"Peki ya sen? Sen neyi hak ediyorsun Zeynep? Artık mücadele etmekten yorulmadın mı? Eğer Önder'in kalbi seni seçmişse sen nasıl engel olabilirsin ki? Sende kendini bırak artık. Bırak ki yükün hafiflesin. Bu güne kadar kardeşin için mücadele ettin, bıraka artık başkaları senin için mücadele etsin."

Doğuş karşısında iç çekerek ağlayan kızı kendisine çekerek sarıldı. Sevdiği kadın için yaptıklarını duyduğundan beri Zeynep'e karşı büyük bir minnet besliyordu. Kollarında titreyen kızın sırtını büyük elleriyle ovalayarak ısıtmaya çalıştı. Zeynep biraz sakinleştikten sonra cebinden telefonunu çıkarıp Önder'i aradı.

"Alo, Doğuş buldum de bana."

"Buldum, sahildeyiz gel."

"Tamam."

Doğuş telefonu kapatıp Zeynep'e döndüğünde titremelerinin ve iç çekişlerinin azaldığını gördü. Gözyaşları yağmur gibi gözlerinden akmaya devam etse de kendini biraz daha toparlamıştı. Doğuş'a bakarken gözlerinden minnet okunuyordu. Kız kardeşi çok doğru bir adama aşık olmuştu.

"Teşekkür ederim."

"Ne için?"

"Her şey için ama en çok kız kardeşimi sevdiğin için."

"Asıl ben teşekkür ederim uzaktan onu koruyup kolladığın için."

Doğuş ve Zeynep yüzlerinde tebessümle tekrar birbirlerine sarılırken, Önder sahilin öbür ucundan büyük adımlarla onlara yaklaşıyordu. Zaten çok fazla gerilmiş olan sinirleri kopma noktasındaydı. Hayatında ilk defa kaybetme korkusunu tatmıştı ve şimdi Zeynep'e sarılan Doğuş da olsa sinirlenmesine engel olamıyordu. Zeynep arkası dönük olduğundan göremese de Doğuş, Önder'in gelişini görmüş ve Zeynep'in kulağına fısıldamıştı.

"Hehh geldi senin deli fişek. Patlamayı seyretmeye hazırlıklı ol ve unutma ki Zehra ve ben ne olursa olsun senin yanındayız. Seni çok merak etti evde kalması için ikna ettik meraktan deliye dönmüştür, ben şimdi onun yanına gideyim sizde aranızı düzeltip gelin."

Doğuş cümlesini bitirmiş Zeynep'in saçlarına kardeşçe bir öpücük bırakacakken Önder bir hışım kızı kendisine çekip kollarına almıştı bile.

"Sağol, birader bundan sonrasını biz hallederiz artık gidebilirsin."

Doğuş büyük bir kahkaha patlatıp arkasını dönüp arabasını bıraktığı yöne doğru yürümeye başladı. Önder'in Zeynep'i kendisinden kıskandığına adı gibi emindi. Arabasına atlayıp evde merakla bekleyen tırtılına doğru yola koyuldu.

Önder kollarına aldığı Zeynep'e sıkıca sarılırken saçlarını koklayarak kendisini sakinleştirmeye çalıştı. Kulağının dibinde Zeynep'in ufak bir hıçkırığını duyuncaya kadar da gayet iyi gidiyordu aslında. Bir anda kendisini geri çekip Zeynep'in yüzünü avuçlarının arasına aldı. Ipıslak kirpikleri ve kızarmış gözleri uzun bir süredir ağladığının işaretiydi. Kendine engel olamadan Zeynep'in yüzünün her bir köşesine minik minik öpücükler kondurmaya başladı. Zeynep'in konuşmaya hazırlandığını fark edince ona fırsat vermeden kendisi atıldı.

"Konuşma Zeynep. Açıklama istemiyorum. Neden gittin, neden beni dinlemedin deli gibi merak ediyorum ama şu anda cevabını duymak istemiyorum. Ama bırakmam seni anla artık. Bırakamam..."

Zeynep derince iç çekti.

"Pişman olacaksın."

"Asla!"

"Ama olursan yani eğer en ufak bir pişmanlık kırıntısı bile olsa hissedersen eğer ben, ben...

Zeynep kendisine doğru iyice yaklaşan Önder'in kokusunu duydukça nefesinin yüzüne vurduğunu hissettikçe aklı bulanıyor söyleyeceklerini toparlayamıyordu.

İLLEGAL AŞKLARWo Geschichten leben. Entdecke jetzt