17. Bölüm

228 7 12
                                    

MEDİADAKİ BÖLÜM ŞARKIMIZ 

MEDİADAKİ- BUSE *_*

******

YENİ AŞK


DİLAY MAYIN

Başaramam sanıyordum. O insanın kalbini asla kazanamam, mutlu olamam sanıyordum. Oysaki yanılmıştım. Aşk, yer, zaman ve kişi bilmezdi. Kalp hissediyorsa severdi. Hem de karşılıksız. Zaten gerçek sevgi karşılık beklemeksizin olan değil miydi? Ben ne zaman ki Can'dan bir karşılık beklemeden sevmiştim, işte o zaman kazanmıştım. Bunu şimdi anlıyorum. Allah zamanı gelince hak ettiğini sana mutlaka veriyordu. Gülümsemeye devam ettim. Bu arada da çoktan terasa çıkmış, maviliğini geceye saklayan denize baktım. Ve bir daha gülümsedim. Gözlerimi ışıl ışıl parlayan yıldızlara çevirdiğimde kahkaha attım. Sanırım bu kez gerçekten delirmiştim. Hem de aşk delisi olmuştum.

CAN SANCAK

Kalbim, şimdiye kadar hiç olmadığı gibiydi. Nasıl desem? Bu durumu tarif bile edemiyorum. Sanırım aşk benim kalbimi cennetin en güzel bahçelerinden birine çevirmişti. Öyle hissediyorum. Dilay bana ne yaptıysa bir anda bambaşka bir adam oldum. Hem de Eda'dan sonra asla olmam derken. Dilay bir anda asla açmam dediğim kapılarımı açmış ve içindeki gerçek beni cennet bahçesine çekmişti. Delim, yıldız kaçıranım, o artık benim geleceğim.

Düşüncelerim arasında odamın terasına çıktım. Ama sağ yanımda kahkaha atan aşkımı görünce gülümsemeden edemedim. Zaten o beni hep gülümsetiyordu. O yokken asla gülmeyen bir adamdım. Ama delim, yıldız kaçıranım, artık benim gülümseyişimdi.

Derin bir iç çekerken yüzümü ciddileştirdim. Ama gözlerimi asla... Hala ona aşkla bakıyordum. Büyük bir hayranlıkla "Hayırdır? Neden gülüyorsun?" dediğimde yerinde sıçrarken, sağ eliyle gülümseyen ağzını kapattı. Masmavi gözlerini büyültüp bana çevirirken "Hıh! Sen nereden çıktın?" dedi. Gülmemek için kendimi tutarken sağ elimin işaret parmağıyla odamı gösterip "Odadan çıktım." dedim. Kaşlarını çatıp bir odaya bir de bana baktı.

"Benimle alay mı ediyorsun?" dediğinde başımı evet anlamında aşağı yukarı sallayıp "Kesinlikle." dedim. Sağ ayağını öfkeyle yere vurup "Alacağın olsun." dedi. Başımı iki yana salladım.

"Dışarı çıkalım mı?" dedim. Onunla yalnız kalmak istiyordum. Çünkü şu an Eren kapıda yere çömelmiş( Sanki koca adamı göremeyeceğimde) bizi dikizliyordu. Tabi kızlarda kendi odalarında aynı pozisyonu almıştı. Ve en önemlisi Akın sanki onu göremeyecekmişim gibi duvarın dibine çökmüş, parmaklıklardan sımsıkı tutunarak göz ucuyla bize bakıyordu.

Dilay "Saat geç olmadı mı?" derken dişlerimin arasından "İzleniyoruz." dedim. Dilay yine heyecanlanıp "Koşalım o vakit." deyip odaya doğru topallayarak koştu. Güldüm. Delim yine aklında ne planlar yapıyordu? Bende odaya girdiğimde Eren kendini hızla yatağa fırlattı. Ama şansız olduğundan yuvarlanıp, tekrar yere çakıldı. Gülerken "Hak ettiğini buldun." deyip dışarı yöneldim. Tabi elime bir pikeyi almayı unutmadım.

DİLAY MAYIN

Kalbim duracak gibi atıyordu. Onun güzel gözlerine her baktığımda kalbim aydınlanıyor, bir anda hayat buluyordum. O benim yıldızımdı. Tek yaşam kaynağım. Karanlıkta bile yolumu bulmama sebep olan ışığımdı. Eğer o olmasaydı ben ne olurdum hiç bilmiyorum. Ölürüm demiyorum ama bence mahvolurdum. Onsuz nefes almak bile çok güç olurdu. Sanki her şey bana yasakmış gibi hissederdim. O olmasaydı belki bedenim yaşardı ama ruhum asla. İçeri topallayarak koşmaya başladım. Çok zor oluyordu ama başarmıştım. Bir anda içeri girdiğimde Nazan sarı saçıyla dev camı silmeye çalışırken Buse kenardan bulduğu havluyla yeri siliyordu. Şaşkınca ikisine bakıp "Siz ne yapıyorsunuz?" dedim. Nazan hafif öksürüp "Görmüyor musun kızım cam siliyorum!" diye bağırdı. Tabi bağırması bir suç işledim demekti. Kaşımı çatıp bu kez Buse'ye baktım. O da bana kızarmış yanağıyla bakınca yalan söylemeye hazırlandığını çoktan anlamıştım.

YILDIZIMOnde as histórias ganham vida. Descobre agora