Bölüm 13- Soytarı

53 7 12
                                    

Kitap okumaya öyle dalmışım ki saati fark edemedim canlar! Keyifli okumalar dilerim, seviliyorsunuz ♡

Kulaklığımda çalan ve içimdeki dansçıyı uyandıran müzik sayesinde daha da keyiflenerek ayakkabılarımı giydim. Kütüphanenin açılma saati gelmişti ve ödünç aldığım üç kitabı geri götürme zamanım gelmişti. Ayrıca hayvanları koruma derneğine uğrayıp yakın zamanda bir buluşma olup olmayacağını öğrenecektim. Markete de uğramam gerekiyordu. Evde yiyecek şeyler giderek azalmıştı. Eh, tüm gün evde yalnız olunca elime ne geldiyse yemiştim. Tabi ev yemeği yemeyi de özlemiş oluşumdan dolayı biraz sebze de alacaktım.

Kitapları ve cüzdanımı ufak sırt çantama koydum. Evden çıkmadan her şeyin yolunda olup olmadığına baktıktan sonra kapıyı kilitleyip anahtarı da çantama yerleştirdim. Futbol sahasında eşofmanımın cebinden düşürdüğüm zamandan beri anahtarımı fermuarı olan güvenli yerlere koymaya başlamıştım. Çantamı omzuma asıp merdivenleri paldır küldür indim. Komşular büyük ihtimalle bana söveceklerdi ama ne yapabilirdim ki? Birden enerji gelmişti işte. Belki de enerjinin nedeni Lion'un ne kadar süreliğine olduğunu bilmediğim bir zaman dilimi için beni arkadaşlayacak oluşuydu. Veya 2 aylık zamanın bitmek üzere oluşu. Ya da ikisi de!

Sokaklar biraz olsun dolmuştu. Birkaç insan kaldırımlarda farklı yönlere ilerliyordu. Hiçbiri benimle değil göz teması kurmak bana doğru bakmaya zahmet bile etmemişti. İçimden göz devirip dışımdan bir şey belli etmemeye çalıştım. Zaten bunca yıllık hayatımda kaldırımda beni görüp bana gülümseyen kimse de olmamıştı. Şey, beni kaçırmaya kalkan kişiler dışında. Onlarınki de içten bir gülümseme değil elime düştün gülümsemesiydi. Gülümsemeleri sayesinde başıma gelecekleri önceden tahmin edebiliyordum. Her neyse, konumuz bu değil, geç.

Bundan sonra kaçırılma korkum olmayacaktı. Trey ve Jay herkesi alt edecekti. Bunu biliyordum. Hissediyordum. Sonunda belki de sıradan bir hayatım olabilecekti. Normal bir genç kız. Ama ne kadar normal olsam da asla sevip güvenemeyecektim. Ebeveynlerim bu iki önemli şeyi ben daha onları tanıyamadan yok etmişlerdi. Bir tek Trey'e sonsuz güven ve sevgi duyuyordum. Jay bir ara karısı ile kaçıp giderek bana hiç tanımadığım babamı anımsatmıştı. Bu yüzden ona olan güven ve sevgim sınırlıydı.

İçime yine olumsuz düşüncelerin dolduğunu fark edince zihnimi temizlemek isterce başımı iki yana salladım. Karşı kaldırımdaki adam bana garip bir bakış attıktan sonra bir şey görmemiş gibi yeniden önüne döndü ve yürümeye devam etti. Derin bir nefes alıp telefonumdaki şarkıyı değiştirdim. Kendi kendime tebessüm ederek büyük adımlarla ilerlemeye devam ettim. Birkaç metre ötedeki kütüphaneyi görünce sırtıma ağırlık yapsa da muhteşem olan şu üç kitabı geri vereceğim için biraz üzüldüm. Üçü de birbirinden harikaydı ve büyük ihtimalle gerçek evime geri dönünce üçünü da satın alıp yeniden okuyacak, sonra da kütüphaneme özenle yerleştirecektim. Kitapları her elime alışımda burayı iyisiyle kötüsüyle hatırlayacak ve tebessüm edecektim.

Kulaklığımdan birini çıkartıp kütüphaneden içeri girdim. Tatlı bayan görevli beni görünce yüzüne koca bir gülümseme yayıldı ve "Günaydın Lucas. Erkencisin bakıyorum." dedi. Etrafa yaydığı pozitif enerji ile ben de neşelenerek gülümsedim. "Günaydın Bayan..." Sözümü keserek "Hayır, hayır. Sadece Olivia demen yeterli. Ne oldu, bitirdin mi kitaplarını?" Onaylayarak başımı salladım ve çantama uzanıp kitapları teker teker çıkardım. "Yeni alacak mısın yoksa bir süre okumayacak mısın?" diye sordu Olivia. "Ah, zaman geçirmek için üç kitaba daha ihtiyacım var. Tavsiye edebileceğiniz bir şeyler var mı? Aşk kitabı dışında." dediğimde kıkırdadı ve "Erkek çocuğuna aşk kitabı tavsiye etmeyi düşünmüyordum açıkçası ama pekala, bakalım ne ilgini çekebilir. 14 yaşındaydın değil mi?" diye yanıtladı.

MEVKUFWhere stories live. Discover now