Bölüm 34- Sohbet

18 7 0
                                    

Bölümleri artık Cumartesi paylaşmaya çalışacağım♡ İyi okumalar dilerim, seviliyorsunuz! x

Eve döndüğümde Lion uyanıktı ve kapıyı gören koltuğa akbaba gibi tünemişti. Kapıyı açıp içeriye girdiğim anda göz göze geldik. Konuşmak ile konuşmamak arasında kalmış gibi ağzını açtı ancak konuşmadı. Sinirlerim yatışmıştı ve güzel sayılabilecek birkaç saat geçirmiştim bu yüzden ilk ben konuşmaya karar verdim. Yine de konuşmak için önce kapıyı kilitlememi ve ayakkabılarımı çıkarmamı bekledim.

"Şey, Lion..."

Meraklı bakışları yüzümü santim santim inceledi. Kaşları ürktüğünü belli eden bir şekle bürünürken dudakları ince bir çizgi halindeydi. Fark ettirmemeye çalışsa da dudaklarını birbirine bastırdığını anlamıştım. Ben gittiğimden beri saçlarını çekiştirdiği belliydi çünkü şekilleri karman çormandı. "Biraz aşırı..." dediğim an sözümü kesip "Özür dilerim." dedi. Öyle ani söylemişti ki bir an bunu benim hayal ettiğimi sandım. O bile kendi kurduğu cümleye rağmen başkası söylemiş gibi şaşkınca bakıyordu.

Ne zamandan beri tuttuğumu bilmediğim nefesimi dışarıya usulca üflerken "İki yetişkin gibi bu konuyu bir kahve eşliğinde konuşabilir miyiz?" dedim. Onunla konuşacak oluşuma mı yoksa sakinleşmemi mi sevindiğini bilemiyordum ancak hızla ayağa kalkarken "Evet, elbette! Neden olmasın?" derken sesi neşeliydi. Birlikte mutfağa gittik ve su ısıtıcıyı beklerken sessizce birbirimize baktık. Gözlerinin hafif kanlanmış olduğunu mutfak ışığında fark etmiştim. Birbirimizin yüzünü dili ağır bir kitap okur gibi dikkatle süzerken aniden iç çekti ve hafifçe sağına dönerken yüzünü saklamaya çalışır gibi görünerek gözlerini avuç içleri ile ovaladı.

Elimizde büyük kupa kahvelerle salonda pencere önündeki koltuğa yüz yüze oturduk. Mutfaktan yansıyan ışık dışında oda karanlıktı. Hala konuşmuyorduk ama sanki sessizce bakışlarımızla anlaşıyorduk. Kahvemden yudum aldığımda gözlerini benimkilere dikip "Özür dilerim." diye tekrarladı. Sakince kahvemden içmeye devam ettim, o ise bakışlarını yıldızlarla süslenmiş gökyüzüne çevirdi ve fincanı dudaklarımdan uzaklaştırdığımda "Ben de özür dilerim." dedim. Bakışlarının odağı yeniden ben olduğumda hafifçe gülümsedi. "Sanırım ikimiz de olmamız gerekenden daha sinirliyiz, ha?" diye sordu. "Evet, evet, sanırım öyleyiz." dedim. Yine birbirimizin gözlerine bakarken "Bunun üstesinden geliriz, değil mi?" diye sordu. Sesi ümit arıyor gibiydi. "Bir şekilde halledeceğiz. Hatta belki birbirimize sesimiz kısılana kadar bağıracağız..." Yüzüme üzgün bir korkuyla bakan bakışları fark edince "Yine de halledeceğiz. Zaten şunun şurasında ne kadar zaman daha ikimiz yalnız yaşayacağız ki?" diye ekledim.

Gülümseyerek sessiz bakışlarla anlaşmaya devam ettik. Bir süre sonra kahvelerimiz bitmek üzereyken ona bir soru sordum.

"Hani beğendiğin bir kız var demiştin ya... O kıza şu an ne olduğunu biliyor musun? Yani haberleşiyor musunuz?"

Sorduğum sorunun özel hayatıyla ilgili olduğunu ve evden çıkmadan sırf özel hayata müdahale olayından dolayı kavga ettiğimiz, ben soruyu sorduktan hemen sonra aklıma geldi ancak Lion dalıp gitmişti. "Hayır, sanırım evlenmiştir. Ailesi onu biriyle evlendirmeyi istiyordu. Benimle işler böyle olunca da karşısında en ufak bir şansım kalmadı. Kim bilir, belki çocuğu bile olmuştur." dedi. O dalgın dalgın kahvesini yudumlarken "Senin sevdiğin biri oldu mu?" diye sordu. Onaylamaz bir mırıltı çıkarıp o görmediği halde omuz silktim. Ardından bu dediğimin doğruluğunu düşününce "Belki oldu, bilmiyorum. Aşk nasıl bir şey? Bunu nasıl anlarsın?" diye sordum.

Bu konuşma sabaha kadar sürdü. Boşalan kupalar yeniden dolduruldu ve sabahın ilk ışıkları gökyüzünü aydınlatırken biz hala aynı pozisyonda; uykusuzluktan kızaran gözlerimiz, morarmış gözaltlarımız ve konuşurken dağıtıp durduğumuz saçlarımızla bıkmadan hala konuşuyorduk. İçimde garip bir his vardı. Belki de bu konuyu Trey veya Jay ile konuşmayı tercih ederdim. Aslında Jay çocuk sahibi olmak üzereydi ve ona sormam belki daha iyi bir fikir olabilirdi. Lion çok karmaşık anlatıyordu. Birinden hoşlanıp hoşlanmadığımı anlayamıyordum, aksine daha da dibe batıyordum.

İşin klişe yanı mı? Goddard'dan mı yoksa Lion'dan mı hoşlandığımı bilmiyordum. Gerçi onlardan birinden hoşlanıp hoşlanmadığımı da bilmiyordum.

Bunca zaman benim için sadece Trey ve Jay olmuştu. İlgi gördüğüm tek erkekler onlardı ve başkasına ihtiyacım yoktu. Sadece Trey'in bana verdiği kardeş sevgisi ile ömrümü bir bakire olarak rahatlıkla geçirebilirdim. Ancak şu an Trey ile mesafe olarak çok uzaktık ve sevgisini hissedemiyordum. Kalbimde oluşan boşluğu belki de başka bir erkeğin sevgisiyle doldurmaya çalışıyor da olabilirdim. Şimdiye kadar ne Goddard ne de Lion bana arkadaşça bir sevgi dışında bir şey göstermemişlerdi veya ben farkında değildim. Belki onlar da bana kardeş sevgisi uyguluyorlardı? Bilemiyordum ve kendi kendimi zorda bırakmak istemiyordum.

Şimdiye kadar birinden hoşlanıp bunu o kişiye itiraf edemediği için ağlayarak kendini yatağına hapseden biri asla olmamıştım ve eğer Lion veya Goddard konusunda öyle olmayı istiyorsam diye soruyorsanız cevabım, hayır. Bu yüzden şu aşk olaylarını daha fazla kurcalamamaya karar vererek gözlerimi kapayıp bedenimi öne eğerek Lion'a yaslandım. Alnım onun omzundaydı ve o da aynı şekilde alnını omzuma yasladı. Bir süre öyle kaldıktan sonra onun uyuduğunu fark ettim. Yavaşça çekilip elindeki düşmek üzere olan boş kupayı aldım. İkimizin kupasını uzanıp zemine koyduğumda beni sıkıca yakaladı.

Kırmızı gözleri ardına kadar açılmıştı. Hafif ışıkta bile yeşil gözleri oldukça belliydi. Merakla ona baktığımda "İyi misin?" diye sordu. Onaylayan baş hareketimi görünce rahat bir nefes alıp "Düşmek üzeresin sandım." dedi. Gülümseyip başımı yeniden ona doğru uzatınca ayaklarını bana doğru uzatarak koltuğa bir nevi uzandı. Bunu yaparken kollarıyla beni kendine yakın tutuyordu. Başım göğsünde olacak şekilde uzandığımızda beynim olanları idrak edemeyecek kadar uykusuz ve uyuşuktu. Gözlerimi kapattım ve kolumu karnına doladım. Bir eli sırtımdayken diğeri karnına dolalı kolumun bileğini tutuyordu. İyice kendimden geçmeden önce duyduğum şey ise "Seni hep koruyacağım." sözü oldu.

MEVKUFWhere stories live. Discover now