Bölüm 5

9.6K 673 52
                                    

Merhaba arkadaşlar bölümümüz geldi. Geçiş bölümü niteliğinde olduğundan diğer bölümlere oranla biraz kısa. Bu bölümden sonra hikayemiz yavaş yavaş hareketlenmeye başlayacak. Oylayan ve yorumlayan herkese şimdiden teşekkür ederim keyifli okumalar :)




Selin çalan telefonunun sesine söylene söylene uyandı. Sabahın köründe arayan bu densiz kimse iyi bir azar çekecekti. Tek gözünü hala açamamış olmanın verdiği rehavetle arayanın kim olduğuna bakmadan telefonunu açtı.

"Kızım iki saattir çaldırıyorum neden açmıyorsun telefonunu. Neredesin bakayım sen neden geç açılıyor o telefon?"

"Ayy anne nerede olabilirim acaba bu saatte uykumun en tatlı yerinde arıyorsun zaten hep."

"Ararım anneyim ben zaten ben aramasam senin arayacağın yok. Doğur, besle, büyüt bir telefon etmeyi çok görsünler Allah'ım bu evlatlar hep böyle." Selin annesinin telefonda daha söyleneceğini bildiğinden telefonu yatağın üzerine bırakmış, elini yüzünü yıkayıp gelmiş azarını yemeğe devam etmişti. Sonunda dayanamayıp;

"Annecim, benim sabahtan dersim vardı şimdi hazırlanmazsam geç kalacağım ben seni akşam arayayım olur mu?"

"Tamam evladım niye söylemiyorsun iki saattir, sakın geç kalma emi kalk hemen hazırlan hadi öptüm annem görüşürüz."


Selin telefonu kapatır kapatmaz kendini sırtüstü yatağa atmış acaba Mehmet ne yapıyordur diye düşünüyordu. Dudaklarında oluşan sırıtmadan habersiz düşünürken yüzüne yediği yastıkla kendine geldi.Dilek ne zaman uyanmıştı ki?

" Şapşal şapşal sırıtacağına kalk hazırlan da okula gidelim."

"Tamam, gidelim." Dilek , Selin'in mızmızlanmadan kalkıp hazırlanmasını izlerken ellerini açmış şükrediyordu.

"Allahım, bu günleri de mi görecektim. Selin'in şu halini de gördüm ya ölsem de gam yemem artık." Selin arkadaşını yüzündeki gülümsemeyle izleyip cevap vermedi. Bugün canını hiçbir şey sıkamazdı.


Mehmet sabah erkenden merkeze gelip dün aksattığı işlerini yapmaya başladı. Bugün keyfi yerindeydi, canını sıkan tek konu şu Osman vakasıydı adamdan hala bir haber, bir iz yoktu. Kimsenin ruhu duymadan el altından işlerini yürütüyorlardı. Belki 50 sefer incelediği dosyayı tekrar eline aldı ufacık bir açık bir ipucu yakalasa gerisi çorap söküğü gibi gelecekti. 2 saatin sonunda elinde yeni bir isim vardı 'Harun' Osman'ın çocukluk arkadaşı kan kardeşim dediği adam. Yıllardır beraber iş yapmışlar son 2 yıl Harun ortadan kaybolmuş Osman yalnız kalmıştı. Osman'ın yerini bilse bilse Harun bilirdi. Dosyayı eline alarak odasından çıktı. Doğuş'u görünce;

"Doğuş topla bizim ekibi toplantı odasına gelin."

"Başüstüne komiserim."

Mehmet toplantı odasının kapısı çalınana kadar ekibiyle çalışmış nasıl bir yol izleyeceklerini tartışmıştı. Kapı aralanıp bir tutam ateş parçası saç gözüne çarpınca yüzünde oluşan gülümsemeyi farketmedi. Bu kız bütün kurallarını yıkıyordu. Tam da toplantının ortasında olacak iş miydi şimdi niye gelmişti ki bu küçük cadı.

"Toplantı bitmiştir arkadaşlar, dağılabilirsiniz."

"Ayy durun durun dağılmayın ben size kek getirdim." Mehmet tam da sandalyesinden kalkmakla kalkmamak arasında gidip gelirken duyduklarıyla oturup kaldı. Ne hallere düştük yarabbim diye söylenedursun. Bir yandan bu küçük ateş parçasının onunla böyle ilgilenmesi hoşuna gidiyordu. Şimdiye kadar kimse Mehmet'i düşünüp ona kek getirmemişti. Kek getirmeyi bırak çalışırken aramamıştı bile, buna eski karısı da dahil. Doğuş hemen Mehmet'in sağında oturduğu sandalyeden kalkmış Selin'i oturtmuştu. Selin ne diyeceğini bilemeyerek Mehmet'e döndü;

İLLEGAL AŞKLARWhere stories live. Discover now