31.Bölüm:''Kurşun''

12.2K 488 57
                                    

Merhaba safirler, bölümü okumadan önce bir soru soracağım. Bittikten sonra cevaplarsınız, umarım.

Sizce Rüzgar gerçekten orada mıydı? Yoksa Sahra, deliriyor mu?

Sorularınız için ask.fm; standros ,İyi okumalar dilerim ^^
-

Öyle bir yangına ev sahipliği yapıyordu ki kalbim, yağmurlara meydan okuyan gözyaşlarım dâhil söndürememişti.

Tanrım, sana yalvarıyorum ruhumu, bedenimden al. Bu beden, cehennemden kopan yangını taşıyamayacak kadar zayıf.

Sonunu göremediğim bir uçurumdan aşağıya atmıştım zayıf bedenimi, kanıyordum, ölüyordum fakat en kötüsü, tutabileceğim bir el bile yoktu. Parçalara ayrılmış vücudumu, bütünleştirmeye gücüm dâhil yoktu.

Acılar, bedenime sığmıyordu.

Güçlükle oturduğum yerden kalktım ve banyoya doğru ilerledim, üzerimde ki kıyafetleri çıkartıp özenli bir şekilde kenara koydum. Bunlar, Rüzgar'a aitti. Bana kalan tek hatırası, bunlardı.

Boy aynasına doğru ilerledim ve vücuduma doğru baktım. Bileklerim, hâlâ mordu, tenimde küçük kesik izleri vardı. En kötüsü de yüzümdü. Gözlerim ağlamaktan şişmişti, gözaltlarım mosmor olmuştu. Gözlerimin beyazları, kendini kızıllara bırakmıştı. Ruhumun çirkinliği, bedenime yansımıştı.

Sıcak suyu açtıktan sonra küveti doldurdum ve içinde ki yerini aldım. Kendimi, suyun altına doğru iyice batırdım. Uzun bir süre, suyun altında kaldıktan sonra oturur pozisyona geçtim, dizlerimi iyice kendime doğru çektim ve başımı, dizlerimin üzerine yasladım. Suyun altındayken bile daha iyi nefes aldığımı hissediyordum, havaya hâkim olan yangının tonları, nefes almamı zorlaştırıyordu.

Vücudumun her santimi, su ile kaplanmıştı fakat ne fayda, tenim hâlâ cehennem yangını gibiydi.

Sevdiğim adamın katili olduğum için en büyük günahkâr, bendim. Başka türlü açıklanamazdı, içimde ki cehennem.

Su, tenimin tüm sınırlarını temizlemişti. Keşke acılarımı da temizleyebilseydi, kalbimin derinliklerinden. Son bir kez daha suyun, tüm çirkinliklerimi, bedenimden akıtmasına izin verdim. Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.

Kanatları, koparılmış küçük bir kuş misali yaşıyordum. Özgürlüğüm ve beni, ben yapan tek şey, bedenimden sökülmüştü. Yıllar geçse bile, yaralarım hâlâ kanıyor olacaktı, ilk gün olduğu gibi.

Gözyaşlarım, suya karışmış bir şekildeydi. Kaç saattir ağlıyordum, kaç saattir bu pozisyondaydım? Hiç bilmiyordum fakat buruşan tenim, daha fazla durmamam gerektiğinin habercisiydi. Titreyen bacaklarım eşliğinde küvetten kalktım ve çekmecelerini karıştırmaya başladım. Efnan'a teşekkür etmeliydim, kimsenin beni tanımamasını istediğimi söylediğimde baya ciddiye almıştı anlaşılan. Dolapta kahverengi saç boyası ve makas vardı. Makası aldıktan sonra aynanın karşısına geçtim, titreyen ellerim ve buğulanan gözlerimle birlikte son kez kendime doğru baktım.

Saçlarımı taradım ve düzenli bir hizaya soktum. Elimde ki makası, sıkı bir şekilde kavradıktan sonra saçlarımın arasından geçirdim. Tüm kırıklarımı, bedenimden atarcasına kesmeye başladım, saçlarımı.

Adam, kadından tamamıyla gitti. Kadın, adamın en çok sevdiği yerden kendini kesmeye başladı. Darbeler vurdu saçlarına, tüm kırıklarını kanatırcasına kesti ve attı vücudundan.

Yere düşen saçlarıma doğru baktım ve sona sakladığım gözyaşımı, tüm kırıklarımın üzerine damlattım. Boyayı hazırladım ve fırçayla, sarı saçlarımın içinde gezdirmeye başladım. Dudaklarım, gözyaşlarıma zemin hazırlar gibi titriyordu.

SAPLANTITahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon