33. Bölüm

98 5 0
                                    

Merhaba arkadaşlar! Bir süredir siz sessiz ben sessiz bu hikayemize devam ediyoruz. Bugün gürültü yapalım diyorum. Hadi bakalım bu bölümden sonra hikayemizin geneli bir yorum yapalım. ^_^ 

******


DÜĞÜN GÜNÜ ( İKİ GÜN SONRA)

DİLAY MAYIN

Gözlerimdeki nemi saklayamıyorum. Kalbim acıyor...

Boydan aynada gördüğüm gelin mutsuzdu. Hala aklım geçmişimdeydi. Ellerimi bırakıp giden yıldızımı hem affedemiyordum hem de unutamıyordum. Karman çormandı ruhum. Ellerim titriyordu. Titremeyi durdurmak için gelinliğimin eteklerine yapıştım. Kalbimdeki acıya direnemezken yorgun adımlarımla yatağıma ilerledim. Güçsüz bir halde çöktüğümde yeniden aynada ki acı dolu yüzüme baktım. Ve aynı anda da geçmişime yolculuk yaptım.

Her şeyden vazgeçtiğim bir anda yeniden ayağa kalkabilme umudumdu onu sevmek. Onun yüzünden vazgeçtiğim her şeye yine onun sayesinde bağlanmıştım. Bir türlü de ondan kopamamıştım.

Çok zaman geçmişti. Ama acım hiç geçmedi hatta defalarca daha çok kırdı, vurdu yaralı yüreğime...

O gideli ne kadar oldu bilmiyorum.

Anladım ki yorgunluğum, mutsuzluğum daha da içime işlemiş. Cenneti kaybetmişim görmeyeli. Kendi cehennemime yakalanmışım. Ve yine defalarca yanmışım. O gideli kalbim yorgun düşmüş. Her köşe başında yine onu sayıklamış dudaklarım. Düşmüşüm bir kördüğümün içine, usulca sarılmışım acının boynuna. Ve yine anladım ki acının sonu yok. O gideli girdiğim girdap bana yolumu kaybettirmiş.

Galiba o gideli 1,5 yıl oldu...

Yine bakıyorum da aynı köprüde oturuyorum. Aynı yerde aynı halde çaresizim. Kalbim darma duman...

Döner mi diye artık düşünmeyi bıraktım. Çünkü biliyorum. Can SANCAK artık geri dönmeyecek. Belki de o unuttu çoktan. Yeni bir hayata başladı. Başkasını sevdi kalbi. Başkasına öyle aşkla baktı. O baktı belki de ben ne oldum? Onu hiç unutamayan, aklı kalbine, kalbi de aklına oyun oynayan biri haline geldim. Ve yine anladım ki aşk bana hiç iyi gelmedi...

Geçmişte hissettiklerimi yeniden hissettim. Yine perişan bir halde nefes almaya çalıştım. Ama olmuyordu. Gelinliğimin eteklerini sıkarak hıçkırıklarıma boğuldum. Can'ı kalbimden söküp atamamak beni daha da yaraladı. Ben hıçkırarak ağlarken Tuna odaya girdi. O girince bu kez gözyaşlarımı silememiştim. Ve maalesef kardeşim benim yıkılmış halimi görmüştü. Şaşkın, biraz da telaşlı halde hızlı adımlarıyla yanıma geldi.

"Abla?"

Meraklı sözüyle tam önümde diz çöktü. Nemli yanaklarımı avuçları arasına alıp "İyi misin?" dedi. Başımı iki yana sallayıp "Değilim." dedim. Çünkü artık acımı saklayamıyordum. Çünkü beş yıl acımı hafifleteceğine daha çok arttırmıştı.

"Abla bak istemiyorsan evlenme."

Tuna'nın kendinden emin sözlerine karşılık "Evleneceğim." Dedim. Tuna merakla "Abla Rüzgâr'ı sevmiyorsun. Bunu hepimiz biliyoruz. Sen hiçbir zaman ona Can'a baktığın gibi bakmadın. Onun yanında hiçbir zaman gülümsemedin. Ama neden onunla evlenmek istiyorsun? Neden bu inadın?" dediğinde gözlerimi kardeşimden kaçıramadım. Çünkü yakalanmıştım. Ve benim üstün zekâlı turunç kardeşim her şeyi anlamıştı.

"Şimdi anladım..." derken sinirle ayağa kalktı.

"O gelsin diye böyle yapıyorsun! Öyle değil mi? "sustum.

"Can haberleri mutlaka görecek. Niyetin bu değil mi? Hem acı çeksin istiyorsun hem de koşarak sana gelsin! Ama abla Can ya gelmezse? Ya gelse de umursamazca arkasını dönüp giderse? Ne yapacaksın?"

Derin nefes alıp gözyaşlarımı kuruladım.

"O zaman gerçekten Rüzgâr ile evlenirim. Ve sonsuza kadar onu kalbimden çıkartırım."

"Ya hayal ettiğin gibi olursa? Can gelir ve seni durdurursa ne yapacaksın? Onu affedebilecek misin? Beş yıldır yaşadığın onca şeye rağmen, tekrar aşka cesaret edebilecek misin?"

"Bilmiyorum... Ama tek bildiğim o gelsin istiyorum. Affetmesem de yeniden beraber olmasak da gelsin. Onu tekrar görebileyim. Tek istediğim bu."

Sözlerimle şaşkın bir halde bana bakan Tuna derin bir nefes aldı.

"Abla sen iyi değilsin. Mantıklı düşünemiyorsun." Dediğinde öfke ile ayağa kalktım. Ve sehpada duran vazoyu alıp boydan aynama fırlattım.

"Evet, iyi değilim! Çünkü hala ona aşığım! Hala onu çok seviyorum!" diye haykırdım. Acım yine beni sardığında Tuna sımsıkı bana sarıldı.

"Ne yapmalıyım? Söyle ablam! Seni tekrar eski Dilay Mayın'a nasıl döndürebilirim?"

Cevabım yoktu. Gözyaşlarımı kardeşimin ceketine akıtırken güçlükle "Ben kayboldum..." diyebildim.

ON DAKİKA SONRA

Gidiyordum...

Hayatımı darma duman etmeye, en tehlikeli kumarımı oynamaya gidiyordum. Sımsıkı tutmuştum Rüzgâr'ın elini. Onun gülümseyen yüzüne inat mutsuzdum ben. Merdivenlerden inerken gözlerim hiçbir şey görmüyordu. İnsanların arasından yürüyerek nikâh masasına ilerledik. Rüzgâr'ın benim için çektiği koltuğa oturdum. Titreyen ellerimi masanın üzerinde gizleyemedim. Nikâh memuru alkış sesleri arasında cümlesine başladı. Ardından Rüzgâr'ın "Evetttttt!" diye haykırış sesini duydum. Acı dolu kalbime inat gözlerim kalabalığı taradı. Ama Can yoktu. Hiç gelmeyecekti de. Bana yalan söylemişti. Ben onun için özel falan değildim. O beni hiç sevmemişti. Yoksa bu kadar kolay unutmazdı. Yapamazdı. Salak Dilay! Aptalsın sen! Aptal! Boşu boşuna yine kendini cehenneme attın. Hadi söylesene şimdi ne yapacağız? Hadi söyle! Kendi içimdeki çığlım kulaklarımı sağır ederken güçlükle memurun sesini duydum.

"Dilay Mayın, Rüzgâr Köse'yi eşiniz olarak kabul ediyor musunuz?"

Bir anda merdivenlerden inen adamın adım seslerini işittim. Memur'dan gözlerimi alıp karşıma doğrulttum. Ve aklım, beynim dondu o an. Merdivenlerden inen Can'dı. Benim kayıp yıldızım! Gözyaşlarımı tutamıyordum. Sessizce tekrar yanaklarımı ıslatıyorlardı. Can'da benim gibiydi. Yıkılmıştı ama inatla merdivenleri inip tam karşımda durdu. Bir şey söylemesini bekledim. Ama o hiç söylemedi. Gözlerim hafif çıkmış sakallarına gitti. Saçları arasında tek tük beyazlar vardı. Görmeyeli çökmüştü yıldızım. Benim yüzümden miydi? Beni durdurmasını bekledim iç seslerime inat. Ama o öylece tebessüm ederek bana bakıyordu. Ama gözleri kızgındı. O konuşmayınca deli cesareti buldum ve bir anda memura "Evet!" diye haykırdım. Herkes hafif şaşırsa da alkış sesi yankılandı. Memur defteri önce Rüzgâr'a verdi. Rüzgâr imzaladıktan sonra defteri önüme iteledi. Elime de kalemi verdi. Şimdi ne yapacaktım? Bir deftere bir de Can'ın kızgın gözlerine bakıyordum. Pis adam durdurmuyordu beni! Ona inat imza atmak için yeltendiğim de bir anda etrafım kapkaranlık oldu. Korkula etrafıma bakarken bir bez ağzıma bastırıldı. Aldığım garip kokuyla bilincimi kaybederken, korku bedenimi terk etmişti.

CAN SANCAK

Onu asla bırakmam. Bu kadar çok severken ondan vazgeçemem. Bu imkânsız. Beş yıl sonra aklım yerine gelmişti. Ve bu kez kesin kararlıydım. Dilay Mayın tekrar benimle olacaktı. İki gün plan yaptım. Eren, Sakar ve Şakir benimle iş birliği yapmaya razı oldular. Ve zamanı geldiğinde hep beraber işe koyulduk. Dilay'ın bana yaptığını yapacaktım. Ben de onu kaçıracağım. Böylece ödeşeceğiz. Ve YILDIZIM aşkı yeniden başlayacaktı.

YILDIZIMKde žijí příběhy. Začni objevovat