Bölüm 35- Endişe

30 7 0
                                    

Her hafta bölüm paylaşan ender yazarlardan biriyken "Bölümü neden bir haftada yazamıyorlar ki sanki? Çok zor değil." derken artık onları çok iyi anlıyorum ve affınıza sığınarak daha fazla uzatmadan sizi bölümle baş başa bırakıyorum. Seviliyorsunuz x İyi okumalar dilerim♡

Uyandığımda yatak odamdaydım. Perdelerim kapalıydı ve üzerimde hala dünden kalma giysilerim vardı. Kapalı perdelerime direnen güneş ışığını kafamda hesaplayarak saatin öğlen 2 civarı olduğunu tahmin ettim. Yattığım yerde biraz esneme hareketleri yaparken bir yandan da dün gece yaşanan sohbeti düşündüm. Neler konuştuğumuzu, düşeceğimi sandığı için aniden uykusundan uyanışını ve sarılıp uyuyuşumuzu. Beni buraya taşımak onun için çok basit olmalıydı sonuçta ufak tefektim.

Telefonumun yanıp sönen bildirim ışığını görmezden gelerek birkaç parça giysi alıp banyoya girmek üzereydim ki koridordan gördüğüm görüntü ile elimdeki giysileri yatağa geri fırlatıp kapıyı kapattım. Goddard öfkeyle salonda oturup etrafa bakıyordu. Onun buraya girmesi ancak iki şekilde olabilirdi. Ya kapıyı çalmıştı ve Lion onu içeri almıştı ya da kapıyı kırıp girmişti. Aklımdaki düşünce ile refleks olarak kapıya baktım. Kırılmış gibi görünmüyordu. O zaman kapıyı Lion açmış ve onunla oturmuş muydu yani?

Salona doğru ilerlerken diğer koltukta huzursuzluğunu gizlemeye çalışarak oturan Lion dik dik Goddard'ı izliyordu ama beni görür görmez hızla bakışlarını bana çevirip zihnindeki kötü düşünceleri kovmak isterce başını iki yana sallamasından sonra bana gülümsedi. Goddard ise hala öfkeli görünüyordu. Ne diyeceğimi bilemeyerek sessizce koridorun başında durup salondaki iki erkeğe baktım. Rahatsız edici sessizliği bozmak adına konuşmaya karar vererek "Uhm, günaydın?" dedim.

Goddard öfke ile solumasına rağmen "Günaydın." dedi fakat ses tonu mesafeliydi. Lion ise hoş bir şekilde "Günaydın." diye şakıdı. Ayağa kalkıp kapıyı açarken Goddard'a sırıtarak "Eh, onu uyanık gördüğüne göre gidebilirsin sanırım?" dediğinde Goddard burnundan *hıh* şeklinde gülüp "Bu kadar saattir şu rahatsız koltukta bir günaydın için oturmuyorum, seni zeki çocuk." dedi. Dudaklarımı ısırıp bakışlarımı kaçırırken "Çaya ne dersiniz?" dedim konuyu dağıtmak adına. Ayrıca mutfaktaki büyük bıçakların yanında kendimi daha güvende hissedebilirdim.

"Derdiniz ne sizin?" diye sordu Goddard. Ona baktığımda bana öfke ve kırgınlıkla baktığını görünce afalladım. Onun daha önce birine böyle baktığını hiç sanmıyordum. "Ne demek istiyorsun?" dedim sesimi düz tutmaya çalışarak. "Tanrı aşkına! Her sabah erkenden kalkarak parka gidip kitap okuyan çocuk bugün öğlen 12'de kalkıyor. Saatlerdir arayıp mesaj atıyorum ama o lanet telefonuna bakmıyorsun. Buraya, bu heriften ne kadar nefret etsem de iyi olup olmadığına bakmaya geliyorum çünkü dün gece ikinizin tartıştığını ve ne kadar sinirlendiğini biliyorum ayrıca sana zarar vermesinden korkuyorum. Bu da yetmezmiş gibi geldiğimde kapıyı şu..." Duraksadı ve yutkundu. Anlaşılan dilinin ucuna gelen küfürleri yutuyordu.

"Şu lanet herif kapıyı rahatça açıp bana senin uyuduğunu söylüyor ve seni uyurken görmeme bile izin vermiyor. O anda aklıma neler geldi sen biliyor musun? Saatlerdir şu sikik koltukta oturmaktan kıçım düzleşti ve sen bana şimdi çay mı soruyorsun? Ve sen de beni hemen yollatmaya mı kalkıyorsun?" dedi.

Duyduğum sözlerinden dolayı şok olarak ona baktım. Kardeşi ölse umurunda olmayacak olan Goddard beni Lion'dan korumak mı istedi yani? Lion'un korumam olduğunu ve beni esas koruyan kişinin Lion olduğunu bilmediğinden bana zarar vermiş olabileceğini düşünmesi bir bakıma içimi bir hoş etmişti. Hutch burada olsa kesin benim gibi küçük dilini yutardı. "B-ben..." diye kekeledim ancak ne diyebileceğimi bilemiyordum. Goddard gibi umursamaz bir insandan böyle bir açıklama beklemiyordum doğrusu. Sanırım onu sakinleştirecek tek söz vardı.

"Özür dilerim."

Lion şaşkınca bana baktı. Goddard'ın hızla kalkıp inen omuzları sakinleşmeye başlayınca tuttuğum nefesimi yavaşça dışarıya verdim. "Dün gece uyuyamadım ve sabaha karşı uyumuş olmalıyım. Telefonum sessizdeydi fark etmemişim yoksa sana mesaj atacağımı sen de biliyorsun." diye devam ettim. Bu kez bakışları üzerimde dolaşmaya başladı. Dünden kalan giysilerime şöyle bir baktıktan sonra yüzümü inceledi. Bakışlarından rahatsız olsam da aslında "Bu bir erkek çocuğunun değil bir kızın yüzü." demek için değil "Yüzünde yara veya buna benzer bir iz var mı yok mu?" kontrolü yaptığını biliyordum. Yüzümde olsa olsa yastık kılıfının izi olabilirdi, Lion bana asla vurmazdı ve vuramazdı ama Goddard bunu bilmiyordu.

Sakinleşen Goddard bir kapıya bir de bana bakıyordu. "İstersen yemeğe kal?" dediğimde iç çekti. Bu kez Lion öfkelenmeye başlıyordu ve Goddard elindeki şansın Lion'u delirtecek kadar sinirlendirebileceğini bildiği halde "Hayır, teşekkürler." deyip kapıya ilerledi. Kapıdan çıkıp birkaç basamak indiğinde ardından gidip omzuna dokundum. Benden iki basamak kadar aşağıdaydı ve boylarımız neredeyse aynı olmuştu. "Merak ettiğin için teşekkür ederim. Bundan sonra telefonumun sesini kapatmayacağım böylece hemen ulaşabileceksin. Ayrıca Lion bana asla fiziksel zarar vermez, endişelenme." dedim.

Tam ağzını açtığında kapıdaki Lion'a baktı. Ben de Lion'a bakarak hafif bir baş işaretiyle içeri geçmesini ima ettim. Dediğimi anlayarak kapıyı hafif açık bırakıp içeri girdi. Yeniden Goddard'a baktığımda bir elimi hızla tuttu. "Asla erkeklere, özellikle de baba ve abilere asla güvenme. Sakın bu hatayı yapma." dedi ve ardını dönüp hızla basamakları indi. Ne demek istediğini anlamamıştım. Kendisine de güvenmemem gerektiğini söylemişti dolaylı yoldan ama Lion'a neden güvenmemeliydim ki? Ayrıca babam olacak o adamı tanımıyordu. Komik, ben de tanımıyordum ki. Belki de Lion'u abim sandığı için onunla babamın aynı olduğunu düşünüp aslında Lion'un babasını kastediyordu.

Eve girip kapıyı tam kapattım. "Ben bir duş alacağım." diye seslenip "Pekala." yanıtı alınca odama koştum. Yatağıma bıraktığım giysileri alarak duşa girdim ve üzerime akan suyun verdiği rahatlığı hissederken Goddard'ın sözlerini yeniden düşündüm. Belki de sözleri ile aslında kendi hayatından bahsetmişti? Babası yanlış hatırlamıyorsam ölmüştü ve kendisi Hutch'a kötü bir abi idi. Beni Hutch'ın yerine koyup her şeyi telafi etmeye çalışıyor olabilirdi. Veya benim gidip Hutch'a "O aslında iyi bir abi." tarzı bir şeyler gevelemem için bana iyi davranıyor da olabilirdi.

MEVKUFWhere stories live. Discover now