4. Bölüm( Dünyam)

353 18 5
                                    


mediadaki- CAN SANCAK ^_^

*****

DİLAY MAYIN

Can'ı bir sandalyeye bağladık. Bende tam karşısına oturup heyecanla uyanmasını beklemeye çalıştım.

"Hadi Can uyan artık." diye mırıldandım. Ama Can bir türlü uyanmıyordu. Sıkıntı ile derin nefes verip ayağa kalktım. Pencereye doğru yürürken gözlerim dışarıdaki at barınağındaydı. Bir süredir at binmiyordum ve deli gibi bu duyguyu özlemiştim. Dalıp gittim öylece, kendimden bağımsız, kalbim yorgun ve telaşlı.

CAN SANCAK

Gözlerimi araladığımda bir süre bulanık görüntüye baktım. Başımda koca bir ağırlık vardı. En sonunda kendime geldiğimde büyük bir şok yaşamam bir oldu. Bir sandalyeye bağlanmıştım ve karşımda pencereden dışarı bakan bir kız vardı.

"Ahhh!" diye inlediğimde mavi gözlü kız heyecanla bana bakıp yanıma koştu. Kumral saçlarının kokusu burnumu istila ederken, yüzümü buruşturdum.

"Of! Başım..."

Kız heyecanla yüzümü iki eli arasına aldı. Ve nihayetinde bulanık görüntüm düzelmişti. Şimdi tamamen her şeyi görüyordum. Ve içinde bulunduğum hal içler acısıydı. Bir sandalyeye bağlanmıştım. Ve bu kız beni kaçırmıştı. Bu gerçeği tamamen idrak ettiğimde gözlerim fal taşı gibi açıldı.

"Ne oluyor lan!" diye haykırdım. Kız gülümserken hala elleri yüzümü hapsetmişti. Başımı çekmeye çalıştığımda daha sıkı beni tuttu.

"Can SANCAK. Sonunda benimlesin."

Ne dedi o? Neyyyyy?

Benimlesin dedi değil mi? Yok beynim yanacak. Çok düşünmekten başım dönerken, göz ucuyla etrafa baktım. Ev çok lükstü. Ama ayrı bir sıcaklık vardı. Nasıl anlatsam, yuvaydı işte. Tüm kötülüklerden saklanıp, uyumak isteyeceğim kadar sıcak bir yuva. Tuhaf bir duyguydu bu içimdeki. Fazla düşünmemeye çalışıp, gözlerimi kıza çevirdim.

"Sen kimsin kızım? Ne işim var burada? Salih baba nerede?"

"Ha... Şu yaşlı adam... Az kalsın senin yerine onu kaçırıyordum. Salak Sakar'ın saçmalığı... Neyse... Kendimi tanıtayım. Ben..."

Kızın sözünü kesen içeri apar topar giren, biri ufak diğeri iri  adamlardı. Şaşkınca onlara baktım.

"Küçük hanım, eniştenin kaçırıldığı şehirde büyük yankılar uyandırdı! Şimdi ne yapacağız?"

"Burada kimse bizi bulamaz. Kasabaya da yarım saatlik mesafe var. Bir şey olmaz. Rahat olun. Şakir istediklerimi getirdin mi?"

"Getirdim efendim. Bu çantada kıyafetleriniz var. Bunlarda da yemeklik sebze, meyve getirdik."

"Tamam. E şey benimki nerede?"

"Barınakta efendim. Kerata sizi baya özlemiş."

"Tamam. Birazdan hasret gideririz." derken kız bana gülümseyerek döndü.

"Can Sancak, benim dünyamla tanışmaya hazır mısın?"

Abi kafayı sıyırdım sıyıracağım. Az kaldı!

"Ya konuşmanızı bölüyorum ama..." nazik bir dille gülümsemeye çalıştım ama ardından kişiliğim kendini belli etmişti.

"Neredeyim lan ben? Kimsiniz oğlum? Bana bakın bir dünya starını kaçırıyorsunuz, bunu kimse yanınıza bırakmaz!"

Kız gülümsedi.

"Bu adama aşığım lan ben!" diye çığlık basıp, gözlerimi kısmama neden oldu. Ardından hiç umursamadan çıkışa yöneldi. Eliyle de beni götürmelerini işaret etti.

"Lan ben sizi var ya..." derken ağzıma bir bant yapıştırdılar. Hiçbir şey söyleyemedim. Sandalyeyle beraber beni kaldırıp dışarı çıkardılar. Ormanlık bir alandaydık. Sanırım burası çiftlikti.

DİLAY MAYIN

Aşk; artık bu kelimeyi duyunca bana bir gülme geliyordu. Neden mi? Can Sancak'ın gözlerini açtığında o gözlerinin aldığı şekil, tatlı suratı gülmemi sağladı. Ama şu an önceliğim benim en iyi arkadaşımdı. Gülümseyerek ağıra girdiğimde Dünya heyecanla başını kaldırdı. Kahverengi tüyleri ile o kadar tatlıydı ki gülümsemeden duramadım. Yavaşça yanına yaklaşıp yüzüne dokundum. Kişnediğinde gülümsemeden duramadım.

"Merhaba Dünyam." dediğimde kuyruğunu salladı.

"Hadi bir tur atalım." derken duvardan hasır şapkamı alıp başıma taktım. Kahverengi yarım çizmelerim, kot rengindeki taytım ve sıfır kollu kalçalarımı kapatan beyaz tişörtümle çoktan hazırdım. Dünya'nın ipini tutarken, kapısını açtım.

"Hadi bir tanem, Yıldızımla tanışma zamanı." diye fısıldadım. Barınaktan çıktığımda dikdörtgen manej ( at binme alanı) alanına geldim. Ahşap çitlerin dışında Can Sancak merakla bana bakıyordu. Sağında ve solunda Sakar ile Şakir durmuş ona göz kulak oluyordu. Şimdilik hiçbir şeyi umursamadım ve Dünya'nın üzerine bindim. İplerini sımsıkı tutarken, öne eğilip "Bak hayatımın anlamı orada Dünya. Çok tatlı değil mi? İşte o benim 'YILDIZIM' gökyüzünden asla inmeyip beni aydınlatan tek adam. Şitttt... Sessiz ol Dünya. Sakın duymasın. Bu bizim sırrımız." diye fısıldadım. Dünya beni anlamıştı. Yine kirşlerken, kuyruğunu sallamayı ihmal etmedi. Sağ ayağımla onu dürttüğümde koşmaya başladı. Üzerindeyken tüm dertlerimi unutmuştum. Sanki gökyüzüne çıkmış uçuyordum. Ve hayatımı aydınlatan yıldızım tam yanımdaydı. Simsiyah gözleriyle kalbimi deliyor, ruhumu tatlı bir büyüyle mest ediyordu. Sanki aşkın büyüsünün can bulduğu elleriyle, okşuyordu kalbimi. Eşsiz bir aşk kalbimde yer bulurken, bugün ilk defa korktum ben.

"Ya beni hiç sevmezse?"

Dünya'nın sorduğunu hissettim.

"O zaman ne yaparsın?"

"Bilmem... Sence ne yaparım?"

CAN SANCAK

Ufak adam bir anda ürkmeme neden olan çığlığını bastı. Ahşap çitlere sımsıkı sarılırken, sağ elini yukarıda daire şeklinde sallayıp "Hopppa! Haydi, koçum benim! Kesin engelli atlamayı da yapar bu Şakir abi!" diye haykırdı. İri adama baktığımda gözlerindeki öfkeyle karşılaştım.

"Yok, ben katil olacağım. Dilay hanım birazdan bir gelsin. Şu enişteyi tutsun bak ben sana ne yapıyorum?"

"Ama abi..."

"Lan manyak mısın sen? Sanki at yarışına geldik! Şu tiplere bak!"

"Ama biliyorsun Nazlım geçen sene kazanmıştı."

"Evet, ama senin gibi salak adam bileti yatırmadığı için 40 bin TL yi kaçırdık. Hala at yarışı diyorsun. Rezil herif!"

"Ben mi rezilim? Sen de Meryem'im diye diye kafamı karıştırdın. Yoksa ben kesin o atı alırdım. Üstüne bir de düğün yapardım."

Ben gene bir şey anlamadım. Şimdi bu iri adam atla mı evlenecekti? Aman Allah'ım ben nereye düştüm lan? Gözlerimi irileştirirken, korkuyla tuhaf tiplere baktım. O esnada da mavilerle buluştu siyahlarım. Neden bu kız tanıdık geliyordu? Ben onu nereden tanıyordum?

YILDIZIMWhere stories live. Discover now