Öyle mi küçük hanım. Hatırlatırım burası benim evim istediğim gibi girip çıkarım buna sen karışamazsın."

"Öyle mi küçük bey. Peki o zaman sana evinle mutluluklar ben artık iyiyim, gidiyorum."

"GİDEMEZSİİN!"

"BANA BAĞRMA! İSTEDİĞİM YERE GÃİDERİM SEN KARIŞMAZSIN!"

"BAL GİBİ° DE KARIŞIRIM GİDEMEZSİN DEDİM!"

"NEDEN GİDEMİYORMUŞUM ACABA?"

"ÇÜNKÜ... Çünkü daha tam olarak iyileşmedin, hem daha Zehra'ya ablası olduğunu da söylemedin o yüzden gidemezsin nereden bileyim ortadan kaybolmayacağını."

Önder'in giderek sesi düşmüştü. Zeynep karşısındaki adamın çabuk parlayan ama bir anda sönen öfkesine gülümsememek için kendini zor tuttu. Aralarında mesafe kalmayana kadar Önder'e yaklaştı. Göğsünde bağladığı kollarının üst kısmını tutarak kulağına doğru eğildi.

İLLEGAL AŞKLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin