Bölüm 49. "PART I"

Zacznij od początku
                                    

Julia gülümseyerek Brooke'a baktı. Ardından birden ciddileşerek bana döndü. "Cameron seni birkez daha üzerse onu öldüreceğim."dedi. Sırıttım. Ardından yanağına bir öpücük kondurarak arabaya döndüm.

Taylor her zamanki suskunluğuna bürünerek beni düşüncelerimle yanlız bıraktı. Havalimanına varana kadar o lanet sesin kime ait olabileceğini düşündüm.

Cameron ile beraber mi olmuştu?

Beraber mi uyumuşlardı?

Yoksa Cameron sırf o sürtük ile görüşebilmek için bana 3 ay çalışacağını mı söylemişti?

Delirecektim. Nihayet araba durduğunda Taylor önden ben arkadan uçağımızın kalkacağı yere yürümeye başladık. Tanrıya şükür , hiçbir kameraman yoktu.

Uçak yolculuğum boyunca uyumak için resmen can çekişdim. Fakat gözüme gram uyku girmemesinin yanı sıra uçak acayip sarsıcıydı.

İsveç'e indiğimiz anda derin bir nefes aldım. Stockholm beklediğimden daha ılık bir havaya sahipti. Hava soğuk olmasına rağmen gökyüzünde asılı duran parlak güneş insanı ısıtmaya yetiyordu.

Havalimanında bizi bekleyen arabaya binince Taylor ütüsü bir milim bile bozulmamış olan takım elbisesi ile karşımda belirdi. "Pekala , şimdi nasıl hissediyorsun?" diye sordu araba kalacağım otele ilerlerken.

Omuz silktim ve "Şuan çok daha sakin hissediyorum." dedim tamamen yalan söyleyerek. Başıyla beni onayladı. Bunu yapma sebebi belki inanmış olması belki de o an bu konuyu daha fazla karıştırmak istememesiydi. Bilmiyordum.

Kalacağım otele girdiğimizde ellerim titriyordu. Kendime oldukça kızgındım çünkü titrememin sebebi o lanet kıza veya Cameron'a olan sinirim değildi.

Titriyor oluşumun asıl sebebi dakikalar sonra Cameron'u görecek olmamdı.

Taylor , görevli ile birşeyler konuşup belime hafifçe dokunarak beni asansöre yönlendirdi. Altın renkli , görkemli asansör kapıları nefesimi keserken düğmeye dokunarak asansörün gelmesini bekledim.

Saniyeler içinde kapılar açıldı ve tamamen aynadan oluşan asansöre bindik. Taylor 8. katın tuşuna basıp kapıların kapamasını sağlarken en üst katta olan odamı hayal ettim.

En üst katlar hep en iyisi olurdu.

Taylor bir kart uzatınca elinden aldım. "Yarım saat sonra odanın kapısında olacağım." dedi. Hiçbir tepki vermedim. Ciddi anlamda , az sonra kalbimin kırılacağı düşüncesi ödümü koparıyordu.

Asansörün kapıları açılınca sessiz , aydınlık ve pudra rengi koridora baktım. Beş oda kapısı vardı. Elimdeki karta ufak bir bakış atınca oda numaramın sağdan ikinci odaya ait olan 1092 olduğunu gördüm.

"Odalarımız karşılıklı. Birşeye ihtiyacın olursa rahatsız etmekten çekinme." diyen Taylor ile bakışlarım yüzüne yöneldi. "Çok teşekkür ederim." dedim minnettarca gülümseyerek. Başını iki yana salladı. "Sadece yarım saatin var."

Koşar adımlarla odama giderek kartım ile kapıyı açtım. İçeri girince bir anlık tüm stresim uçup gitti. Beyaz , gri ve siyah üçlüsünden oluşan oda mükemmeldi. Hem huzurlu , hem modern , hem zarif olmayı nasıl bu kadar güzel bir şekilde başarmış olduklarına anlam veremiyordum.

Hızla yatak odasına girince yanımda getirdiğim çantanın yatağın üzerinde duruyor olduğunu gördüm. Girişte bizi karşılayarak çantamızı alan valeler oldukça hızlıydı anlaşılan.

Çantayı açarak içinden koyu gri , dar elbiseyi çıkarıp üstüme giydim. Mükemmel görünüyordu. Saçlarımı tarayarak düz görünmelerini sağladım. Ufak bir makyajla çimen yeşili gözlerimi çevreleyen uzun kirpiklerimi belirginleştirdim. Ardından ise hafif bir ruj sürerek kırmızı uzun ceketimi üzerime giydim. Kol çantamdan cüzdanımı alarak telefonumu ve otel odasının kartını içine koydum. 

Etrafa bakınarak unuttuğum birşey var mı diye hatırlamaya çalıştım. O sırada Taylor geldiğini belli edercesine kapımı çaldı. Hızlıca parfümümü sıkarak kapıya ilerledim. 

Kapıyı açınca Taylor kibarca gülümsedi. Elinde tuttuğu kutuya baktım. Bana doğru uzattı ve "Şans getirmesi için." diye açıkladı.

Kutuyu elinden alarak açtım. İçinde bir çift topuklu ayakkabı vardı. Ünlü bir markanın olmasının yanı sıra üstünde tasarımcısının imzası vardı. Kocaman gülümseyerek ayakkabıları giydim. Olağanüstü gözüküyorlardı.

Odadan çıkıp kapıyı kapatırken "Teşekkür ederim. Mükemmeller." dedim utançla. Taylor başını iki yana salladı. "Önemli değil."

Ve biz asansörden inerken , arabaya binerken ve Cameron'un evine giderken hiç konuşmadık. Karnıma yumruk yemiş gibiydim. Avuç içlerim terliyordu. Nihayet Cameron'un tuğla duvarlı , parlak lacivert camları olan ihtişamlı evi gözler önündeydi. Arabadan inerek kapıya gittim. Usulca kapıyı çaldığım zaman bir hizmetli hızla kapıyı açtı. İşaret parmağımı dudağımın üstüne koydum. Kadın başıyla beni onaylayınca yüzük parmağımda duran yüzüğü gösterdim. Kadın fısıltıyla karışık "Skyler West!" dedi. Başımla onu onayladım ve içeri girdim. Zavallı kadın soğuk terler döker bir vaziyette kapının yanında kalakalmıştı.

Yavaş adımlarla yukarı çıktım. Nefesim titremeye başlarken gözlerimi katta dolaştırdım ve karşımdaydı.

Cameron hayran kaldığım sırtını sergilercesine yatıyordu. Ve o kızda... buradaydı. Yatağın ucuna oturmuş üzerinde Cameron'un gömleği ile ona bakıyordu. Bu hayran bakışları biliyordum.

Derin bir soluk alarak odaya adımladım. Kız beni görünce hızla ayağa kalktı. Gözlerimi bir süre Cameron'dan ayırmadım. Kalbim deli gibi atıyordu.

Bakışlarım kıza yönelince kız göz devirdi. "Skyler Grey burada ne arıyor?" diye sordu tuhaf bir aksan ile. Sakin kalmaya çalışarak "West. Skyler West."dedim. Omuz silkti. "Neden rahatsız ediyorsun?" Kollarımı önümde bağdaştırarak "Saatler önce telefonda konuştuğun bendim." diye açıkladım. Rahat tavrı kaybolurken gözlerini kırptı. "Sen Venüs'sün." Başımla onu onayladım.

Tam kıza gitmesini söyleyecektim ki Cameron yatakta kıpırdadı. Ardından gözleri yavaşça açıldı. Bakışları ben ve karşımdaki kız arasında gidip gelirken tek bir şey söyledi.

Siktir.

Skyler'in fazla sakin olduğunu düşünen var mı? Ki bu özelliği kesinlikle bende olan bir şey. Delicesine sakinim.

Ayrıcaaaa 15 ekimde hikayemiz tam 2 yaşına girdi. Ve bende 17 ekimde yani dün yeni yaşıma girdim. Çok çok mutluyum. Benimle bu iki yıllık sürede beraber olan , hikayemi seven , okuyan , beğenen , beğenmeyen herkese çok teşekkür ederim.

İyiki varsınız....

Sen, Ben ve Çok Daha FazlasıOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz