Bölüm 7

9.2K 655 26
                                    

Çabucak yeni bölümle geldimmm. Sizden ufacık bir şey rica ediyorum hikayenin gidişatı az çok kafamda belli ama sizin önerilerinizi de almayi çok isterim fikirleri olan varsa yorumla veya bana özel mesaj atarak iletirseniz çok sevinirim. Bu bölüm benim çok sevdiğim yazarım Kübra'ma( @yudumunhikayeleri )
gelsin. Keyifli okumalar :)

     Mehmet odasında düşüne dursun müdürlerinden operasyonun detaylarını öğrenen ekip yerinde duramamış kendilerini hemen komiserlerinin odasına atmışlardı.

"Komiserim, karar verdiniz mi kim girecek içeriye? Ben gireyim." (Doğuş)

"Façanı çizerler olum senin orada. Yazık olur şu yakışıklı suratına ben girerim." (Önder)

"Hee beni yakışıklı buluyorsun yani. Önder lann yoksaa... Gözün mü var lan bende it." (Doğuş)

"Ne gözüm olacak lan sende 100 tane gözüm olsa biri kaymaz sana." (Önder)

"Bana kaymaz başkasına kayar ama." (Doğuş)

"Lan bak alıcam ayağımın altına. Bir lafı da götünden anlama be birader." (Önder)

Mehmet yüzünde ufak bir gülümsemeyle izliyordu haytaları. Kardeşi gibiydi hepsi, hangisine kıyar da gönderirdi ki.

"Komiserim izin verin ben gireyim içeri benim kaybedecek canımdan başka bir şeyim yok, arkamda bekleyenim falan da yok en uygun kişi benim." (Bertan)

"Asabımı bozma Bertan. Ne demek lan kaybedecek bir şeyim yok, arkamda bekleyenim yok. Aslan gibi kardeşlerin bir tane de abin var burda. Bir daha duymayacağım Allah yarattı demem döverim. Hiç boşuna itişip kakışmayın hem ben gireceğim içeri" (Mehmet)

"Ama komiserim Bade.." (Bertan)

"Ben yoksam siz varsınız. Eli, ayağı, gözü,kulağı olacaksınız hepiniz. Yokluğumu hissettirmeyeceksiniz." (Mehmet)

"Mehmet abi..." (Bertan)

"Ben gideceğim dedim Bertan, komiserine karşı mı geliyorsun?"

     Bertan kabullenmiş, başını öne eğmişti. Hepsi az çok biliyordu hapishane şartlarını. Ne kadar şerefsizlik ne kadar pislik varsa yaparlardı içeride, kaybedecek bir şeyleri yoktu. Kafese kapatılmış vahşi birer aslan gibi saldıracak yer ararlardı. Her yeni gelen onlar için yeni bir eğlenceydi, uğraşacakları yeni parlak bir oyuncak. Mehmet bütün risklerin farkındaydı, pisi pisine ölmek vardı içeride. Ama dikkatli olacaktı bir gözü uyusa diğeri uyumayacaktı. Minik kızını bu hayatta tek başına bırakamazdı. Hem Süreyya vardı artık, kirpiklerinde sonbaharı yaşayacak, elleri kışını ısıtacak, saçlarında baharı koklayacak, dudaklarında yazı tadacaktı. Dolu dizgin dört mevsim sevecekti, aşkını doruklarda yaşayacak yüreğine hapsedecekti. Ürkek bir kuş gibi sevecekti Süreyya'sını yüreğini avuçlarına alacak ne çok sıkıp öldürecek ne gevşek bırakıp kaçıracaktı.

Daldığı düşüncesinden telefonunun sesiyle çıktı Mehmet;

"Mehmet bey merhaba, ben İnci Bade'nin kreş öğretmeniyim müsait olduğunuz zaman Bade hakkında görüşebilme imkanımız var mı? Önemli.."

"Bade'me bir şey mi oldu. Hemen geliyorum."

"Telaş yapacak bir şey yok Mehmet bey Bade gayet iyi yine de gelebilirseniz memnun olurum."

"Tamam İnci Hanım ben yarım saate gelirim."

"Peki Mehmet Bey, bekliyorum."

Mehmet Bade'nin iyi olduğunu duyunca sakinleşmiş fakat endişeli bir şekilde kreşe gitti. Kapıdaki görevliye;

İLLEGAL AŞKLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin