25.Bölüm:Ava Giden Avlanır Misali

26.6K 1.6K 90
                                    

   Yıldıza tıklamayı ve yorumları unutmayalım canlar

   
   Kilometrelerce koşmuş bir insanın kalbi nasıl atıyorsa benimde kalbim şuanda o şiddetteydi ve kulağımda ritmini duyabiliyordum. Şuanda hiç yapmadığım kadar stres yapmıştım ve elim fazlasıyla terlemişti. Toygar'a nasıl söyleyebilirdim ki ben senin arkandan dolaplar çevirdim diye. Onun gibi sinir katsayısı normalden kat kat fazla olan adama söylenecek laf değildi ama bir çaresinide bulmalıydım. Hem Toygar'ın arkasından iş çevirdiğimi bilen sadece iki kişi var. Biri Kemal, ki yaşamıyor olmalı. Yaşasa bile konuşamaz. Konuşsa bile artık götü yemez. Diğeride Kızıl Kraliçe, o da beni ispiyonladığı an resmen kendisini intihara gönderir. Demek ki neymiş? Stres yok Asi'cim. Sakin ol ve yine işin ucunu kıvırmalısın. Terden ıslanmış olan avuçlarımı pantolama silip ellerimi kuruladım. Bedenimi Toygar'ın kocağında sallayıp indim. Aramıza bir kaç adımlık mesafe koyup omuz silktim ve elimi havada salladım.

    "İş çevirdiğim filan yok. Kadın niye aradı bende bilmiyorum ama işle ilgili olduğunu tahmin ediyorum. Hem konuyu saptırmasana! Telefon çalmadan önceki konuşmamızı unuttuğumu sanıyorsan yanılıyorsun.

    Klasik Türk kızı taktiği:trip at, konuyu değiştir. İşe yaramıyorsa konuşun! Toygar anında olduğu yerden kalkıp hışımla etrafa tekme atmaya başladı. Şuanda bu harekleri yaparken ona dizilerdeki esas karakterin etrafı dağıtması gibi karizma durduğunu söylemiyecektim. Aksine şuanda tam bir enbesil pptansiyeline sahip bir insana benziyordu. Toygar etrafının anısını ağlatırken onun bu halini izlemeye dayanamayacağımı anlayıp odanın kapısını gittim.

   "Sen korkağın tekisin Toygar. Rıza'dan, benden, halandan hatta Kemal'den bile korkuyorsun.

    Toygar'a arkam dönük bir şekilde konuştuğum için suratını göremesemde şuandaki sessizliğinden bulunduğu yerde put gibi kaldığına ve sinirden kırmızıya döndüğüne emindim. Sakinleşmek için dudaklarını kemirmeside cabası. Kapıyı açıp arkamdan çarparak kapadım. Aradan geçen sadece bir kaç saniye sonra kapıya gürültüyle bir şeyin çarpma sesi geldi. Bu bana atılan bir vazo ya da başka kırıla bilen bir eşya olmalıydı. Çünkü çıkan sesleri bunu belirtiyordu.  Masamdaki eşyalarımı toparlayıp hızlı adımlarla şirketten ayrıldım ve bulduğum ilk taksiye kafenin adresini verip yola koyuldum.

    Fazlasıyla büyük; yaz-kış, sıcak-soğuk farketmeden göletin yanına kurulan masalara beğeniyle baktım. Ayla hanımı görmemle ise beğenim tiksinyiye dönüştü. Bu kadından artık fazlasıyla nefret ediyordum. Ayla hanımım oturduğu masaya adımlarımı yönlendirirken yaklaştıkça onu daha dikkatli süzdüm. Dip boyası gelen saçlarını sıkıca topuz yapmıştı ve her zamankinin aksine bu gün üzerinde spor kıyafetler vardı. Sandalyeyi çekip masaya oturdum. Ayla hanımın gözleri hemen beni bulmuştu. Çantamı kenara bıraktım. Garson anında siparişimi almâya gelmişti.
   
    "Ne alırdınız.

    "Bir bardak çay. Demli olsun lütfen.

   Garson yanımızdan uzaklaşırken Ayla hanıma odaklandım. Ellerimi önümde birleştirerek masanın üzerine koydum. Dikleşerek surat ifademi düz tutmaya çalıştım. Ayla hanımında bu rahat tavırlarımdan rahatsızlık duyduğu kasılan çenesinden belli oluyordu.

    "Bir sorunmu oldu efendim?

    Ses tonumu gauet sakin bir ayarda kullanmam üzerine Ayla hanımda ellerini masaya çarparak vurdu. Çıkan gürültüyle birlikte çevredeki insanların dikkatlerini üzerimize toplamıştık. Demek Kızıl'da öfke kontrolünü sağlayamayanlardandı. Şeytan diyor al şu avradın kızıl kafasını yapıştır masaya. Aklı sıra bana dayılanacak. Yok baba; bende o göz var mı, izin verecem. Başımı eğip masumca gülümsemeye başladım. Ayla'da yüzünü yüzüme yaklaştırıp resmen kükredi. Tabi kimin halası!

Asi Koruma (Tamamlandı)Where stories live. Discover now