Julia ve Jennifer bana tuhaf bakışlar atarken suda rahatlamaya çalıştım. En sonunda "Cameron beni delirtecek." diye patladığımda kızlar gülmekten başka bir tepki vermediler. Julia karnını hafif hafif okşarken "Neden bunu normal bir şeymiş gibi karşıladınız?" diye sordum.

"Çünkü normal."

Jennifer'ı alkışlarken "Beni aydınlattığın için saol." dedim imayla. Gülerek gözlerini kapattı.

Saatler çok hızlı geçerken bundan nefret etmiştim. Cameron yarın gidecekti ve bu benim sinirlerimi zorluyordu.

Julia midesi bulandığı için sudan çıkmıştı ve Mich de tabiki peşinden gitmişti. Jennifer ve Matt ise havuzun köşesinde kızları Casey ile vakit geçiriyorlardı. Sam ve Jamie odalarında olmalıydılar. Ben ise havuzun ortasında sıcak suyun tadını çıkarıyordum. Bahçe kapısından havuza doğru gelen Cameron'u görünce bakışlarımı gözlerine diktim.

Tanrım! Gitmesini istemiyordum.

Yavaşça suya girerek yanıma geldi. "Brooke?" dedim sorarcasına. Kollarını belime dolayarak ellerimi omzuna koymama sebep oldu. "Bir süredir uyuyor." Başımla onu onayladım.

Bir süre sadece gözlerime baktı. Bende öyle yaptım. Dakikalar birbirini kovalarken "Gidecek olman beni üzüyor." dedim ve alnımı göğsüne yasladım.

Tek eli ıslak saçlarımda gezinirken "Beni de üzüyor. Fakat bu işi daha fazla uzamadan bitirmek istiyorum." dedi sakin bir ses tonu ile. Bense ağlamamak için kendimle savaşıyordum. "Ne zaman gittiğimi bile fark etmeyeceksin."

İç çekerek başımı kaldırdım. Alnını alnıma yaslandığında gözlerim istemsiz olarak kapandı. Dudakları dudaklarıma dokunuyor fakat öpmüyordu. "Seni seviyorum." diye fısıldadı nefesi nefesime karışırken. İki kelimenin beni bu kadar etkileyebileceğine asla inanmazdım.

Titrek nefesim ile "Seni seviyorum." diye karşılık verdim. Gözümden firar eden bir damla yaşı durduramamıştım.

Cameron nihayet dudaklarını dudaklarıma bastırdığında karşılık verdim. Onu özleyecektim. Hemde çok fazla.

Geri çekildiğinde "Geri kalan saatlerimizi güzel geçirelim." dedi sabahki ufak tartışmamızı ima ederek. Başımla onu onayladım. Havuzdan çıkarak benimde çıkmam için bekledi. Ardından minderlerin üstünde duran huvlumu üstüme sardıktan sonra kendi de havuzuna sarındı ve elimden tutarak içeri çekti.

Eve girdiğimizde koltuklardan birine uzanmış olan Julia ve ayaklarına masaj yapan Mich ile "İyi misin , tatlım?" diye sordum. "Az önce ağzımdan doğuracağımı sandım." dedi yorgun gelen sesi ile. Kıkırdayarak Cameron'u durdurdum. Annemin küçükken midem bulanınca bana yaptığı çaydan yapmak için mutfağa yöneldim. Islak olduğum için üşüyordum. Fakat yine de çayı yapmadan bir adım dahi atmayacaktım. Mutfak dolaplarından uzun bir uğraş sonucu malzemeleri çıkarıp bir kaç dakika içinde çayı yaptım.

Julia'nın yanına giderek bardağı gösterdiğimde yavaşça doğruldu. Saçlarına bir öpücük kondurarak bardağı uzattığım zaman "Tanrım! Skyler ,çok teşekkür ederim." dediğinde gözleri hormonları sebebi ile çoktan dolmuştu. "Sen harika bir arkadaşsın. Hayır , sen benim kız kardeşimsin." dedi elindeki bardağa bakarken. Dudaklarından bir hıçkırık kaçarken "Julia bebeğin ağladığını hissediyor , canım. Annesinin üzgün olmasını istemez , değil mi?" diye sordum. Hemen bir kaç damla ile ıslanmış yanağını silerek elini havada salladı. "Ağlamıyorum. Kaybol." Gülerek Cameron ile kaldığım odaya giderken titrediğimi fark ettim.

İçeri girdiğimde Cameron büyük ihtimalle banyodan çıkmıştı. Odadaki şampuan kokusu ile gülümsedim. Cameron odadaki çift kişilik koltuğu açmış ve etrafına minderler dizerek korunaklı bir yatak haline getirmişti.

Sen, Ben ve Çok Daha FazlasıWhere stories live. Discover now