4. Bölüm: Zor Karar

96 9 0
                                    


3 ay sonra

Yazar aldı kalemi;

Şecered-dür divanda Cemşir'in verdiği kâğıtlardan birine mührünü bastıktan sonra kaçlarını çatarak kâğıdı Çemşir'e geri uzattı. Cemşir esmer tenli, kahverengi saçlıydı. Sakallarını sadece çenesinde vardı ve omuz hizasına kadar gelen sakallarını her zaman örerdi. Hadım ağalarındandı. Zamanla Şecered-dür'ün en yakın ağası olmuş ve o zamandan beri harem işlerinin başına geçmişti. Koyu kahverengi gözlerine sürdüğü sürme onu çok sert gösteriyordu her zaman. Bu yüzden haremde ki cariyeler ona Kara Ağa lakabını takmıştı.

Cemşir yalvaran bir ses tonuyla Melike'sine; "Melike'm ne olur bana öyle bakmayın. Vallahi öldürmekten beter bu yaptığınız. "

"Sana çok basit hem de çok basit bir görev verdim ama bunu yapamadın."

"Ah Melike'm vallahi ne olduğunu bende anlamadım."

"Aslında sana kızıyorum ama bende anlamadım ne olduğunu. Döndüğümde o Efsan denilen yılanın ölmüş olacağından emindim. Nasıl kurtulmayı başardı acaba onlardan?"

"İnanın bana bunu bende merak ediyorum. Ama siz hiç canınızı sıkmayın Melike'm. Aktay'ın konağında ki cariyelerden birini ayarlayabiliriz ve yemeğine zehir katarız!"

"O yılan Allah bilir yediği yemekleri de kontrol ettiriyordur."

"Birini tutsak. Uzaktan ok ile vursa."

Şecered-dür elini kaldırdı; "Hayır hayır. Böyle bir şekilde ölürse şüpheleri direk üstüme çekerim. Buda Aktay ve Baybars'ı çok kızdırır. Sonuçta onların arkamda durması lazım değil mi? Tahtta durmam için bu şart."

"Efsan'ın yaşamasına izin mi vereceğiz?"

"Evet. Hem daha önemli işlerim var o cariyeden. Artık Efsan'ın iki köleyi birkaç altınla kendine satın alması benim için sorun değil. Bırak kendi kendine hükümdarlık oynasın."

"Siz nasıl isterseniz Melike'm ama benim gözüm hep onun üstünde merak etmeyin."

Şecered-dür önünde ki defteri incelemeye başladı. Defterde şehrin gider gelir bilgileri yazılıydı.

Şecered-dür bunları dikkatle incelerken divana kapı ağalarından biri geldi.

Eğildikten sonra; "Melike'm Abbasî halifesinin elçisi gelmiş. Kapıda huzura kabulü beklerler."

Şecered-dür sert bir şekilde önündeki defteri kapattı ve "Yine bir uyarı mektubu göndermiştir. Tamam, getirin huzura" diyerek söylendi.

Elçi yavaş yavaş girdi divana. Eğildikten sonra ayağa kalktı. Aslında gelip Melike'nin eteğini öpmesi gerekirdi ama Halife Melike'yi Sultan kabul etmediği için bunu yapmadı.

Melike yüksek sesle ve gülümseyerek cevap verdi; "Hoş geldiniz."

Elçi Melike'ye gülümseyerek baktı. Aslında bir zamanlar Sultan Salih'in oturduğu bu tahttın üstünde bir kadının olması ona ne kadar garip gelse de Melike'nin tahta yakıştığını düşünüyordu Elçi.

"Hoş bulduk Melike. Halife hazretlerinin size yazdığı bu mektubu getirmekle görevlendirildim." dedi ve elinde ki mektubu Çemşir'e uzattı. Cemşir mektubu aldıktan sonra tahtta oturan Melike'nin eline verdi.

Melike ferman şeklinde sarılmış olan mektubu elinde inceledi. İşaretparmağını mektuba vurarak elçiye; "Halife hazretlerini anlayamıyorum. İlk başta tahta çıkmama razı gösterirken şimdi neden inmemi istiyor?"

Baybars Huşdaş (DÜZENLEMEDE)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora