skyfall

146 10 0
                                    

Ortalık bir anda karışmıştı. Gökyüzü sanki bir ateştopu haline gelmişti. Ledar bir yandan Ota'nın kolunu tutmuş çekiştirirken, bir yandan da onu korumaya çalışıyordu. Bu karmaşada Ota'nın annesi kaybolmuştu. Ledar bağırmaya başladı.

"Motofly'a ulaşmaya çalışmalıyız, ancak o zaman buradan yeterince hızlı uzaklaşabiliriz."

Ota korkudan ne yapacağını bilemiyordu. Ledar'ın bir yabancı olduğunu bile unutmuş, koluna sımsıkı sarılmıştı. Gökyüzünden sağanak gibi demir parçaları yağmaya devam ediyordu.

O sırada küçük bir çocuk gördüler. Nereden geldiğini anlayamadıkları bir çocuk. Bu küçük sarışın çocuk çok korkmuş gibiydi. Ota bu çocuğu bir yerden hatırlıyor gibiydi ama şu anda bunu düşünemiyordu bile.

Ledar boşta kalan eli ile çocuğu kavradı o da onlarla birlikte koşmaya başladı. Üçü birlikte bilinmeze doğru koşuyor bir yandan da çığlıklar atıyorlardı.

Birden bire üzerlerine doğru gelen bir ağı farkettiler. Ledar bu ağı son anda fark ederek kurtulmak için yana doğru sıçradı ama ne yazık ki üç kişinin aynı anda böyle bir hareketi yapması çok zordu.

Ağ onları yakalamış her tarafları bu ince çelik iplikçiklerden yapılmış ağ ile kaplanmıştı. Yukarı doğru çekilmeye başladıklarını hissettiler.

Çelik ağ üzerlerine kapanmış ve onları yavaş yavaş uzay gemilerinden birine doğru çekmeye başlamıştı.

Sarışın çocuk korku ve heyeacana daha fazla dayanamamış ve bayılmıştı. Ota ise tir tir titriyordu.

Ledar kızın ellerini tutu.

"Sakin ol, dedi, sakin ol. Söz veriyorum kötü bir şey olmayacak, Hep yanında olacağım."

"Ama bunu nasıl bilebilirsin? Bunlar kim, bizi nereye götürüyorlar. şu halimize bak çelik bir ağın içinde havada asılı kaldık. Nasıl bu kadar sakin olabilirsin? Hem sen kimsin? Burada ne işin var? Benim senin yanında ne işim var? Annem nerede? Ya diğerleri?"

Ota krize girmiş gibiydi, pek de farkında olmadan arka arkaya bir sürü soru sıralıyordu.

Ledar parmaklarını kızın ağzına götürdü.

"sessiz ol, bu kadar soru sorma. Sorduğumuz soruların cevabı yoktur bazen, ya da vardır da cevaplar bize görünmeye hazır değildir henüz. Ben de bilmiyorum bu adamlar kim, niye havada asılı kaldık böyle, alien nerede. Ama cevaplarını bilemediğimiz bu soruların kısa bir sure içinde çözüleceğini düşünüyorum. Şimdi bu durumdan nasıl kurtulacağımıza odaklanalım bence. "

Ota belki binlerce soru daha sorardı ama Ledar'ın gözlerine bakınca birden kendini güvende hissetti. Daha once hiç böyle bir şey hissetmemişti. Kalbi deli gibi çarpıyordu ama içinde garip bir sakinlik vardı.

"peki, dedi.Daha sakin olmaya çalışacağım. Dua edelim de bu adamlar bize bir şey yapmasın."

Küçük çocuk o sırada gözlerini kırpıştırarak uyanmaya başladı. Mavi-yeşil gözlü sarışın ince yapılı çok tatlı bir çocuktu. Birden havada asılı durduklarını farketti ve bir çığlık attı.

"Neredeyiz biz, ne oldu. Siz kimsiniz?"

Ota küçük çocuğun omuzuna sarıldı.

ledar ise sakin bir sesle konuşarak onu yatıştırmaya çalışıyordu.

"Sakin ol delikanlı, hiç film izlemedin mi sen, şahane bir maceranın tam ortasındayız işte. Biz de senin rol arkadaşlarınız. Başımıza gelen her şey belki de bir film sahnesi."

Ota'ya döndü, yine aynı sakin ses tonu ile devam etti. Kızın gözlerinin tam içine bakıyordu.

"Hayatın belki de kendisi bir film sahnesi. Bunu hiç unutma. Başımıza gelen hiç bir şey canımızı zannettiğimiz kadar yakmaz. Bir gün perdede izlerken gülebiliriz bile tüm bunlara. Senin adın nedir bakalım, daha tanışmadık bile ama çelik bir ağın içinde sarılmış oturuyoruz, dedi gülerek."

Çocuk tüm yüzünü aydınlatan bir gülümseme ile bakıyordu onlara. Bulundukları durum hakikaten komikti. Elini uzattı, ciddi bir adam edasıyla;

"Yandsir, dedi çocuk. Babamla ormanda avlanmaya çıkmıştık. Birden ortalık karıştı, babama ne oldu hiç bilmiyorum. Tek hatırladığım koşmaya başladık ve ben onu kaybettim."

"Tamam,dedi Ledar sakin olalım, şu an hiç birimiz ne olup bittiğini bilmiyoruz, güçlü olmalıyız ve ne olursa olsun birbirimizden ayrılmamalıyız." Bunu söylerken bir yandan da göz ucuyla Ota'ya bakıyordu. Yeni tanıştığı bir kıza peşimi bırakma diyebilmek çok güzeldi.

Ota ise onun ne kasdettiğini anlamış gibi değildi. Güzel yüzünü çevreleyen saçları karmakarışık olmuş, yanakları ise heyecandan kıpkırmızıydı. Bunun kendisine ne kadar yakıştığının farkında bile değildi.

O sırada çelik ağ yavaş yavaş yukarı doğru çekilmeye başlamıştı. Uzay gemisinin altındaki bir kapak hareket ederek büyük bir gürültü ile açıldı.

Bu kara deliğe doğru büyük bir hızla ilerliyorlardı.


OTA #WATTYS2016 Where stories live. Discover now