18. Bölüm: Sultan Kutuz!

71 8 0
                                    


Hazal aldı kalemi;

Bir süre birbirimize bakarak ve sarılarak öylece kalakaldık ağacın üstünde. Ne konuşacağımızı, ne söyleyeceğimizi bilmiyorduk çünkü.

"Eğer inmezsek ikimizde çok kötü düşeceğiz." dedi ciddi bir ses tonuyla.

Baybars şöyle bir aşağı baktı ve güldü. Ardından da ben güldüm.

Biraz sonra ağaçtan indik ve bizi kimsenin görmeyeceği küçük, ağaçlık bir alanda yürümeye başladık.

Sessizliği ben bozdum ve "Yedi yıldır arayıp sormamana kızmalıyım aslında."

"Arayıp sormadığı mı nereden çıkardın?"

"Hiç mektup yazmadın bana. Bir tane bile! Yazdıklarıma da cevap vermedin."

"Sana çok kırıldım ve kızdım çünkü. Konuşmamamız daha iyiydi emin ol. Hem seni unuttuğumu sakın düşünme. Üç tane casusumun gözü hep senin üstündeydi. Ne yaptığını, nasıl olduğunu yazdılar bana hep."

"Ne kadar üzüldüğümü ve ağladığımdan da bahsettiler mi peki? Ne kadar acı çektiğimi anlattılar mı?" dedim kızgınlıkla.

"Hazal mesafeler bazen iyidir. Arada ki bağları güçlendirir ve korur. Senin de beni Aysar'a sorduğunu biliyorum. Haberlerimi ondan aldığını..."

Bu konuyu konuşmamak için lafı değiştirdim. "Osman nasıl?" diye sordum.

"Çok iyi."

"Sadece bu mu? Yıllardır görmediğim kardeşimi soruyorum ama sen sadece çok iyi diyorsun."

"Merak ettiklerini açıklayayım o zaman. Emir Nasır Yusuf'un en yakın askerlerinden biri. Onun korumalığını yapıyor. Nasır Yusuf onu küçük yaşta aldığı için istediği gibi yetiştirmiş. Ok atmayı ve kılıç kullanmayı her şeyi en iyi şekilde öğretmiş. Osman'ı çok seviyor Nasır Yusuf, Osman'da ona sadakatle bağlı. Onu nasıl bulduğuma gelirsek eğer Nasır Yusuf'a birkaç soru sormam buna yetti."

"Peki Aysar. Aysar ile tanışmaları nasıl oldu?"

"Osman'ı bulduğumdan emin olunca Aysar'ın yanına gittim ve her şeyi açıkladım. Bizim bu durumu daha önceden bildiğimiz ve ona söylemediğimiz için biraz kızdı ama kardeşine koşarak gitti. İlk başlarda gayet iyi anlaştılar ama zaman geçince anlaşamadıkları konular çıktı. Ama onların arasında ki bağ farklı... Sanki yıllardır ayrı kalmamışlarda hep beraber gibiydiler hep. Aysar'ın çocuklarını da çok seviyor Osman. Ne de olsa yeğenleri Esin ve Elgin ile çok iyi vakit geçiriyorlar. Onlar da sekiz yaşına girdi. İkizler biraz seni anımsatmıyor değiller bana."

"Yeğenlerimi de çok merak ediyorum ama daha çok Osman'ı merak ediyorum. Keşke onu görebilsem..."

"Bunu söyleyeceğini tahmin ettiğim için onu da yanımda getirdim. Osman gelebilirsin."

Baybars'ın ne söylediği idrak edemeden beyaz tenli, kahverengi saçlı birini gördüm karşımda. Yüzü hatırladığım kadarıyla babamı anımsatan biri.

"Osman!" dedim ve hemen ona sarıldım. Sarıldığım zaman hıçkırarak ağladığımı gördüm.

Osman kendini geri çekti ve gülerek; "Hiç değişmemişsin hâlâ aynısın. Aysar ablamı zor tanıdım ama seni hemen çıkardım."

"Ama sen çok değişmişsin. Hem de çok. Büyümüş bir savaşçı olmuşsun resmen."

"Kılıç kullanma da Halep'te ondan iyisi yok." dedi Baybars.

Baybars Huşdaş (DÜZENLEMEDE)Where stories live. Discover now