yabancı

197 12 0
                                    



Kapı açıldığında Sabah rastladığı yabancıyı karşısında gören Ota kulaklarına kadar kızardı.

Neye uğradığını şaşırmıştı.

Yabancı ise yüzünde o sevimli gülümseme ile kapıda dikiliyordu. Ağabeyi son derece sert bir ifade ile ona ne istediğini sordu.

Ledar ise gülümsemeye devam ediyordu.

"Merhaba, ormanda gezintiye çıkmıştım da, Motofly'mın pili bitmiş, burada şarj edebilme imkanım olan bir yer var mı diye soracaktım, he bir de yemek yemek istiyorum tabi."

"Burayı yakıt istasyonu mu zannettin, tabela falan mı var dedi ağabeyi sert bir sesle."

"Yok, hayır. Özür dilerim, öyle demek istemedim. Sadece çok zor durumdayım belki yardım edebilirsiniz dedim, evi görünce."

Babası söze karıştı, "bırak gelsin oğlum. Parasını verdikten sonra bizden her türlü hizmeti alabilir."

Ota bu sözleri duyunca yerin dibine geçtiğini hissetti. Ledar ona doğru hiç bakmamış, onu tanıdğını ifade edecek tek bir hareket bile yapmamıştı. Derin bir nefes aldı, yanaklarının kızarıklığı ve kalbinin çarpıntısı biraz azalmıştı.


Ledar kibar bir şekilde sofraya oturmadan once ellerini yıkamak istediğini belirtti, annesi ona lavaboyu gösterirken Ota da yeni gelen misafir için hazırlık yapıyordu.

Masaya bir tabak daha yerleştirdi, tavaya iki yumurta kırdı, ekmekleri kızarttı ve sofraya yerleştirdi.

Ledar arkasına yaslanmış bir yandan babası ile konuşuyor, bir yandan da yemeği ile ilgileniyordu. Arada kaçamak bakışlar ile Ota'ya bakmaktan kendini alamıyordu.

Garip diye düşündü, Ota ailedeki hiç kimseye benzemiyor. Kocaman gözler, altın sarısı saçlar. Ablası kuru kemikli yüzlü, kumral, küçük kahverengi gözlüydü. Ağabeyi ise daha iri yarı, daha koyu renk saçlar ama annesi ve ablası ile aynı kahverengi gözler. Babası ise kocaman burnu, koyu renk teni ile hepsinden farklıydı.

Ota masanın kenarına çekingen bir tavırla oturdu. Bir yandan ilgilenmiyor gibi duruyor, bir yandan da kulak kesilmiş konuşmalarını dinliyordu.

Babası anlatıyordu.

"Karım bu otlardan ilaçlar yapar, onları satarız, geçim kaynağımız bizim bu otlar. Bir kaç tane de hayvanımız var işte. Ota en küçük kızımız hiç bir işe yaramayan, aylak aylak dolaşan bir kız işte, işi gücü kitaplar. Ablası ve ağabeyi ise kasabadaki okuldalar. Çok başarılı onlar. Bitirince yakındaki merkezde çalışmaya başlayacaklar ikisi de."

Ledar terbiyeli bir şekilde dinliyor arada kaçamak bakışlarla Ota nın olduğu yöne doğru bakıyordu. Ayağa kalktı . " Ben  de bir kaç ot almak isterim dedi. Bir arkadaşım var çok hasta, evden bile dışarı çıkamaz. Sürekli öksürüyor."

Otanın annesi ilaçları ile ilgilenildiği için mutlu olmuştu. Sepetin başına geçti ve Ledara arkadaşının hastalığı ile ilgili sorular sordu.

"Kuru öksürükse astım olabilir" dedi. Eliyle sepetteki otlardan bir kısmını ayırdı. "Bu sarı otlar çok iyi gelir, bunları arkadaşına götürebilirsin." Ledar sepetin başına gelmiş, Sabah Otanın topladığı otlara tek tek dokunuyor her biri hakkında sorular soruyordu. Sonuçta elinde bir sürü ot birikmişti. Fiyatını sordu kahvaltı ve pil parasını da hesaplayınca yanında o kadar çok para olmadığını fark etti.

Babası müşteriyi elinden kaçırmak niyetinde değildi.

"Alın istediklerinizi, lütfen. Buralara yolunuz düşmez mi, bir daha geldiğinizde verirsiniz."

Ledar beklediği fırsatın çıkmasına çok sevinmişti, bir demet ot daha aldı ve parasını bırakmak üzere en kısa zamanda uğrayacağını söyledi, tüm aileyi bir baş hareketi ile selamlayarak kulübeden çıktı. Yüzünde bir gülümseme vardı

OTA #WATTYS2016 On viuen les histories. Descobreix ara