Chamber of Fire

61 7 3
                                    

multimedia: Bir ateş çemberinin ortasında sıkışıp, umutsuzca sevdiğiniz insanı düşlediniz mi?

Ota hızla kumanda merkezine geri döndü. Kumanda odasındaki herkes gözleri ekrana kilitli,  gergin bir bekleyiş içindeydiler.

Ota, rahat bir tavırla Lazarus'un yanına yaklaştı. Elini tuttu. Sesine doğal bir ton vermeye çalışarak konuşmaya başladı.

-Nasıl gidiyor? Her şey yolunda mı?

Lazarus kıza sarılıp yanağına bir öpücük kondurdu.

-Sen kafanı böyle şeylerle meşgul etme prenses. Dostlarımız gemiye şahane bir karşılama töreni hazırladı bile.

Ota endişelenmişti. Belli etmemek için olağanüstü bir çaba harcıyordu.

-Babam ve kız kardeşim de o gemide olabilir. Onlara bir zarar gelmesini istemem, dedi yavaş bir sesle. 

-Düşmanlarımız dışında kimseye zarar vermeyeceğiz, merak etme, diye tekrarladı Lazarus dişlerinin arasından. Gözlerini ekrandan ayırmamaya çalışıyordu. Gemi önce küçük bir nokta iken yavaş yavaş büyümeye başlamıştı. Gezegene doğru hızla yaklaşıyordu. Birden tüm ışıkları sönmüş gibi karanlığa gömüldü ve ekranda kayboldu.

Argus, Serminder ve Lazarus telaşlı bir şekilde ekrana biraz daha yakınlaştılar.

- Hey, hey ne oluyor böyle, diye bağırışıyorlardı.

Ekran kapkaranlıktı. Uzaklarda göz kırpıştırır gibi yanıp sönen yıldızlar dışında hiç bir şey görünmüyordu. Gezegenin yüzeyi de görünmez olmuştu.

Ota nefesini tuttu. İletişim kurma çabaları sonuç vermiş olmalıydı. 

Lazarus telaşla ekibe emirler yağdırıyor, neler olduğunu anlamaya çalışırken, gemiyi hızla gezegene indirmeye uğraşıyordu.

Gezegene indiklerinde ortalıkta olağanüstü bir sessizlik vardı. Ne gezegenin halkı ne de diğer gemiden eser yoktu. Lazarus Ota'yı gözünün önünden ayırmamaya çalışıyordu. Her ne kadar çok yakın ve sıcak davransa da ona tam anlamı ile güvenemediği belliydi.

Gece gibi karanlık ve sessiz gezegende hiç bir yaşam belirtisi yoktu. İç kısımlara doğru temkinli bir şekilde ilerlemeye başladılar. Sanki evrenin sonunda bir yere gelmişler, bildikleri ve tanıdıkları her şey burada yok olmuştu. Kulakları sağır eden bir sessizlik vardı. Yere bir kağıt düşse çıkardığı ses havai fişek patlamış gibi olurdu.

Lazarus Ota'nın bileğini sıkı sıkı yakalamış, adeta onun da kaybolmasından korkarak bırakmıyordu. Argus ve Serminder'da şaşkınlık içindeydiler. Birden etraflarında ateşten bir çember oluştu. İlginç bir şekilde bulundukları yer ateşle sarmalanmıştı ama bu güçlü ve harlı bir ateş değildi. Yere alevlerden bir çizgi çekilmiş gibiydi.

Neler olduğunu anlayabilmek için etrafa baktılar ama hala hiç bir şey görünmüyordu. Karanlığın içinde nereden geldiğini anlamadıkları bir ateş çemberinin içinde sıkışmışlardı. Yukardan gelen metalik bir sesle irkildiler. Ses şimdiye kadar duydukları herhangi bir sese benzemiyordu. Boğuk, kalın ve dijital bir havası vardı.

-Olduğunuz yerde kalın, kıpırdamayın. Zaten hareket etmeye çalışsanız da bu çemberin dışına çıkmanız imkansız. Bu çember özel bir gazdan meydana gelir ve siz dışına çıkmaya çalışsanız da buna izin vermez. Hareketlerinize duyarlıdır ve sanal zekası vardır.

Ota ne yapacağını şaşırmış, korkuyla yere çömelmişti. Başını elleri arasına aldı. Duyduğu ses beyninin içinde yankılanıyor, tüm vücudunu esir alıyordu. Diğerleri de aynı durumdaydılar.

Ses tekrar konuşmaya başladı.

-Şimdi size söylediklerimi aynen yerine getireceksiniz. Getirmemek gibi bir şansınız bulunmamaktadır. Beyninizi bize itaat üzerine programlamaya başladık bile.

Ota ve diğerleri adeta beyinlerini korumak ister gibi elleri ile başlarını tutmuşlardı. Ses öylesine içlerine işlemişti ki robot gibi hareket ediyorlardı.

-Argus, Serminder, Lazarus sizler olduğunuz yerden kıpırdamayın. Ekipteki diğerleri sizler için şimdi ateş çemberinde bir yol açacağız ve sizler gemiye binip, bizim yüklediğimiz rotaya doğru yol almaya başlayın. Ota sen şimdilik hiç bir şey yapmadan bekle. Seninle ilgili farklı düşüncelerimiz var. Birazdan bildirilecek.

Ses sustuğu anda ateş çemberinin arka bölümünde bir kişinin geçebileceği bir koridor açıldı. Ekip üyeleri birer birer buradan geçerek gemiye doğru koşmaya başladılar. Onların geçişi bitmeden Argus da bir hamle yaparak çemberin dışına çıkmaya çalıştı ama tam o sırada çember hızla kapandı. Argus geri çekilmeye çalışırken elbisesinin bir bölümü yanmaya başladı. Lazarus yerinden fırlayarak Argus'a yardımcı olmaya çalışırken görünmeyen bir güç tarafından sürüklenircesine tekrar yerine oturtuldu.

Ses çok daha yüksek ve korkutucu bir sesle emirler yağdırmaya başlamıştı.

-Size söylenenleri yapmadığınız takdirde çok şiddetli cezalarla karşılabilirsiniz. Sakin olun ve emirlerimizi bekleyin.

Ekiptekilerin çıkışı tamamlanır tamamlanmaz ateş çemberinde bölmeler oluştu. Adeta her biri için küçük bölmeler oluşmuş, birbirlerini göremez olmuşlardı. Bölmelerin arasında şeffaf duvarlar var gibiydi.

Yere oturmuş, ümitsiz bir şekilde kendilerini bu bölmelere hapseden sesten gelecek emirleri bekliyorlardı.

Ses yeniden konuşmaya başladı.

Evet Ota! Sıra sende yerinden kalk ve çemberin ön tarafına yaklaş bakalım.

Ota titremeye başlamıştı. Kafasının içinde Ledar'ın hayali ile konuşuyordu.

"Ledar ne yapmış olursan ol, seni affediyorum Sana ihtiyacım var. Ateşten bir çemberin ortasında soluksuz kaldım, nefes alamıyorum. Şu an burada olsan seni oksijen gibi içime çekmek isterdim. Bu alev çemberi keşke beni sana götürse."

Ota kafasında bu düşünceler,  kendisine söyleneni yerine getirmek için yerinden kalktı ve ateş çemberine doğru ilerlemeye başladı.

OTA #WATTYS2016 Where stories live. Discover now