5.Bölüm:"Piyon''

33.7K 1K 82
                                    

Multimedya Özgür

-

Rüzgar'ın son söylediklerinden sonra hiç bir şey diyememiş, sadece kafamı sallamakla yetinmiştim. Eşyalarımı toplayıp ailem ile vedalaşmam için Arslan'a beni eve bırakmasını söylemişti. Yol, yaklaşık 2 saat civarı sürdüğü için hâlâ arabanın arka koltuğuna gömülmüş bir şekildeydim.

Planımız basitti, bir süre Doruk hakkında duyduklarımı bilmiyormuş gibi davranacaktım. Bana göre kaçmak daha cazip geliyordu fakat Rüzgar, bana bir planı olduğunu ona uymamız gerektiğini söylemişti. Planın sonunda kurban edilen kişi ben veya sevdiğim biri olmadığı sürece benim için bir problem yoktu. Doruk gibi bir katilin dışarıda olmaması gerekiyordu.

Yaptığı şeyler bende mide bulantısı ve korku oluşturuyordu , Rüzgar'ın söylediklerini düşündükçe beynime bıçaklar saplanıyor gibi hissediyordum. Bir zamanlar en büyük korkum bay bilinçaltı yansımamdı, yıllar boyunca niye beni ziyaret ettiğini ve kim olduğunu düşünmüştüm. Ondan sonra kafamı yastığa hiç bir zaman güvenle koyamamıştım, kim olduğunu öğrenmek için her şeyi yapardım.

Şimdi kim olduğunu öğrenmiştim fakat içimde bir rahatlama hissi oluşmamıştı. Aksine korkumun boyutu daha fazla büyümüştü. Kime güvenmeliydim ? Kesinlikle bir fikrim yoktu.

En yakın arkadaşım olmasına rağmen Efnan, benden bir şeyler saklamıştı. Bana, anlatmasını beklerdim ama Doruk, onu ne ile tehdit ettiyse, ondan gerçekten korkuyordu. Efnan'ın ailesinde belli başlı sorunlar olduğunu zaten anlamıştım. Sadece bu kadarını, tahmin edememiştim.

Tüm bunların yanında Rüzgar, ne kadar ona üzülmememi istese de onun için üzülüyordum. Benim aileme, bir şey olursa tutunacak kimsem kalmazdı.

Annem'in ailesi Almanya da yaşamlarını sürdürüyorlar. Anneannem ölse bile dedem ve kuzenlerim oradalar, onları çok gördüğüm söylenemezdi. En son üç yıl önce görmüştüm. Babamın ailesinden geriye kalan kişi sayısı ise parmak sayımı geçmezdi, hepsi de uzaktan akrabalardı. Hiçbir zaman bir aile hayatımız olmamıştı sadece annem, babam ve ben vardım.

Doğrusunu söylemek gerekirse babasıyla arkadaş gibi olan kızları kıskanıyordum . Babamın, bende oluşturduğu ön yargılar ve aramıza koyduğu o mesafeler dolayısıyla sebepsizce yanına gidip sıkı sıkı sarılamamıştım. Annem ise hayata benden daha farklı yönden bakan bir kadındı , anlaşamamazlıklarımız bu yüzdendi sanırsam. Hiçbir şeyi ciddiye almıyordu, her şey gelip geçici düşüncesiyle yaşamını sürdürüyordu.

Bu özelliği beni çok sinirlendiriyordu , ne zaman bir şeye üzülsem üzüldüğüm şeyle dalga geçiyordu. Bende bu yüzden ona artık kırgınlıklarımı anlatmamaya karar vermiştim , sadece mutluluklarımızı paylaşıyorduk. Mükemmel bir aile değildik ama birbirimizi seviyorduk, önemli olanda bu değil miydi zaten?

Ne olursa olsun benim yüzümden, ailemin başına gelebilecek herhangi bir şey, beni parçalamaya, yok etmeye yeterdi.

Gözümün önüne eskisi kadar net olmasa da İsmail Amca'nın ölü gövdesi geliyordu , kafası dağılmış bir şekildeydi. Kanı her tarafa akmış, havayı ölü kokusu sarmıştı. Tüm o detaylarıyla ölümü aklıma kazınmıştı, uzun yıllar unutamayacaktım.

İsmail Amca'nın arkasında bıraktığı tek kişi kardeşiydi, ona da aylık gelirini sağlayacağımıza dair söz vermiştik. Aylık gelir ne işe yarayacaktı ki?Parasını ödeyince katliama kurban giden ağabeyi geri gelecek miydi?

Onu bir daha görebilecek miydi?Hayır.

Kimse ona, bunları sağlayamazdı. Önemli olan, para değildi.Kardeşinin acısını tahmin edebiliyordum ama sadece tahmin etmekle kalıyordum. Bu kadar kuvvetli bir acıyı hiçbir zaman yaşamak istemezdim , yaşarsam eski ben olamazdım. Şu an bile eski ben değildim, ne kadar kabul etmek istemesem de öğrendiklerim ve yaşadıklarım, beni değiştirmişti.

SAPLANTIWhere stories live. Discover now