Bölüm 32.

3.8K 127 10
                                    

Merhaba , ilk olarak bir şeyler söylemek istiyorum. Epey uzun bir süredir bölüm paylaşmadım. Finale yaklaştıkça elimde hiçbir şey kalmadı. İlhamım da yoktu zaten. Özürlerimi ifade etmek için olabildiğince uzun bir bölüm yazmaya çalıştım. İlham olayına dönersem de son zamanlarda aniden artan beğeniler ve güzel yorumlar diyebilirim. Bunlar için gerçekten çok teşekkür ederim.

Ayrıca Skyler'ı iyice düşündüm ve Kylie Jenner olarak hayal etmeniz tam olarak olayı oturtmuyor. Yani karakter ve kişi arasında sıcak bir bağ kuramadım. O yüzden tüm karakterleri hayal gücünüze bırakıyorum. Böylesi bence çok daha güzel.

Fazla uzatmadannn...

Keyifli okumalaaaar...

Neredeyse ışık hızında Brooke'un odasına girdiğimizde ağlıyor olduğunu gördüm. Hemen yanına koşup onu kucağıma alarak kedi tüyü gibi olan saçlarına öpücükler kondurdum. Cameron sinirden kızarmış yüzü ve çatılmış kaşları ile hızla odadan çıkarak alt kata indi. Korkuyla Brooke'a daha çok sarıldım. Alt kattan bir kaç patırtı sesi geldikten sonra odanın kapısı açıldı. Cameron elmacık kemiğindeki küçük bir çizik ile kafasını odaya uzattı. Korkuyla yanına ilerledim. Gözlerim direk yarayla temas ederken "Aman tanrım! İyi misin?" diye sordum.

Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. "Lauren, Benjamin ve Sam bize süpriz yapmak için annemden evin anahtarını almışlar. Sam bizi korkutmak için poşet patlatmış. Tanrım. Az kalsın onu öldürecektim." diye mırıldandı. Kıkırdayarak korku ile gümbürdeyen kalbime elimi koydum.

Brooke'u belimin sol tarafında tutuyordum. Kafasını boynuma yaslamış sessizce Cameron'u izliyordu. Cameron'un çatık kaşları , Brooke'a baktığı an yumuşarken onun bu hali ile içimin ısındığını hissettim. Brooke minik elini Cameron'a uzattı. Cameron'u dikkatle izlerken eğilerek Brooke'un avuç içini öpmesini izledim. Gözlerinde gördüğüm şefkat ile bacaklarım titremeye başlamıştı.

Cameron çok değişmişti. Eskiden olsa Bayan West ve annem dışında kimseye şefkatle bakmazdı. Bana bile.

"Seni seviyorum." dedim aniden. Islak saçlarımdan omuzlarıma düşen soğuk damlalar içimi ürpertiyordu. Fakat ürpermeme asıl neden olan şey Cameron'un onu sevdiğimi söyledikten sonra bana çevrilen bakışlarıydı. O kadar derin bakıyordu ki...

"Bana ilk defa beni sevdiğini söyledin." derken dudaklarının yanında beliren küçük gamzeye baktım. "Bunu sana daha öncede söyledim." derken bakışlarım tekrar gözlerine yönelmişti. Kaşlarını kaldırdı ve "Hayır." diyerek itiraz etti. "Bana daha önce hiç bu şekilde söylemedin. Bu gerçekten içtendi."

Kan yanaklarıma toplanırken bakışlarımı kaçırdım. İşaret ve orta parmağını çenemin altına koyup başımı yukarı kaldırdı ve gözlerimizin buluşmasını sağladı.

Aramızda birkaç santimlik mesafe kalana kadar yüzüme yaklaştı ve gözlerini dudaklarıma indirerek "Beni öldürüyorsun." diye fısıldadı. Nefesi yüzümde gezinirken tüylerim diken diken olmuştu.

Gözleri tekrar gözlerimle buluşunca "Ve bu en güzel ölüm yolu olmalı." diye fısıldadıktan hemen sonra dudaklarıma ufak bir öpücük bırakıp kollarını Brooke'a dolayarak onu kucağına aldı.

Sırıtarak uzaklaşırken "Lanet herif." diye tıslayarak alnıma vurdum. "Üstüne bir şeyler giy." diye beni uyararak merdivenlere yöneldi. Ona göz devirerek odamıza girdim.

Çiçekli bir elbise giyerek saçlarımı kuruttum ve kendi doğal dalgalı hallerinde kalmalarını sağlayarak aşağı indim.

Merdivenlerden inerken ilk gördüğüm isim Sam olmuştu. "Sky!" diye ciyakladığında güldüm. Yanına ilerleyip "Sam!" dedim neşeyle. Elini uzatarak "Bonjour!" dediğinde elimi avuç içine bıraktım ve tıpkı onun gibi "Bonjour!" diyerek onu selamladım. Hafif şişmiş gözü ve patlamış olan dudağına karşı gülmemek için kendini zor tutarken elimin üzerine bir öpücük kondurarak geri çekildi. Ardından telefonu çalmaya başlayınca aceleyle yanımdan ayrıldı.

Sen, Ben ve Çok Daha FazlasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin