Bölüm 36.

2.2K 85 6
                                    

Keyifli okumalar...


Cameron'un ofisindeki büyük boy aynasında saçımı düzeltip kol çantamdan küçük makyaj çantasını çıkardım. Fondoteni bulup yüzük parmağım ile birazcık alıp boynuma sürerken bir yandan da sağ göğsümden kulağımın arkasına kadar iz bırakmış olan Cameron'a söyleniyordum. Cameron , pantalonunun fermuarını çekerken bana bakıp güldü.

Aynadan ona kötü kötü baktım. "Biraz kibar olsan ölürdün sanki." derken kasıklarımdaki ağrı ile iki büklüm oldum. Saniyeler içinde derin bir nefes alıp tekrar doğruldum. Cameron yanıma gelip "Üzgünüm bebeğim. Fakat uzun bir süredir kimseyle beraber olmayınca kaslarımı gevşetmem gerekti.". Cümlesiyle kaşlarımı çatarken kapanmış olan izlere baktım. "Bu senin için sadece gevşeme miydi yani?" diye sordum. Başıyla beni onaylayıp omzuma bir öpücük kondurdu.

Kendime çeki düzen verip aynadan baktım. Dudaklarım şişmişti ve yanaklarım kızarıktı. Gözlerimi kapatıp bir kaç saniye bekledim. Tabikide yeni ilişkiye girmiş gibi gözükmüyordum (!)

Yani gözükmemeliydim.

Arkama dönüp odanın içinde yürüdüm. Cameron oturduğu yerden beni süzerek "Yemeğe gidelim." dedi. Başımla onu onayladım.

Beraber Cameron'un ofisinden çıkıp babamların yanına giderken sekreter kız ile göz göze geldim. Az önce tüm sesleri duyduğuna emindim. Hatta tüm şirketin inleme seslerini duyduğuna emindim. Elimle alnıma vurarak yürümeye devam ettim.

Babam ve Bay West , tek bir ofiste beraber durdukları için devasa bir odaları vardı. Kapıyı çalıp içeri girdim. Bay West , Brooke'u tek eliyle tutmuş öteki eli ile ensesini kaşıyarak yeni projenin küçük bir maketine bakıyordu. Babam ise bilgisayarının başındaydı. Bakışları bize yönelince gülümsedim. Brooke'dan sonra çok daha güler yüzlü olmuşlardı.

"Merhaba , çocuklar." dedi babam. "Merhaba."dedim neşeyle ve Bay West'e doğru ilerledim. Brooke beni görünce kollarını bana doğru uzatıp çırpınmaya başladı. Onu kucağıma alıp sımsıkı sarıldım. Bay West gülerek "Seni gerçekten çok seviyor." dedi bana. Hala sarılır vaziyetteyken "Bende onu çok seviyorum." diyerek iç geçirdim. Cameron "Annemler nerede?" diye sorunca Bay West "Kahve içmeye indiler." diye yanıtladı.

Cameron'un yanına gidip Brooke'u kucağına verdim. "Beyler kusura bakmayın. Cameron'u kaçırıyorum."diyerek koluna girdim. Babam elini sallayarak "Magazincilere boy boy resim verin. İyi eğlenceler." diye seslendi. Onun bu haline gülmekle yetindim.

Kafeteryaya uğrayınca annemlerin koyu bir dedikodu içinde olduklarını gördüm. Yanlarına yaklaşıp "Merhaba." dedim neşe ile. Cameron yüzünden salak gibi gülerek geziyordum. Bayan West saatine bakıp "Sen geleli bir saatten çok oldu , tatlım. Ellerin yorulmuş olmalı." deyince Cameron arkamda gülmeye başladı. Tükürüğüm boğazıma kaçarken defalarca kez öksürdüm. Cameron elimi tutarak beni oturttu ve garsona seslenip bir su istedi.

Bayan West , annem ve Bayan Molly anlamsızca bir bana bir Cameron'a bakıyordu. Garsonun getirdiği suyu içince Cameron , Bayan West'e "Skyler boynumu ovunca elleri ağrıdı. Bende onun ellerini ovdum." dedi. Kaşlarımı çatarak "Fakat bir kırmadığın kaldı." dedim hırsla. Cameron göz kırparak "Bu sadece gevşeme." deyince gülüşümü durduramadım.

Bakışlarımı önüme çevirince annem "Aman Tanrım! Siz az önce yatmışsınız!" dedi. Fısıldayarak bağırmıştı.

Fısıldayarak bağıran bir annem var.

Yüzüm kızarırken itiraz etmedim. Bayan West kahkaha atmaya başlayınca annem ve Bayan Molly de kahkahalarla güldü. Birbirlerine çak beşlik yaptıkları zaman Bayan West "Ben size olacak demiştim." dedi. Cameron kolumdan tutup beni kaldırırken "Yemeğe gidiyoruz." dedi. Annemlerin bir şey demesine fırsat vermeden kolunu belime doladı. Beraber şirketten çıkınca vale Cameron'un elinden arabanın anahtarını alıp gözden kayboldu.

Arabanın gelmesini beklerken Cameron bir eli ile önüme düşmüş bir tutam saçı geriye doğru attı. Gözlerine bakınca derin bir nefes alıp beni izledi. Ardından elini başımın arkasına koyup kendine çekti ve alnıma bir öpücük kondurdu.

...

Koltukta yatar pozisyondayken kucağımdaki laptopla ilgileniyordum. Saat epey geç olmuştu. Yemekten gelince Brooke'u uyutup kendi halimizde takılma kararı vermiştik. Uzun bir süredir "sadece oturmak" gibi birşey yapmıyorduk.

Cameron maçı izlerken çıplak bacaklarımı kucağına uzattım. Birasından kalan son yudumu da içip koltuğun yanına koydu ve sehpanın üstünde duran şişelerden birini alıp açtı.

Onu izlemeyi kesip tekrardan laptopa baktım. Hesabımızdaki para şirketler ortak olduğundan beri iki hatta üç misli olmuştu. Gülümseyerek tatil yerlerine bakmaya başladım.

Cameron şişeyi bacaklarıma yaslayınca "Hey, soğuk!" dedim sessizce. Bana bakmadan şişeyi koltuğun koluna koydu. Julia'nın hamile olduğu aklıma gelince gülümsemeden edemedim. Televizyona bakınca maçın bitmesine çok az kaldığını görüp sustum. Maç bitince anlatmam daha iyi olurdu.

İnternette gezerken düşündüm. Kış tatili mi? Yoksa yaz tatili mi? Sonbaharda ikisine de gidebilirdik.

Maç biter bitmez Cameron bacaklarıma sarılıp karnımın altına başını koydu. Koltuğun ucuna doğru kayıp işaret parmağımı Cameron'un çenesinin altına koydum. Amacımı anlayıp yavaşça doğruldu ve başını , başımın hemen yanına koydu. Koltuk yan yana yatabileceğimiz kadar genişti. Boş yere sıkıntı yapmaya gerek yoktu.

Cameron tatil yerlerine baktığımı görünce "Vay." demekle yetindi. İlgili çeken hiç bir şey olmadığı için sıkıntı ile ofladım. Cameron canımın sıkıldığını anlayıp "Aslında..." dedi ve ellerimi laptoptan uzaklaştırıp arama butonuna bir şeyler yazdı. Çıkan tatil yeri ile kaşlarımı çattım.

Maldivlere gidiyoruz. Mirihi adasına...

Sen, Ben ve Çok Daha FazlasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin