31. BÖLÜM

116 5 0
                                    


TUNA MAYIN

Salona çöküp kaldım. Çocuklarda şaşkın bir halde oturuyorlardı. Nazan ile Buse yukarıdan aşağı inince merakla ablamı sordum.

"Nazan ablam nasıl?"

Nazan Akın'ın yanına otururken "İyi değil. Güçlükle uyuttuk." dediğinde ablamın yıkılmış hali gözlerimin önüne geldi. Can gidince dizleri üstüne çöküp kaldı. Onu, ablamdan sonra şimdiye kadar hiç böyle görmemiştim. Bir tek Eda ablam öldüğünde böyle yıkılmıştı. Sanki sanki kalbinden bir şeyler koparılıp alınmıştı. Tıpkı bugünkü gibi...

Buse şaşkın bir halde "Hala inanamıyorum. Eda'nın sevgilisi Can mıydı? Dilay'ın aşık olduğu, canından çok sevdiği adam Eda'nın sevgilisi." dediğinde Akın saçlarını karıştırdı.

"Bunu Dilay'a nasıl yaptı? Eda'yı öldürmek yetmedi mi? Şimdi de Dilay'ı yıktı."

Bu sözüne sinirlendim. Ama söze girmedim. Çünkü Buse bana bırakmadan lafa atladı.

"Akın evet Can'ı sevmiyorsun! Ama onun katil olduğunu düşünmüyorum. Hem birini seven bir adam nasıl katil olur? Eda abla kaza sonucu öldü. Can onun boğulacağını bilemezdi."

Akın "Bu kaza falan değildi Buse! Kimi kandırıyoruz? Eda abla hastaydı!" derken Buse donup kaldı. Telaşlı gözleri ile bana baktığında derin bir nefes aldım.

"Ablam sara hastasıydı. Bir anda nöbet geçiriyordu. O yüzden onu hiç yalnız bırakmazdık. O gün sevgilisi ile tatile gittiği için rahattım. Can'ı hiç tanımadım ama ablamın anlatışıyla onu tanır gibiydim. Ona göz kulak olacağını biliyordum. Ablama defalarca sordum. Hastalığını biliyor mu? Diye. O hep evet dedi. Can bile bile ablamı yalnız bıraktı. O yüzden o katil."

"Bunun hastalıkla ne ilgisi var?" diyen Yavuzdu. Derin nefes aldım.

"Çünkü ablam yüzerken nöbet geçirdi. Ve boğuldu. Kimse ona yardım etmedi. Ablam gözleri açık öldü!"

Herkesi bir sessizlik sararken başımı ellerim arasına alıp sessizliğe gömüldüm. Bu gece uzundu. Ablama dikkat etmeliydim. Çünkü ona da bir şey olursa yaşayamam.

CAN SANCAK

Canım acıyor...

Gözlerimde ki yaşlar hiç durmazken arabamı hızla sürmeye devam ettim. Köprünün ortasına geldiğimde durdum. Uzun süre yağmuru izledim. Aklım bende değildi. Derbeder olmuştu yüreğim. Sanki bir anda yirmi yaş yaşlanmıştım. Kendimi yorgun hissediyordum. Başımı koltuğa yaslarken radyodan bir müzik açtım. Çalan şarkı beni Dilay'a götürdü. Ve onun yıldız gözlerinde kalakaldım. Ayrılırken acı dolu bakışları yaraladı beni. Ona ağlamak hiç yakışmıyordu. Bebeğim benim elimde olsa gözyaşları ben olurdum. Ona yakın olmak için kesinlikle bunu yapardım. Hıçkırıklarım artarken telefonum çaldı. Güçlükle düşüncelerimi bırakıp telefonu açtım. Arayan Erendi.

"Can neredesin?"

"Olanları gördün Eren." dediğimde sustu. Ben Dilay'a veda ederken o bizi izliyordu. Gizlice beni takip etmişti. Biliyorum korkuyordu. Eda'dan sonra ki halime dönerim diye aklı gidiyordu. Ama bilmediği bir şey vardı. Dilay'a hissettiğim şey Eda'daki gibi değildi. Bu çok başkaydı. Eda'yı sevmiştim. Ama onun için ölmemiştim. Onu kaybedince yıkılmıştım ama sonra iyileşmiştim. Üzülsem bile o geçmişimde kalan bir yaraydı. Ama Dilay bendim. Onu kaybetmek beni kaybetmekti. Onu kaybetmek yok olmak demekti. Öldüm demekti. Ben ölmüştüm.

YILDIZIMWhere stories live. Discover now