Bölüm 14

7.5K 556 46
                                    

Merhabalaarr :))))) Yeni bölümümüz geldi geciktiği için hepinizden özür dilerim. Sürücü kursu yazılı sınavım vardı çok şükür bugün atlattım. Bu bölüm biraz kısa oldu ama mutlaka telafi edeceğim. Multimediada Canan'ımızın resmi var. Ayrıca videoda Canan'ın performansından bir örnek gözünüzde öyle canlandırabilirsiniz okurken :)Keyifli okumalar :)

Canan'ın radyoda dinlediği şarkı ise; Sibel Alaş - Adam 


       Bertan gelişmeleri haberdar etmek için müdürünü arayınca başından aşağıya kaynar sular döküldü. Mehmet komiser ifşa olmuş bir de üstüne üstlük yaralanmıştı. Hayati tehlikesi vardı. Bertan telefonu kapatınca hırsla bağırıp direksiyonu yumruklamaya başladı. Hız ibresi de giderek yükseliyordu. Hıçkırık sesi duyana kadar Canan'ın yanındaki varlığını unutmuş onu korkuttuğunu fark edememişti. Fakat onu teselli edecek hali yoktu. Mehmet komiseri hastanede can çekişiyordu ve o bir beceriksiz gibi Osman'ı elinden kaçırmıştı. Evine uğrayıp bir kaç parça eşya alarak Canan'ın evine geldiler. Ne kadar süre burada kalacağını kestiremiyordu Bertan. Ama Osman gelene kadar da gitmeye niyeti yoktu. Saat epey ilerlemişti. Bir köşede çekingence dikilen Canan'a ilişti gözü. Muhtemelen evinde tanımadığı bir adamla kalacak olmaktan rahatsızdı. Bertan da bu durumdan memnun değildi fakat yapacak bir şey yoktu. Şu an bütün sinirini bu kadından çıkartabilirdi fakat kadının bir suçu yoktu.

       Canan iki göz evinde bu adamla nasıl kalacağının derdine düşmüştü. Bertan'ın çok sinirli olduğunun farkındaydı. Yaptığı telefon konuşmasından sonra sinirinin yanına gözlerine yerleşen hüzün bulutları da vardı adamın. Canan o hüzün bulutlarını gördükçe dertleniyordu. 8 senedir mekanda tanımadığı erkek çeşidi kalmamıştı. Düne kadar sorsalar hepsinin ciğerini bilirim 5 para etmez derdi. Taa ki bu adama kadar. Anlamlandıramadığı, çözemediği çok şey vardı bu adamda. Gözlerinde fingirdeşen hüzün bulutlarını silip atmak istiyordu bir çırpıda. Ama yapamazdı yasaktı ona bu adam. Sadece bu adam değil aşkta yasaktı sevgide. Kimseye aşık olma, sevme lüksü yoktu kadının. Yıllarca sahnelerde sarhoş adamların gönlünü eylemiş bir kadını kim ne yapsın diye düşündü. Bedenen genç dursa da ruhu çok yaşlanmıştı Canan'ın. Yorgundu, bıkkındı, tükenmişti hayat boyu mücadele etmekten. Annesini daha küçücükken kaybetmiş. Üvey annelerin, sevgisiz bir babanın elinde dayaktan gözünü açamadan büyümüştü. 17 yaşına kadar eziyet çekmiş tam kurtuldum diye sevinirken karşı komşusu Osman'ın eline düşmüştü. Daha küçük bir kız çocuğuyken tek eğlencesi kimse yokken evde televizyonu açıp oynamaktı. Parıltılı kıyafetler giymiş kadınların dans etmeleri çok ilginç gelirdi ona. Büyülenmişçesine izler sonra da aynı hareketleri yapmaya çalışırdı. Osman'ın bir sapık gibi sürekli kendisini izlediğini bilseydi ayağına beton döker yine de oynamazdı. Kendisini suçlamıştı hep eğer evde kimse yokken öyle eğlenmeseydi Osman'ın dikkatini çekmeyecekti. Düşüncelere dalmış karşısındaki adamın öylece dikilip kendisini izlediğinden bihaberdi. Bertan'ın boğazını temizlemesiyle kendine geldi. Adamı öylece ayakta bırakmıştı telaşla gidip yatak odasının kapısını açtı. Allahtan temiz düzenli bir kadındı. İçeride sadece tek kişilik bir yatağı kırık bir giysi dolabı vardı. Giysilerinin bir kısmı gözüküyordu, utandı Canan. Adama belli etmeden hızla arkasını dönmüş yatağın üzerindeki çarşafı bir çırpıda söküp alıvermişti üzerinden. 

"Ne, yapıyorsun?" (Bertan)

"Çarşafı değiştiriyorum, sen burada yatarsın. Merak etme çarşaflarım biraz eski ama temizdir." (Canan)

"Sen nerede yatacaksın?" (Bertan)

"Ben mutfakta yere bir battaniye atar kıvrılıveririm." (Canan)

İLLEGAL AŞKLARWhere stories live. Discover now