Bölüm 20- Stressed Out

32 8 2
                                    

Canlar! Ufak (tamam bayağı büyük) bir telefon sorunu yaşadım ve şimdi elimde bölüme koymak için hiç alakalı resim yok :( Zevkli okumalar dilerim! Seviliyorsunuz♡

Not: Şarkıyı dinlemenizi tavsiye ederim♡

Bowling olayı biz daha yemeği yiyemeden fiyaskoya dönüşmüştü. Lion söylediğim "Çünkü senin patronunum, Aslancık." cümlesinden sonra bir an sersem sersem bana bakmış, sonra da başını pencereye doğru çevirip dışarı bakmaya başlamıştı. Sebebini bilmediğim bir nedenden dolayı ise bowling salonunun önüne gelen polis aracını görünce gözleri fal taşı kadar açıldı.

Hızla ayağa kalkarken az önce oturuyor olduğu sandalyeyi devirdi, beni hızla kolumdan yakaladı ve yangın merdivenine doğru koşmaya başladı. Hızlı ayağa kalktığım için acı saplansa da göz ardı ettim. Lion öyle korkmuş ve telaşlı görünüyordu ki ya gerçekten kötü bir şey olmak üzereydi ya da mükemmel bir oyuncuydu.

Bowling salonunun arkasına geçip sırtımızı duvara yasladık. İki polis araçtan yürüyerek değil koşarak çıkınca işin ciddi olduğunu anladım. Hangi polis bir bowling salonuna koşardı ki? Yaşasın bowling salonu! Tüm lobutları silahımla ateş ederek devireceğim!

Polislerden ikisi koşarak içeri girdiğinde biri de bizim olduğumuz yöne gelmeye başladı. Hızla binanın diğer ucuna koşmaya başladık. Araca yetiştik mi her şey tamamdı. Tanrım! Polislerden kaçmayı özlemişim! Keşke gelecek hafta bu olay yaşansaydı da ben de daha rahat koşabilseydim. Araba gözümüzün önündeydi ve tek yapmamız gereken binip gaza basmaktı.

"Arabanın kilidini uzaktan sessizce açabilir misin?" diye sordum fısıldayarak. Başını olumsuz şekilde salladı ve "Işıkları binaya dönük. Sessizce açsam da ışıkları yanar. Hemen fark ederler." dedi. Oflayarak başka bir çözüm düşündüm. Sonrasında ise duraksadım. Dikleştim ve "Neden polisten kaçıyoruz? Bir şey yapmadık ki?" diye sordum. Yüzüme baktı ve yutkundu.

İşte benden gizleyeceği başka bir hikaye daha.

Göz devirip "Öyleyse polislerin istediği sensin, ben değilim. Haksız mıyım?" diye fısıldadım. Kısaca düşünüp başını salladığında araba anahtarını elinden aldım ve arabaya ilerlemeye başladım. Tabi ki plan kusursuz bir şekilde işlemedi!

Ben arabaya doğru ilerlemeye başladığım an arkamızdaki polis memurunun hızla Lion'u yüzüstü duvara çarptığını ve ellerini sırtında birleştirdiğini gördüm. Ne yapacağıma bir saniyeden kısa sürede karar vermem gerekiyordu. Onu bırakıp gidebilirdim ama bu acımasızca olurdu. Gerçi Trey bana eskiden bolca acımasız olmamı çünkü hayatın da öyle olduğunu söylüyordu. Arabayı polisin üzerine süremezdim. Kesinlikle Lion'u da ezerdim.

Lion'u zorla duvarla arasına almış olan polise doğru koşmaya başladım. Belindeki silahı kaptığımda o daha tepki veremeden ensesine silahın kabzasını geçirdim. Bir an sersemlediğinde Lion'u çekiştirip duvarla arasından kurtardım. Arabaya koşacağımız an binadan çıkan iki polis bizi çembere aldı. Omuzlarım düştü ve sinirle nefes aldım. Elimde tuttuğumu fark etmediğim silahı atmamı söylediklerinde onlara doğrultma kararı alsam da diğer ikisinin de mutlaka silahı vardı.

Silahı benden uzağa attığım an ikimizi de yakalayıp kelepçelediler. "Pekala. Plan berbat gitti." diye fısıldadı aracın arka koltuğunda oturduğumuzda. "İyi ki söyledin ya. Fark etmemişim." dedim. Bileğimdeki kelepçelere baktım ve "Resmi olarak küçük bir çocuğu kelepçeleyebildiğinizi bilmiyordum." diye salladım. "Yapabiliriz, ufaklık." dedi aracı kullanan polis. "Hayır. Yapamazsınız." diye direttim. Sesim kendimden emin çıkmıştı.

Karakola gidene kadar bunun tartışmasını yaptık. Neredeyse başarıp kelepçelerden kurtuluyordum ki diğer polis "Kelepçeleri çözelim de yine bize silah çek, değil mi evlat?" dedi. O an derince bir nefes aldım. Plan yine batmıştı. Karakola girdiğimizde içimi bir merak duygusu kapladı. Neden Lion'u arıyorlardı ki? Ayrıca onun burada olduğunu kim polise bildirmişti? Lakabı Bow olan ve Lion'a göre kıskanıyor olduğum kız mı? Gerçi ondan başkasının bizi gördüğünü sanmıyorum.

Hücrede kelepçeli otururken bir an kendimi her zaman gördüğümden dolayı alışkın olduğum polislerle eski evimin bulunduğu hücrede gibi hissettiğimden sırtüstü uzandım. Bir ayağımı üzerine uzandığım tahtaların üzerine koyup diğer ayağımı sarkıtarak sallamaya başladım. Lion sorgudaydı sanırım ve kaçamamıştık. Kendi kendime şarkı söylemeye başlayacaktım ki erkek kılığında olduğumu anımsadım. Sesimi kalınlaştırıp nakaratı tekrarlamaya başladım.

Wish we could turn back time, to the good old days,

When our momma sang us to sleep but now we're stressed out.

(Keşke zamanda geri dönebilsek, eski güzel günlere, Annemizin bize uyumamız için şarkı söylediği zamana ama şimdi stresliyiz.)

"Şarkın bittiyse gidelim mi?"

MEVKUFWhere stories live. Discover now