Bölüm 30- İyi

19 7 2
                                    

Canlar! Bölümü daha birkaç dakika önce bitirdim ve geciktiğim için özür dilerim ancak iyi açıdan bakarsak henüz Cumartesi değil! (En azından benim bulunduğum yerde değil😸) Seviliyorsunuz ve iyi okumalar dilerim♡ Bölüm başlangıcını farklı yapmayı denedim, okuyup nasıl bulduğunuzu söylerseniz çok sevinirim! x

Havada uçuşan mermilere lanet edip arkasına gizlendiğim çelik dolaptan başımı kaldırarak etrafı kolaçan ettim. Jay ve benim aynı anda Siyah Ayna'da olmamızın tüm düşmanları aynı yere aynı anda saldırmaya teşvik edip işlerini kolaylaştıracağından ben başka bir yerdeydim ve tahmin ettiğim gibi saldırıya uğramıştım.

Dışarıda sakinlik olduğunda adamlarımdan birinin Her şey tamam tarzında bir cümle kurmasını bekledim ancak ölümcül sessizlik ortama hakimdi. Nefeslerimi hizaya sokmaya çalışırken benim için en önemli şeyi gözümün önüne getirdim.

Mia.

Gözlerimi iki saniyeliğine bile kapayıp onun huzurlu halini hayal edemez olmuştum. Sürekli ya bana ya da kuzenimiz Jay'e saldırıyorlardı. İkimizin düşmanları toplam olarak tahminen sekiz kişiydi ve ikisini öldürmeyi başarmıştık. Birinin ise bizim başka bir düşmanımız tarafından öldürüldüğü haberini almıştık. Öldürme sebebi ise Çok aptal oluşunun yanı sıra Jay ve benim onlarla dalga geçmemize sebep olduğunu düşünmesiymiş. Jay ile esas buna gülmüştük.

Bulunduğum yeri sıyırıp duvara saplanan mermi ile günümüze geri döndüm. Kafamda hızla merminin nereden gelmiş olabileceğini hesap ederek hızla kasanın ardından yükselip birkaç el ateş ettim. O anda acı bir ses duysam da bu beni onun öldüğüne ikna edebilecek bir şey değildi. Sadece o ve ben kalmıştık anlaşılan çünkü ne onun adamları ne de benimkilerden ses çıkmıyordu. Tekrar doğrulup ateş ettiğimde giydiğim gömleğin kolunu kırmızıya boyayan bir mermiyi hissettim. Fakat karşımdaki kırık camdan gördüğüm manzara ile acıma rağmen sırıttım.

Yarısı gitti, Mia. Düşmanlarımızın yarısı bitti. Senin için geleceğim, Küçük Kurt.

"Pekala, hemen veriyorum."

Lion telefonda konuşurken ben mutfaktaydım. Görüş alanıma girdiğinde ise tencerede kaynamakta olan suyu izliyordum. Telefonu bana uzatırken tencereyi işaret edip sessiz olmam anlamına gelecek şekilde işaret parmağını dudaklarına bastırdı. Başta anlamasam da sonradan başımı sallayıp telefonu elinden alıp salona ilerledim. İlk Trey'in konuşmasını bekledim.

"Merhaba, Küçük Kurt."

Mutluluktan havaya uçarken "Selam, Büyük Kurt! Seni çok özledim." dedim. Kıkırdadığını duyduğuma yemin edebilirdim! "Ben de öyle. Orada her şey tamam, değil mi?" dediğinde onaylayan mırıltımın ardından "Sen tamam mısın? Dün gece uyuyamadım. İyisin, öyle değil mi?" dedin ciddileşerek. Bir süre sessizlik olunca "Sen iyisin, değil mi?!" dedim bağırırca. Panik tüm bedenimi sarmıştı. O iyi olmalıydı, olmak zorundaydı! Hafifçe inleyip "Sana yalan söyleyemeyeceğimi biliyorsun." dedi. "Evet, elbette." dememin ardından ağlarca titrek olduğu kadar kısık bir sesle yalvarır gibi "Trey sen iyisin değil mi?" dedim. "Ah, Küçük Kurt! Sakin ol lütfen. Ben iyiyim kardeşim, sorun yok. Kolumda bir mermi vardı ve çıkarttılar. İyiyim, ufak bir yara." dediğinde gözümden yaşlar süzülüyordu.

"Ama iyisin değil mi?" dediğimde "Sana söyledim. Oldukça iyiyim. Bir düşmanımızı daha hallettiğim iyi haberini vermek için seni arıyorum ve ağlıyor musun? Sevinmen lazım, Küçük Kurt! İki ay bittiğinde seni almaya geleceğim, bunu biliyorsun. Şimdi gül biraz." diye yanıtladı. Hafif bir kıkırtı ile gözyaşlarımı silip burnumu çektim. "Evet, haklısın. Burada her şey yolunda. Sıradan bir erkek çocuğu gibi yaşıyorum. Saçlarım uzadı biraz. Değişen başka bir şey yok." dedim. "Bunu duyduğuma sevindim. Şey, kapatmak zorundayım. Jay ile önemli bir konuyu konuşmalıyız. Seni seviyorum, Küçük Kurt. Kendine dikkat et, tamam mı? Anlaştık mı?" dediğinde "Ben de seni seviyorum. Sen de kendine dikkat et, olur mu?" yanıtını verdim. Onaylayıp kapattı.

MEVKUFWo Geschichten leben. Entdecke jetzt