20.Bölüm

34.3K 1.9K 102
                                    


-İYİ OKUMALAR-

SIRMA

Ömer yol boyunca bir daha konuşmadı. Bende çok üstüne gitmedim. İzmire vardıktan kısa bir süre sonra yine direksiyonun başına o geçti ve farklı bir yere sürmeye başladı. Bir süre sonra bir mezarlığın önünde durduk. Ömer yine hiç bir şey söylemeden arabadan inerken bende peşinden indim ama mezarlığa peşinden giremedim.

" Ömer." diye seslendiğimde dönüp bana baktı.

" Ne oldu? Korkar mısın mezarlıklardan?" dediğinde başımı iki yana salladım.

" Yok, korkmam da. Böyle giremem galiba oraya." derken saçımı işaret etmiştim. Anladım dercesine başını sallarken yanıma geri geldi.

" Haklısın, böyle girilmez." dedikten sonra kısa bir düşündü. " Sana aldığımız bütün kıyafetler yanında mı?" dediğinde başımı salladım.

" İçlerinde bir tane de şal olacaktı onu al arabadan, bir de uzun bir hırka giy tişörtün üzerine." derken anahtarı uzatmıştı. Anahtarı alıp arabaya yönelirken kabus gören bir Ömeri sevmediğimi fark ettim.

Arabadan aldığım hırkayı giyip şalı da saçlarıma örttüm ve mezarlığın girişinde beni bekleyen Ömerin yanına gittim. Mezarlığa girdiğimizde girişte ki çeşmeden bir bidon su aldı. Biraz yürüdükten sonra bir mezarın yanında durduk. Mezar taşında ki isimle bir şeyleri anladım, Bora Varan...

Ömer suyu kenara bırakıp ellerini açtı ve dua etmeye başladı. Bende onunla birlikte bildiğim bir kaç duayı içimden okudum. Neyse ki Mediha hanım ben küçükken bir kaç dua öğretmişti. Bunun önemini sanırım ilk kez anlıyorum. Ömer duasını bitirince ellerini yüzüne sürüp mezarın yanına oturdu ve mezarın üzerinde ki kurumuş otları ve çiçekleri yolmaya başladı. Mezarı temizleyip sularken anlamadığım bir şeyler mırıldanıyordu. Daha sonra son kez dua edip oradan ayrıldık.

Mezarlıktan çıkıp arabaya bindik ve Ömerin evine gelene kadar hiç konuşmadık. Ömerin sessizliğine ayak uydurup onu daha fazla zorlamazken sessiz Ömerden nefret ettiğimi fark ettim. Eve geldiğimizde yine konuşmadan yukarı çıktık. Ömer elinde ki çantaları kapının kenarına bırakıp salonda ki koltuklara oturdu ve oturmam için yanını işaret etti. Gidip oturduğumda da konuşmaya başladı.

" Borayla lisenin ilk yılında tanıştık. Garip bir çocuktu ve kesinlikle bana göre bir arkadaş değildi. Benim tam zıttım olan bir çocuktu. Böyle bütün vücuduna dövmeler yaptıran, ağzından sigara hiç eksik olmayan, hocaları takmayan, insanları kırmayı önemsemeyen, kaba, asi... Ama hani derler ya delikanlı diye işte öyle bir çocuktu, yani yüreği iyiydi.

Okulun popüler çocuğuydu ve bu ünvanı Arasla birlikte taşıyorlardı. Arasla çocukluk arkadaşıydık, ilkokulda sıra arkadaşımdı. Birbirlerine karşı anlamadığım bir rekabet içerisindeydiler. Lisenin ilk bir kaç ayından sonra bir olay vasıtasıyla Borayla arkadaş olduk. O ana kadar Arasın yanında takıldığım için tanınıyorken bir anda okulun en popüler grubunda buldum kendimi.

Ki ben ilgi çekmeyi oldum olası sevmem, insanların benimle ilgilenmediği ortamlarda çok daha rahatımdır. Bu durum daha da içime kapanmama sebep oldu. Aras bu durumu normal karşılarken Bora her zaman benimle uğraştı. Benim olduğum kişi gibi davranmam gerektiğini öyle ezik gibi durmamamı isterdi. Dört yıl boyunca Mert ve Ozanında içinde bulunduğu beş kişilik bir grup olarak dolaştık hep. Çok yakındık, kardeşlerimden bile daha fazla. Okulun ikinci yılında Natalie ile tanıştım ve uzun çabalar sonucunda sevgili olmaya ikna ettim onu." dediğinde burukça gülümsedim.

" Yani tavladın onu?" Benim için asla yapmadığın ve yapma ihtimalinin olmadığı bir durum.

" Evet, kabaca öyle diyebiliriz." dediğinde gülümsedim çünkü kabalık etmemek için cidden çok çaba sarf ediyor olsa gerek.

Hayat Seninle GüzelHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin