Bölüm 29

8.4K 505 29
                                    

Upuzuuuunn bir bölümle geldim. Telefondan yazdığım için yazım hataları çokça olabilir o yüzden gerçekten çok özür dilerim. 

Yorumlarına mesajlarına geri dönemediğim arkadaşlarım var onlara da buradan özür diliyorum ve keyifli okumalar diliyorum.

Not: Multimedia'daki şarkıyla okumaya başlarsanız daha güzel olur canlarım :)


          Önder emin adımlarla arabasına ilerlerken Zeynep'in adımları onunkilerin aksine kararsız ve ürkekti. Önder'in soru sormayışının, sessiz kabullenişinin arkasından geleceğinden emin olduğu fırtınaya hazırlıyordu kendisini. Zeynep'in düşüncelerinin aksine Önder içindeki fırtınayı çoktan dindirmiş, içinde fırtınadan arta kalan ne varsa toparlamaya çalışıyordu. İkisi de sessizlik içinde yürüyüp Önder'in arabasına bindiler. Zeynep bir şeyler söylemek istiyor ama cesaret edemiyordu. Bir açıklama yapması gerekiyordu. Önder'in değilse bile Zeynep'in açıklama yapmaya ihtiyacı vardı. Derin bir nefes alıp konuşmaya yelteniyordu ki Önder'in uzanıp radyoyu açmasıyla henüz bu konuşmanın yapılamayacağını anladı. Kısık sesli müzik eşliğinde yola devam etseler de bir süre sonra çalmaya başlayan şarkıyla Önder'in dudağının bir köşesi yukarı doğru kıvrılmış ve müziğin sesini açmıştı. Zeynep ilk defa dinlediği şarkının sözlerine kulak kesilirken giderek kaşlarının çatılmasına engel olamadı, uzanıp radyonun kanalını değiştirdi. Önder sırıtmamak için yanağının içini ısırırken radyoyu tekrar eski kanalına getirdi. Zeynep bu sefer işini sağlama bağlamış uzanıp radyoyu tümden kapatmıştı. Kollarını göğsünde bağlamış camdaki yansımasından Önder'in yüz ifadelerini izliyordu. Önder izlendiğinin bilincinde tek bir mimiğini oynatmadan eve geldi. Apartmanın kapısını açıp Zeynep'in geçebilmesi için geri çekildi. Zeynep tam kapıdan içeri girmişti ki duyduğu fısıltı tökezlemesine neden oldu.

'Korkak'

Önder, Zeynep'i sinir ettiğinin farkında olarak onu arkasında bırakıp merdivenlere yöneldi. Zeynep ise küçük bir kız çocuğu gibi ayağını yere vurma içgüdüsünü son anda frenlemişti. Bazı konularda çekingen olabilirdi ama asla korkak değildi. Mermer zemini dövercesine ayaklarını vura vura merdivenleri çıkmaya başladı. 

'Hehh korkakmış. Sensin korkak. Ulan ben senin gibi 5 tanesini cebimden çıkartırım bee. Gösteririm ben sana korkağı..'

Hışımla evin içine girmesiyle kolundan savrulup duvara yapışması bir oldu. Konuşmak için araladığı dudakların üzerine kapanan dudaklar bırak konuşmasına nefes almasına bile müsaade etmemişlerdi. Hıncını çıkarırcasına öpüyordu adam, nefesini tüketircesine, canını alırcasına, ruhunu yutarcasına... Sonra tek bir nefeste tükettiği, aldığı ne varsa geri katıyordu kollarındaki bedene. 

*****

        Murat Bey etrafı gezdirmek bahanesiyle yalnız kalıp Mehmet'le konuşmayı istese de söze nereden başlayıp nasıl gireceğini kestiremiyordu. Sonuçta karşısındaki toy bir çocuk değil koskoca adamdı fakat o da canının yarısını emanet edeceği adamı tanımak istiyordu. Mehmet Murat Bey'i daha fazla kıvrandırmadan biraz ileride ki köy kahvesini işaret etti. 

"Şurada biraz oturup soluklanalım hem biraz konuşuruz ne dersiniz Murat Bey?"

"Olur evladım gel oturalım."

Murat Bey ocaktaki delikanlıya 2 çay getirmesini işaret ederken Mehmet derin bir nefes alıp anlatmaya başladı.

"Murat Bey.." Karşısındaki adamın kaşlarını çattığını görünce söylediğini düzeltme ihtiyacı hissetti.

İLLEGAL AŞKLARWhere stories live. Discover now